Cinler Nasıl Yaratılmıştır? Cinler Hakkında Geniş Bilgi?

Uzun Firdevs-i kitabında Cinlerin yaratılması konusunda şunları nakleder:

Allah ilk insan (H.z Adem)i yaratmadan önce Şahratü'n-nâr'ı yaratmıştır.Şahratü'n-nâr bütün cinlerin anasıdır.Diğer cinler bunun neslindendir ve Allah hepsinin üzerine birer melek müvekkel etmiştir.İnsan şeklinde tasvir edilmişdir, fakat elleri, ayaklar, karnı ve başında toplam 4000 yüz vardır.Ateş ve havadan yaratılmış, su ve toprak karışmamıştır.

Metinde şu şekilde anlatılmaktadır:

Allah ona dokuz yüz bin yıl (900.000) ömür verdi.Yalnızdı.Bu yalnızlıktan kurtulmak için Allah'a yalvardı ve bir dost istedi. Duası kabul olunup kendi nefsinden bir nur göründü ve bir dişi yaratıldı.Dişisi bir süre sonra hamile kalıp 4000 oğlan doğurdu.Dokuz yüz bin yıl içinde nesli üredi. Şahratü'n-nâr ölünce evlatları arsında fesat başladı.Tesbih ve tehlili unuttular.Yedi iklim ağlayarak Allah'tan bunların,yani Şahratü'n-nâr'ın evlatlarının yok edilmelerini istedi.Allah yedi göğün meleklerine Şahra kavmiyle savaşıp öldürmelerini emretti, fakat öldüremediler.Bunun üzerine Allah hameletü'l-arş dan حول {Havle} ve قوه {Kuvve} adlı iki melek gönderdi. Bunlar cinleri öldürdüler.Sadece bir erkek ve bir dişi kaldı.Tekrar ürediler.Allah onların üzerine birer melek görevlendirdi.


*Bu yaradılışla ilgili ''Mearıcu'n Nubuvve'' eserinde Muinüd-din Muhammed Emin Hirevi şöyle nakleder:

Allahü Teala Kuran-ı Kerimin Hicr süresi 27. ayetinde şöyle buyurur:"Adem'den önce cinlerin babası olan Cân'ı ateşten yarattık" Bu ateş bir büyük ateştir ki,hem nur'u, hem dumanı vardır.Nur dan melekleri,zulmetten cinleri yarattı.Cinlerin babasına (Dümas) yahut (Tarnüs)derlerdi.Melekler nurdan yaratıldıkları için ibadete başladılar.Cinler zulmetten yaratıldıkları için de küfr,isyan ve tuğyan ettiler.Zamanla çoğaldılar.Hak Teala bunlara bir şeriat gönderdi. Tâate ve ibadete çağırdı.Tanüs ve evladı itâat edip,Hak Teala ya ibadete koyuldular.Nice muddet bu halde devam ettiler.6030 yıl yahut 5020 yıl,Muhyiddin-i Arabi (kudisse sirruh) a göre 4020 yıl geçti.Bu müddetin sonlarına doğru, inat ve isyana başladılar.Zira ateşin zulmet kısmından yaratılmışlardı.Kibir edip ibadeti bıraktılar. Hak Teala, büyüklerini çeşitli cezalarla helak eyledi.Zayıfları,şeriattan ayrılmamıştı.İbadete devam ediyorlardı.Onun için sağ salim kaldılar.Allahü Teala kendi cinslerinden (Hülyanis) namında birini bunlara vâli tayin edip,yeni bir şeriat emretti.İlkin itâat ettilersede ,uzun bir devir geçdikten sonra bunlarda asi oldular.Allahü Teala bunlarında kibir edenlerini helak edip,doğru yolda olanları sağ kaldı.Bunların başına (Halet) adında bir cinni hâkim etti.Üçüncü bir devir geçti,yine doğru yoldan ayrıldılar.Allah'ın gazabına uğradılar.Sâlihlerden az kimse kaldı.Zamanla çoğaldılar.İçlerinde (Hamüs) adlı birisi en iyileri idi.Onu kendilerine vâli yaptılar.Bütün ömrü boyunca emr-i bil mâruf nehy-i anil münker ve şeriatın hükümlerini uyguladı.Bunun vefatından sonra Cân'ın kötü evlatları,nimetlere küfredip,isyan ve fesad yolunu tuttular.Allahü Teala onlara nasihatçiler yolladı. Asla fayda etmedi. Dördüncü devirde nihayet buldu. Hak Teala hikmeti gereğince melekler gönderip onların çoğunu katlettiler.Arda kalanlar,adalara, harabelerde saklandılar.Dağıldılar.Bülüğa erişmeyenleri melekler esir ettiler.Onlardan biri AZÂZİL idi.

AZÂZİL
{İBLİS}

Azâzil meleklerle göğe çıkıp, aralarında büyüyüp günden güne ilerledi. Öyle olduki, meleklerin muallimi (hocası) oldu.Bâzıları derler, onun babası Hablis adında Aslan suretinde idi, anasının adı Teblis de Kurt suretinde idi.Baştan babasına isyan etti,sonunda bu belaya düştü.Bir rivayette göğe çıkmasına sebeb,Cân evladı helâk olunca, fesadlarından ötürü, Azâzil onlardan ayrılıp, bir köşede ibâdetle meşgul oldu.Şöyleki, onun edebinden ve ibadeti çokluğundan melekler dua etip: "Böyle kimsenin meleklerle beraber olması uygundur" dediler.Allahü Teala meleklerin duasını kabul edip, onu dünya semasına çıkardı.

Burada da o kadar ibadet ettiki 2. kat gök melekleri bunu kendi yanlarına istediler.Hak Teala kabul buyurdu.Böylece 7. kat göğe kadar yükseldi.

Cennet meleklerinin reisi olan Rıdvan: "Yâ Rabbi, bütün gök tabakarındaki melekler onun ibadetiyle haz duyuyorlar.Birkaç günde Cennettekiler ondan istifade etsinler" dedi. Hak Teala kabul edip Azâzil'i Cennete aldı.İbadete devam etti.Arş-ı Âlâ da yakuttan bir minber üzerinde oturur,melekler başı ucunda nurdan bayrak tutarlardı.Bu vaziyette meleklere vaaz verirdi.Etrafına o kadar melek toplanırdı ki adedini yanlız Allahü Teala bilirdi.

Azâzil böylece ibadete nice yıllar devam etti.Bir zaman geldiki yeryüzünde vaktiyle helâk olan kavimden sağ kalıp öteye beriye dağılanlar ve dağlarda yaşıyanlar zamanla çoğaldılar.Öyle ki yeryüzünü doldurdular.Lâkin Allahü Teala ya nasıl ibadet edileceğini bilmezlerdi. Azâzil bunları Hak yola davet etmek için Allahü Teala dan izin istedi,kabul olup bir kısım melekle ile beraber yeryüzüne indiler.O kavmi doğru yola davet ettiler.Az kimse itaat etti.

Bunun üzerine Azâzil, Cehlut bin Belânet isminde salih bir kimseyi, o kavmin büyüklerine gönderdi.Elçi emre uyarak o kavme geldi.Doğru yola davet etti.Lâkin dinlemeyip şehid ettiler.Azâzil'in haberi olmadı.Elçi geç kalınca bir başkasını daha gönderdi.Onuda şehid ettiler.Oda gelmeyince Azâzil birbiri ardınca birçoklarını gönderdi.Hepsini şehid ettiler.En son gönderilen (Yusuf bin Yâsif) adında biri,bir hile ile ellerinden kurtulup Azâzil'e geldi.Vaziyeti anlattı.Azâzil,Hak Tealadan izin isteyip meleklerle birlikte o kavmin üzerine yürüdü.Çoğunu öldürdü.Kalanı etrafa dağıldılar.Azâzil yeryüzünü bunlardan temizleyince Hak Teala yeryüzünün idaresini de ona verdi. Azâzil kâh göklerde Allah'a ibadet eder,kâh Cennette taatla meşgul olurdu.Ne zamanki yerlerin ve göklerin idaresi kendisine verildi,Benlik sıfatı zâhir oldu,kendine gurur geldi.

Bu halde iken meleklerden bazıları Levhi Mahfuza baktılar,gördülerki; Allahü Teala ya yakın olanlardan birisi pek yakında Allahın gazabı ve lanetine uğrayıp kovulacak.Derhal Azâzil'in huzuruna geldiler.Azâzil onları üzüntülü görünce sebebini sordu.Melekler gördüklerini haber verdiler ve bu belânın kendilerinden birine gelmemesi için dua istediler.
Azâzil:
-Bu belâ bize ve size değildir.Ben o yazıyı senelerdir görüyorum.Kimseye söylemedim. dedi
Onlar dua etmesi için ısrar ettiler.Azâzil, el kaldırıp:"Yâ Rabbi! Bunları bu beladan emin eyle!dedi.Gururundan kendisini söylemedi ve kalbine zerre kadar bir korkuda gelmedi. Bunun için ebediyyen mahrum ve hüsrana müptela oldu.O bela kendine geldi.

Azâzil'in bir adı İblis'tir.

kenzulhavas.org

CİNLERİN VARLIĞININ KANITLANMASI

Ehli sünnet ve cemaat akaidine göre cinlerin varlığına inanmak, imanın esaslarından-
Dır. Her şeyden önce, Yüce Allah cinler hakkinda müstakil bir sure indirmiştir. Cin ve türev- leri Kur-an ı Kerim de yaklaşık elli yerde geçmiştir.
Peygamber Efendimizden de (S.A.V) cinler ve onların Müslüman oluşları hakkında
Birçok hadis-i şerif rivayet edilmiştir. Bütün bunlar cinlerin kesin olarak bilinen varliklar olduğunu ve onları inkar etmenin de mümkün olmadığını gösterir.
Buna göre cinlerin varlığını inkar eden biri Kur-an ın açık nasları ve sahih sünnet ile bilinen Bir esasi inkar ettiği için islam dairesinden de çıkmıs olur. Bu duruma düşmekten Cenab-i Allah a sığınırız.


CİNLERİN YARATILIŞI VE CEVHERLERİ

Cinlerin ateşten yaratıldıkları şu Kur-an Ayet ile bildirilmektedir.”Ve cinni de daha önce alazlı bir ateşten yarattık.Hicr suresi:27. inci ayet. “ Cinleri de dumansız bir ateşten yarattı” rahman suresi : 15.inci ayet.

Yüce Allah Kur-an ı kerim de iblisin şöyle dediğini nakletmistir: “ Beni ateşten yarattın onu İse balçıktan yarattın” A-raf suresi 12.inci ayet. Bazıları bu konuda kuşkuya kapılarak şöyle derler : Eğer cin ateşten ise cehennem ateşi onu
Nasıl yakacaktır, eğer cin ateşten ise insan vücuduna girdiğini nasil söyleyebiliriz?
Bilin ki! Yüce Allah (C.C.) insanı toprak, çamur ve pişmiş balçığa izafe ettiği gibi şeytan ve Cinleri de ateşe izafe etmiştir. Bununla kastedilen insanın aslının balçık olduğudur… Ama bugün hiçbir Ademoğlu gerçek anlamda toprak veya balçık halinde değildir. Ama ilk Yaratıldığında öyle olmuştur. Cinler de aynı şekilde başlangıçta ateş idiler. Nitekim Allah Resulu nün (S.A.V.) su buyruğu da bunu kanıtlamaktadır.” Namazda önüme bir şeytan çıktı! Onu öyle bir boğdum ki salyasının soğukluğunu elimde hissettim…!” kaynak Ahmed B.Hambel, Ebu Said El-hudri den Müsned, 3- 83 ve Abdullah Mesuddan “ R.A” nakledilmiştir.

insanlar gibi cinlerin de yaratıldıkları cevher olan ateş üzere kalmadıklarının bir diğer delili Yine Allah Resulu nün (S.A.V) şu hadisidir ; “ Allah düşmani iblis elinde bir ateşle gelip Onu yüzüme atmak istedi” Kaynak = Sahih-i Müslin-542, Nesai 3-3
Hadis i şerif den anlaşıldığı üzere eğer cinler ateş cevheri üzere kalmış olsalar ve yakıcı bir Ateş olmaya devam etselerdi, şeytan veya ifritlerden birinin elin de ateş taşımasına gerek Olmazdı. Bilakis şeytan, cin veya ifritlerden birinin eli Ademoğlu na dokunduğu anda onun Yanmasına yeterdi.

CİNLERİN TÜRLERİ

Allah Resulu (S.A.V) nün şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir;

CİNLER 3 GRUPTUR

1. GRUPTAKİLER-KANITLARI VARDIR ; HAVADA O KANATLARLA UÇARLAR.
2. GRUPTAKİLER-YILANLAR VE KÖPEKLERDİR.
3. GRUPTAKİLER-GELİRLER VE GİDERLER.


CİNLERİN MESKENLERİ

Zeyd B.Erkam dan (R.A) rivayet eden bir hadisde Allah Resulu (S.A.V) şöyle buyurmuştur ;
“ şu hurma öbekleri şeytanların meskenleridir. Sizden biri ıssız bir yere girdiğin de şöyle desin… Allahım Hubs ve Habaisten sana sığınırım.”
“ Hubs (cinlerin erkekleridir), Habais ise (dişileridir).
İbn-i Teymiye şöyle demiştir; Cinler genellikle harabe ve çöllerde, hamamlarda, hurma öbeklerinde, çöplüklerde, türbe ve mezarlıklarda bulunurlar.Genellikle şeytani işlere bulaşmış kimselerin mezarları civarında da cinlerin sık bulunduğu görülmüştür. Cinlerde Şeytanlar gibi bu tür mekanları sığınak olarak kullanırlar.

Müslüman hanelerin den hiçbir hane yoktur ki çatısının altında Müslüman cinlerden bir cin Bulunmasın. Onlar öğle yemeklerini yerken cinlerde inip onlarla beraber yerler.akşam yemeklerini yerken de yine onlarla birlikte sofrada olurlar. Allah o hane halkına gelecek tehsitleri onlarla savar.


CİNLERİN YİYECEKLERİ

Allah Resulü (S.A.V) sahabeye de şöyle buyurmuştur : Tezeklerle taharetlenmeyin çünkü onlar kardeşlerinizin yiyeceğidir.(Sahih-i Müslim 450 Ebu Davut 84-Tirmizi3258 Ahmet B.Hambel)

Tabiî ki yiyecekler mü-min cinler için geçerlidir. Kafir cinlere gelince onlar Allah(c.c)'in adının anılmadığı her şeyi yerler. Allah(c.c) Resulünun (S.A.V) şu buyruğunda bunu teyit etmektedir “Şeytan üzerine Allah(C.C)'in adının anılmamış her yiyeceği helal görür (Sahih-i Müslim) Cinler bunlar dışındaki yiyecek ve içeceklerden Allah'ın adi anılmamış olanları yiyip içebilirler.


CİNLERİN ŞEKİL VE SURETLERİ

Cinler insan ve hayvan suretlerinde yaratılmışlardır. Yılan akrep ve benzeri hayvanlar suretinde bulundukları gibi deve, inek, koyun, merkep ve insan suretinde de bulunurlar Cin ve şeytanların görüldüğü birçok farklı suretler daha bulunmaktadır. Ayrıca aşagıda sıralamış olduğumuz şekillere de girebilirler.

•) Adam suretinde
•) Kadın suretinde
•) Delikanlı suretinde
•) Zenci köle suretinde
•) Kedi suretinde
•) Köpek, yılan, çiyan suretinde
•) Fil suretinde
•) Renkten renge giren surette
Cinler yukarıda belirtilen bu şekil ve suretlere rahatlıkla girebilirler.


CİN VE CİN YOLDAŞLARI

Bazı medyumlar (mürşidi olmayanlar)'la mahalle hocaları falcılar kahinciler ile cin yoldaşlar arasında çok sıkı, ilişkiler bulunmaktadır. Kimi kadın veya erkek bu tür kimselere gittiklerinde hiçbir şey söylemeden bu kimselere giden şahısların hemen hane adlarını baba adlarını anında söylemekteler. Daha önce hiç tanımadıkları halde sanki onları çok yakinen tanıyorlarmış gibi konuşmaları bu tür “sapık” kimselere duyulan güveni daha da arttırmaktadır. Bu kimseler el veya kahve falına bakma talih okuma gelecekten haber verme yada ruh çağırma seanslarında da olabilmektedir. Şunu hemen belirtmemiz gerekir ki ruh çağırma diye bir şey yoktur. Gelen veya geldiği iddia edilen şey o kişinin göz boyaması veya cin gelmesinden başka bir şey değildir. Mürşidi olmayan medyum şu falina el falına veya kahve falına bakan ya da sıfatı ne olursa olsun bu tür “sapık” işlerle uğraşan kimselerin hizmetlerinde çalışan bir cinleri vardır. Bu hizmetçi cinin görevi gelen kimsenin yoldaşi olan cin veya şeytanla temas kurmak ve müşteri ile olan bütün sırları ondan öğrendikten sonra efendisine aktarmaktadır. Böylelikle “falcı ve kahinci” gelen kimsenin hayatı ile ilgili birçok sırrı bir çırpıda öğrenmekte ve ona söyleyerek güvenilirliğini arttırmaktadır. Onun için bu tür kimselere gitmeden evvel de iyi düşünülmelidir deriz.


Cinlerin Kendini Tanıtarak İletişim Kurmaları

Bu çesit CİN -insan ilişkisi, genellikle CİNlerin insanları zorla kendi kaydı altına alması şeklinde meydana gelmektedir... Daha çok kadınlarda görülen bir yoldur... Özellikle, asabî huylu kadınlar ile, doğum ertesinde ve ateşli hastalıklar veya kazalar sırasında bu bağ kurulmaktadır... Bu durumun sebebi beynin o andaki bedenin çeşitli yerlerindeki aşırı faaliyetlerle meşgul olması ve bu sebeple, "insan"in istediği şekilde beyinde hâkimiyet kuramamasıdır... Nitekim bu zayıf anda CİN o kişinin beynindeki ilgili merkezinde hâkimiyetini kurarak, ona istediği gibi görünmekte ve artık zorla istediğini yaptırmaktadır...

Bu zorla istediğini yaptırma işini, bazen kişinin beynindeki acı duyma merkezine verdiği impulsla onun acı duymasını sağlayarak gerçekleştirmekte; bazen de korku merkezini uyararak, onun ufak bir şeyden büyük korku duyarak o şeyi yapmasını sağlama şeklinde ortaya çıkmaktadır. Her halde yapılan iş, kişinin beynindeki belirli bir merkeze belirli oranda dalga sinyaller verilerek uyarılması ve böylelikle o kişide istenilen tesirin meydana getirilmesi şeklinde olmaktadır...

Nitekim ileride de açıklayacağımız gibi, gene medyumların transa geçirilmesi halinde bu hal aynen ortaya çıkmakta, önce kişinin kendini serbest bırakması istenmektedir ki bundan da amaç, "insan"ın beyin üstündeki kontrolünün azalması ve böylellikle iletişim kurulmak istenen CİN nin hâkimiyetinin kolaylıkla sağlanmasıdır... Bu tip bağlantılarda kadınlar kendileriyle iletişim kuran CİNnin son derece yakışıklı bir erkek halinde göründüğünü ifade etmektedirler...

Açık bir şekilde kadınlar veya genç kızları kendilerine bağlayan CİNler genellikle onlarla evlenmekte ve cinsi münasebette bulunmaktadırlar... Bu münasebetler sırasında kadın, CiNni bir cisim şeklinde görmekte ve onunla aynen bir insan olan erkekle münasebette bulunuyormuş gibi temasta bulunmaktadır... Ancak CİN`in maddesi olmaması nedeniyle burada akla su sual gelmektedir:

-Acaba tam bir madde hâline geçemeyen CİN, nasıl olup da bu temas sırasında insan CİNsine ait bir kadını tatmin edebilmektedir?.. Bu gibi durumlarda CiN, o kadının beynindeki seks merkezini uyararak onun tatmin olmasına sebep olmaktadır ki; beynin bir merkezine elektrosok verilerek kişiye istenilenin nasıl yaptırılabileceğini fizyoloji sahasındaki bilim adamları çok iyi bilmektedir...

Keza bu tip ilişkiler sadece insan CİNsinden kadın ve CiN sınıfından bir erkek arasında olmayıp; CİN sınıfından kadın ve insan CİNsinden erkek arasında da meydana gelmekte; hattâ CiNlerin homoseksüel ilişkiler içine dahi girdikleri dile getirilmektedir ... Bütün bu tip ilişkilerde ortak olarak tesbit edilen husus, CİNlerden birisinin sadece kendi tarafından gelen bir arzuyla ve zorla insanı kendine tâbî etmesi şeklinde olmaktadır... Genellikle zorla tâbî duruma düşen insan bundan şikayetçidir. Meydana gelen olaylar, insanın istemediği şekilde olmaktadır...

Nitekim bu çeşit vakalarda özellikle insan CİNsinden kadın ile CiN sınıfından erkek arasında olan ilişkilerde kadın dış dünyasından iyice sıyrılmakta, çok defa bir odaya kapanmak istemektedir...

Eğer kendisiyle ilişki kuran CİN dini deyimle "suflî" cinstense yani ataist - (dinsiz) ise, o kadını yıkanmaktan men etmektedir...

Buna karşılık bazı olaylarda ise tam aksi görülmekte ve bu defa da kadında devamlı olarak yıkanma isteği görülmektedir... Hatta bazı olaylarda öyle orjinal durumlar meydana gelmektedir ki; kadın CİNLE olan ilişki ertesinde, kendi başına bırakıldığında geçirdiği hoş olmayan durum sonunda bir şok geçirerek, saatlerce banyoda kalıp yıkanmaktadır...

Tip, bugün bu durumları tesbit edemediği için pozitif ilim olarak, hastayı elektro - şokla tedavi yapmaya çalışmaktadır ki, bu da netice alınmasını sağlamamaktadır bu tip olaylarda... Çünkü, elektro - şok sonunda, kişinin beyin hücrelerinde kaba bir deyimle bir sarsıntı ve düzensizlik meydana gelmekte ve bu durum yani yatışma hâli o kişideki iyileşmeden dolayı olmayıp; sadece, geçirdiği şok`un meydana getirdiği sarsıntıdan ileri gelmektedir...

Genellikle "nefesi kuvvetli kişiler" tarafından bu tip olayların düzeltilmesine de rastlanmaktadır ki, ileride "okumanın CİNLER üzerindeki etkisi" adlı bölümde bu durumun bilimsel açıklamasını yapmaya çalışacağız... CİNLERİN açıktan bildirerek veya göstererek insanlarla ilişki kurmaları iki yoldan olmaktadır demiştik...

Eğer CİN yukarıda açıkladığımız şekilde bir ilişki kurmak isterse, bu İslâm dini dışındaki yollar görüntüsü altında incelenmektedir... Ki bunlar genel olarak "suflî yol" adıyla anılmaktadırlar...

Bu açıkladığımız tür ilişkiler dışında insanları zorla sefil bir hayat ve kir - pas içinde yaşattıkları, günümüzde birçok olaylarda tesbit edilebilmektedir...

"CİNlerin" insanları kolaylıkla kandırıp hükmedebilmeleri için öncelikle tercih ettikleri yol; onların islam kaynaklarından gelen bilgilerle bağlantılarını kopartmak ve bu yolda telkinlerde bulunmak çizgisindedir... Çünkü kendileri hakkında en geniş bilgi İslam kaynaklarında vardir... Onların bu bilgilerden yoksun kalmalarıyla birlikte, çok kolaylıkla kandırılabilmeleri elbetteki kendileri için son derece önemli avantaj olmaktadır.

İnsan bilmediği tehlikeye karşı elbette ki tedbir de alamaz!.. CİNLER de işte bu yüzden insanların kendilerini bilmelerini istemezler... Ki böylece kendilerine karşı önlem alnmasın!... "İNSAN-I KÂMİL" kitabı yazarı büyük evliyaullah`tan Abdülkerim Ceyli, adı geçen kıtabında "yedi kat yer ehli" bölümünde, dünya atmosferi içerisinde yaşayan "CİN"lerin yedi sınıf oluşundan söz ederken en zayıf takımının ikinci kat arzda yaşayanlar olduğunu anlatarak, bunların, insanlara, tefekkür mekanizmalarını bloke ederek etki ettiklerini söyler...

"İfrit" adını taşıyan en şerlilerinin beşinci kat arzda (yeryüzü semâsı birden yediye kadar yükselir) yaşamakta olduklarından söz eden Ceyli, altıncı ve yedinci katta yaşayanlara ise hiç bir insanın söz geçiremediğini anlatır. içinde yaşadığımız İslâm toplumunda en şerli faaliyetleri elbetteki bize göre sureti Hak`tan görünerek, insanları saptırmalarıdır... CİN`lerin sûreti Hak`tan görünerek insanları İslâm`dan uzaklaştırmaları bir kaç seviyeden olmaktadır...

Fal ve büyüyü "hocalık" kisvesi altında yapmak en alt seviyedir... Evlilik ve ya başka bir nedenle "CİN"le ilişki kuran kişi, bağlantılı olduğu varlığı kullanarak, geçmişe dair haberler vermekte ve geleceğe yönelik, ihtimaller hesabına dayalı bir şekilde güya olacaği söylemektedirler...

Oysa geleceğe dönük söylentilerin çok büyük bir kısmı doğru çıkmayacaktır...islâm'a göre fal baktırmanın, büyü yaptırmann yeri de dinde yoktur. Bu önemli bir suçtur. Büyük vebaldir!.. Büyük günahlardandır!..

a- VAHDET...
b- KADER...

Gerek farkında olmadan CİNNi tesir altına girip kendini mürşid veya evliya sanan kişiler; gerekse de gerçekten CiN lerle ilişkide olanlar, bu konulara girmekten kesinlikle kaçınırlar..

Bu iki konu "CiNlerin, akıl zayıflıkları" sebebıyle uzak durdukları ve bağlılarını da uzak tutmaya çalıştıkları iki konudur.. Gerek "CiNLER", ve gerekse de bilerek veya bilmeyerek onlara tâbî durumda olanlar, insanları, bu iki ilmi öğretmeyi hedef alan tasavvuftan uzak tutmak için ne kadar başka ilim varsa, bunların hepsiyle meşgul ederler...

Nerede sizi "vahdet" ve "kader" ilminden uzak tutmaya çalışan bir kişi görürseniz orada "CİNni" izlerin mevcudiyetini öncelikle araştırabilirsiniz...
"CİN"lerin insanları bu iki ilimden uzak tutmaya çalışmasının ana sebebi öncelikle kendilerinin bu konuda yetersizlikleri sebebiyle kolaylıkla foyalarının ortaya çıkabilmesi; ikinci olarak da insanların bu iki ilimle hayâllerinde yarattıkları tanrıdan kurtularak "ALLAH"ı idrâk edip gerçek "tevhid" ehli olma şanslarının çok büyük olmasıdır... Elbette ki bu durum da CİNlerin hiç hoşlarına gitmemektedir... Çünkü "İBLiS"in DÖLÜ OLAN CİNLERİN "ALLAH"a karşı bütün insanları saptırma iddiaları vardır!.

CiN`lerin, İslâm`ı kabul ettiğini söyleyen topluma verdikleri zarar, onların ölümötesi yaşamda ihtiyaç duyacakları enerji (nur) den mahrum kalmalarının oluşturacak fiiller telkin etmek sûretiyle meydana gelir... Tasavvuf ehline ise, onları işin hakikatına yöneleceklerine, detaylarında oyalamak sûretiyle zarar verirler . İyi ahlak, yasaklardan kaçınmak, ibadet tasavvufun değil şeriatın konusudur!..

Eğer kişi, tasavvuf toplantılarında, bu saydığımız şeriatla ilgili hususlarla vakit geçiriyorsa, o henüz tasavvufla ilgilenmeye başlamamıstır. Tasavvuf, şeriatla ilgili bu hususların üzerine binâ edilen "VAHDET SIRRINA ERMEK" amacına yönelik çalısmalar ile baslar... Ki bu da ilgili eser ve kişilerden araştırılabilir. Bunlar genellikle müslüman CİNlerdir... Kişiye çeşitli basit dinî bilgiler verirler... Verdikleri bilgilerin pek çoğu doğru da olabilmektedir... Genellikle dini bilgilerden uzak kalmış bölgelerde bu çeşit durumlar tesbit edilmektedir... Bazı evlerde de bu tipte kişiler görülmektedirler...
Ancak yukarıda her iki şıkta da bahsettiğimiz olaylarda, CİNlerle iletişim kuran kişiler, dış dünyanın CİNleri bilmemesi ve hatta bu gibi şeylerden bahseden kişilerle alay etmesi sebebiyle, durumlarını açıklamamakta ve bu yüzden de bu tip olaylar çok güç tesbit edilmektedir...

Bu tip olayların aksine, pek çok rastlanan CİN - insan ilişkileri ise, CİNLERİN kendilerini resmen bildirmeden başka başka yollarla sağladıklari baglantılar halinde görülmekte, tesbit edilmektedir...
dua

Anonim" seçeneğiyle isim vermeden yorum yazılabilir.
"Adı/URL" seçeneğiyle sadece isim verilerek de yorum eklenebilir.

Yorum Gönder (0)
Daha yeni Daha eski