Ölen Kişiye Yapılacak İşlemler Nelerdir?

Cenaze İşlemlerinin Yapılmasında Acele EtmekÖlen Kişiye Yapılacak İlk İşlemler I. Bölüm 1 İlim Saati
Kıbleye Çevirmelidir
Ağzı Kapatılır, Gözler Yumulur, Örtü Çekilir

Cenaze İşlemlerinin Yapılmasında Acele Etmek

Cenaze için yapılan hazırlıkların tümüne “teçhiz”, kefenlenmesine “tekfin”, kabre konulmasına da “defin” denir. Buna göre, ölen bir Müslümanı yıkamak, kefenlemek, cenaze namazını kılıp dua etmek ve bir kabre kadar taşımak ve gömmek müminler üzerine bir farz-ı kifâyedir. Bu nedenle ölüm olayı tahakkuk edince, söz konusu işlemleri, en yakınları veya komşu, dost ve arkadaşları tarafınndan süratle tamamlanmalıdır. Zira Resülullah Efendimiz [sallallahu aleyhi vesellem], bu işlemlerin bir an önce yerine getirilmesini tavsiye ederek şöyle buyurmuştur:

“Cenazeyi defnetmekte acele ediniz. Eğer ölü, iyi bir kişi ise onu (bir an evvel kabrindeki hayır ve sevabına) ulaştırmış olursunuz. Şayet bu cenaze iyi bir kişi değilse, onu omuzlarınızdan çabuk indirip bırakmış olursunuz.” (Tirmizî, Cenâiz, 30.)

Hadis-i şerifte kastedilen acele etmek, ölüm kesinleştikten sonra defin gibi işlemlerinin çabucak yerine getirilmesidir. Çünkü cenazenin ihtiyaçtan fazla ailesinin gözü önünde bekletilmesi doğru değildir. Resülullah sallallahu aleyhi vessellem dönemindeki uygulama da bu yönde olmuştur. O halde bir mazeret yoksa cenaze bir an önce istirahatgâhına tevdi edilmelidir. Bu durumda akraba, komşu, arkadaş ve diğer yakınlarının cenaze namazım kılmak için gayret sarf etmeleri gerekir.

Ensardan Husayn b. Vahvah’tan [radıyallahu anh] rivayet edildiğine göre Talha b. Berâ [radıyallahu anh] hastalanmıştı. Resül-i Ekrem [sallallahu aleyhi vesellem] onu ziyarete geldi. Çıkarken şöyle buyurdu: “Talha’ya ölümün yaklaştığını görüyorum. Ölecek olursa bana haber verin; teçhiz ve tekfîni işinde elinizi çabuk tutun. Çünkü bir Müslümanın cesedini ailesi yanında bekletmek uygun değildir” (Ebü Davud, Cenâiz, 38)
dua


2. Kıbleye Çevirmelidir

Ölüm halindeki kişiyi sağ yanına yatırıp kıbleye döndürmelidir. Çünkü Hz. Peygamber, Beytullah için, “Ölü ve dirilerinizin kıblesidir” (Ebû Davud, Vesâyâ,10.) buyurmuştur. Hz. Fâtıma da [radıyallahu anhâ] vefat etmeden birkaç dakika önce, Ümmü Selmâ’ya [radıyallahu anhâ], “Beni kıbleye çevir” demiştir. Eğer yer darlığı yüzünden hastayı kıbleye çevirmek mümkün olmazsa sırt üstü yatırılır ve yüzü ile ayakları kıbleye doğru çevrilir. Sırtına, ensesine yastık gibi şeyler konup başı yükseltilerek yüzü kıbleye gelecek şekilde ve ayakları kıbleye uzanık duruma getirilmesi aynıdır. Bu da yapılamazsa, olduğu hal üzere bırakılır. (İbn Âbidîn, Reddü’l-Muhtâr, 5/1183-184.

3. Ağzı Kapatılır, Gözler Yumulur, Örtü Çekilir

Hasta vefat edince ağzı kapatılır. Bir bez ile çenesi başından bağlanır. Gözleri yumulur. Eller yan tarafına getirilir. Karnının şişmemesi için üzerine demir ve benzeri bir cisim konulabilir. Bunu yaparken şu dua okunabilir:

“Allah’ın ismiyle ‘ve Resülullah’ın milleti (dini) üzerinde olsun. Allahım, onun işini kolaylaştır, bundan sonrasını ona kolay eyle. Ve sana kavuşmakla kendisini bahtiyar kıl. Varacağı yeri (ahireti) çıktığı yerden (dünyadan) daha hayırlı eyle!”

Ayrıca vefat eden kişinin üzerine bir de örtü çekilir. HZ. Aişe’den [radıyallahu anhâ] rivayet edildiğine göre, Resülullah [sallallahu aleyhi vesellem] vefat ettiği zaman, üzeri hibera denilen (pamuklu bir) Yemen kumaşı ile örtülmüştür. (Buhârî, Libas 18; Müslim, Cenâiz, 45; Ahmed b. Hanbel, eI-Müsned, 6/153, 269.) Vefat eden kişinin üzerini bir örtüyle örtmek müstehaptır. Çünkü bu örtü, O kimsenin vefatı ile cesedinde meydana gelecek çirkin manzaraları ve avret mahallini gizler. Şişmemesi için karnının üzerine bir demir parçası koymak adettendir. Ölünün kaldığı hücre yalnız bırakılmamalı, odaya cünup ve hayızlı kimseler girmemeleri vee yıkama işine başlayıncaya kadar üzerine bir örtü çekilmelidir. Eğer cenazeye yardım edecek ne bir kimse yoksa az önce söylediğimiz, gözlerin kapatılması, âzaların düzeltilmesi gibi abdestsiz olarak yapılabilecek hizmetleri kişinin hanımı hayızlı da olsa yapabilir.

Son Nefeste İman / Hüseyin Okur

{ Cenaze ile İlgili Meseleler }

1. Dinimiz ölecek kişinin: iman, tevbe, zikir ve ihlas gibi kurtarıcı haller üzere
olması gerektiği hususunda ve yanında bulunanların ona karşı ne gibi
sorumluluklar taşıdıkları konusunda önemli beyanlarda bulunmuştur.
Ölmek üzere olan kişinin Allah-u Te'ala'yı çok zikretmesi hatta
Allah-u Te'ala'dan başka bir şeyle meşgul olmaması sünnettendir.
Nitekim Mu'az ibni Cebel (Radıyallahu Anh) şöyle anlatmıştır:
Bir kere ben Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e:
Amellerin hangisi Allah-u Te'ala'ya daha sevgilidir?' diye sorduğumda
Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
Sen ölürken dilinin Allah'ın zikriyle ıslak olmasıdır, diye cevap verdi.
Yine Mu'az ibni Cebel (Radıyallahu Anh)dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte:
Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Her kimin (dünyadan ayrılırken) son sözü La ilahe illallah olursa cennete girdi.
Bu kişi kalbini dünya ve onda bulunan her şeyden tümüyle koparıp kendisini
ölüme hazırlamalı, kendi gücünü kuvvetini bir kenara bırakıp Rabbinin fazlına
ve lütfuna itimat etmelidir.
Bu sırada yaptığı hayırları ve şerleri hatırına getirmemelidir.
Zira bu, o kişiyi Rabbine karşı takınması gereken hüsn-ü zandan
(güzel beklentiden) alıkoyabilir.
Oysa Cabir (Radıyallahu Anh)’dan rivayet edildiği üzere:
Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz vefatından üç gün evvel şöyle
buyurmuştur:

58
Sizin biriniz Allah(ın kendisine rahmetiyle muamele yapacağı) hakkında güzel
düşüncede bulunmaktan başka bir hal üzere asla ölmesin.
{ Ölmek Üzere Olana Karşı Vazifelerimiz }

1. Ayakları kıbleye doğru uzatılıp sırt üstü yatırılır.
2. Ölmek üzere olan kişinin arkasına bir yastık konularak yüzünün kıbleye
çevrilmesi sağlanır.
3. Yanında bulunanların kelime-i tevhid okumaları yani
Eşhedü en lâ ilâhe illallâh ve eşhedü enne Muhammeden Rasûlüllâh
yahut Lâ ilahe illallâh Muhammedün Rasûlüllâh demeleri sünnettir.
Nitekim Ebu Sa'id el-Hudri (Radıyallahu Anh)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte:
Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Ölecek olanlarınıza Lâ ilâhe illâllâh (söylemelerini) telkin edin (öğütleyin).
Telkin yapanlar sadece yanında onun işiteceği şekilde okurlar, ayrıca "Sen de oku"
diye telkinde bulunmazlar.
Zira belki o, sesli okumaya takat getiremediğinden dolayı gizlice veya kalbinden
söyleyebilir veya bir uzvuyla işaret ederek bunu ikrar edebilir ki gizliyi ve en gizliyi
bilen Allah-u Te'ala katında bu, ona kafi gelir.
“Şerhu'l-meşarik’te” zikredildiğine göre ulema:
Ölecek kişinin yanında tevhid telkininin çokça yapılmasını kerih görmüşler,
buna gerekçe olarak da: Ölecek kişi sıkıntısının şiddetinden ve durumunun
darlığından dolayı bu tekrardan rahatsız olup, (Me'azellah / Allah korusun) imanı
hususunda sıkıntıya düşebilir, demişlerdir.
4. Hasta bu kelime-i tevhidi bir defa söyledikten sonra bir başka şey söylemezse
telkinde bulunmayı bırakırlar.
"Şerhu'z-Zahidi" isimli eserde zikredildiğine göre:
Abdullah ibni Mübarek (Radıyallahu Anh)’a vefat edeceği zaman fazlaca telkinde
bulunulduğunda kendisi: Ben bunu bir defa söylediğim zaman yeni bir kelam
etmedikçe bu zikir üzereyim demektir, diye beyanda bulunmuştur.
5. Bu kişinin yanında Yasin Suresi'nin okunması müstehaptır.
Nitekim Ma'kıl ibni Yesar (Radıyallahu Anh)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte:
Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:

59

Ölecek olanlarınızın yanında onu yani Yasin (Suresi'n)i okuyun.
Bazı müteahhir (son dönemdeki) alimler Ra'd Suresi'nin okunmasının güzel
olduğunu söylemişlerdir.
Bu konuda Cabir (Radıyallahu Anh):
Yanında Ra'd Süresi okunursa ruhunu kolay teslim eder, demiştir.
Aynı rivayet Kaf Süresi hakkında da varid olmuş ve bu böylece mücerreb
(denenmiş)tir.
6. Muhtazarın (ölmek üzere olan) ağzından vefatından önce kafir olmasını
gerektirecek sözler dökülecek olursa kafır öldüğüne hükmedilmez.
Ölümünden sonra Müslümana yapılan bütün vazifeler ona da yapılır. Söyledikleri
ise can havliyle aklının başından gitmesi sebebiyle söylenmiş olan boş sözler olarak
değerlendirilir.
7. Ölecek kişinin yanında hayır-hasenatta bulunan takva kişilerin bulunması
gerçekten güzeldir. Hayızlı ve nifaslı kadınların yanına girmesinde de bir sakınca
bulunmamaktadır.
Ancak İmam-ı Zahidi (Rahimehullah) muhtazar (ölmek üzere olan) kişi hakkında
yapılacak on şeyi zikrederken, hayızlı, nifaslı ve cünüplerin bu kişinin yanından
çıkartılmasını ilk sırada beyan etmiştir.
Dolayısıyla bu bir mecburiyet değilse de buna riayet etmek ölecek kişi hakkında
daha hayırlı olsa gerektir.

{ Ölen Kişiye Karşı Vazifelerimiz }

1. Mümkünse hayattayken kendisine en çok merhamet eden annesi gibi birinin,
ölünün gözlerini kapatması ve bir bez parçasını alt çenesinin altından geçirip
başının üstüne bağlaması güzeldir.
Ayrıca bunları yapan kişi zikir üzere olmalıdır.
Nitekim Bekr ibni Abdillah (Radıyallahu Anh) şöyle demiştir:
Ölünün gözlerini kapatacağın zaman:
Allah'ın adıyla ve Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'in milleti (dini) üzere
diye söyle.

60

2. Mafsalları ovularak yumuşatılır. Elleri göğsünün üzerine konulmaz,
yanlarına uzatılır. Üzerindeki elbiselerin çıkartılması müstehaptır.
Sonra hiçbir yeri gözükmeyecek şekilde büyük bir örtü ile üzeri örtülür ve yüksek
bir sedir üzerine konulur. Şişmesini engellemek için de karnının üzerine bir bıçak
veya demir parçası konulur.
3. Bulunduğu odaya güzel koku sıkılır veya etrafına güzel kokular yayan tütsüler
yakılır. Zira böyle yapılması ölünün yanında hazır bulunan meleklere hoş gelir.
4. Ölüm haberi eşe-dosta, yakın-uzak diğer Müslümanlara bildirilip cenaze
namazına katılmaları sağlanır. Böylece onlar, hem dini bir vazifeyi yerine getirir
hem de sevap kazanırlar.
5. Yüce dinimiz İslam, ölülerimizi hayırla yad etmeyi, onların güzel yönlerinden
bahsetmeyi, varsa fenalıklarını anlatmamayı ve haklarında kötü şeyler
söylemekten imtina etmeyi (çekinmeyi) Müslümanlar için bir vazife görür.
Nitekim İbni Ömer (Radıyallahu Anhüma)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte
Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Ölülerinizin (yaşarken sahip oldukları iyilik ve) güzelliklerinden bahsediniz.
Kötülüklerini söylemekten geri durunuz.
6. Cenazenin güzel haline delalet eden yüzünün nurlanması ve ruhu çıktığında
güzel bir kokunun ortaya çıkması gibi durumlardan bahsetmek müstehaptır.
Çirkin bir koku ve yüzünün kararması gibi hallerinden bahsetmek ise gıybettir,
haramdır.

{ Cenazenin Yıkanması }

1. Cenazenin yıkanması, kefenlenmesi, namazının kılınıp bir kabre defnedilmesi
gibi ameliyeler, buna şahit olan bütün Müslümanların vazifesidir.
Bir kısmı bu vazifeyi yerine getirirse diğerlerinden mesuliyet (sorumluluk) düşer.
Bu vazifeler Müslümanların tamamı tarafından terk edilecek olursa hepsi günahkar
olur. Bu vazifelere "Farz-ı kifaye" denilmesinin anlamı da budur.
2. Cenaze bir an önce yıkanmalıdır. Bu, bazılarının yapmasıyla diğerlerinden düşen
vacip bir vazifedir. Bu vazifenin vacip oluşu İslam alimlerinin ittifak ettikleri bir
konudur.

61

Kişinin ölmesinden sonra defnedilmesine kadar gerekli olan şeylerin
karşıtanmasına "Techiz" denilir, belli bezlerle kefenlenmesine de "Tekfin" denilir.
Bunların hepsine birden "Techiz-ü tekfin" denir.
3. Cenazeyi yıkayacak olan kişi ilk olarak "Besmele" çeker .
Yıkamaya başladığı andan itibaren sonuna kadar:
Gufrâneke yâ Rahmân!
(Ey çokça rahmet eden Allah! Onun da, bizim de günahlarımızı mağfıret et!) der.
4. Yıkanmak için üzerine konacağı teneşir tahtasının çevresi (3-5 veya defa) güzel
kokuyla tütsülenir.
Sonra ölü, ayakları kıbleye gelecek şekilde, bütün elbiseleri çıkartılmış halde ve
göbekle diz kapağı arası bir bezle örtülmüş vaziyette sırt üstü bu tahta üzerine
yatırılır.
Cenazeyi yıkayacak olan kişi eline bir bez sarar ve ölünün üzerine örtülmüş bezin
altından İstincasını yapar (ölüye taharet aldırır). Ele bez sarmarlan çıplak elle
istinca yaptırmak ise haramdır.
5. Yıkayan kişi ölünün göbekle diz kapağı arasına da bakamaz. Aynı şekilde kadın
da ölü bir kadını yıkarken onun avret mahalline yani göbeği ile diz kapağı arasına
bakmamalıdır.
6. Sonra ölüye namaz abdesti gibi bir abdest verdirilir.
Ama namazı anlamayacak kadar küçükse abdest verdirmeye gerek yoktur.
Cenazeye abdest verdirmeye önce yüzü, sonra kollan yıkanarak başlanır.
Ağzına ve bumuna su verilmez. Sadece dudaklarının içi-dışı, burun delikleri ve
göbek çukuru parmakla veya parmağa sarılan bir bez parçasıyla imkan dahilinde
meshedilir.
Sahih olan görüşe göre; cenazenin başını meshedip ayaklarını yıkama işlemi tehir
edilmez, hemen yıkanır. Böylece ölüye abdest verdirilmiş olur.
Bütün bedeni yıkamadan önce ölüye abdest verdirrnek sünnettir.
Bütün bedeni yıkamak ise farzdır.
7. Cenazenin sıcak su ile yıkanması daha fazlletlidir. Mümkünse saçı sakalı
taranmaksızın hatmi denilen güzel kokulu bir otla yıkanır. Bu bulunmazsa sabunla
yıkanır.

62
Sonra yıkamaya sağ tarafından başlamak için önce sol tarafı üzerine yatırılır ve sağ
yanı bir defa yıkanır.
Sonra sağ yanı üzerine çevrilerek sol yanı bir defa yıkanır. Bu işlem, yanları üçer
defa yıkanana kadar yapılır.
Ardından ölü hafifçe kaldırılıp yarı oturur şekle getirilir ve karnına hafifçe
dokunulur. Bir şey çıkarsa su ile giderilir.
Yeniden abdest verilmesine gerek bulunmadığı gibi, yeniden yıkanması da
gerekmez.
Yıkama işi bitince temiz bir bezle kurulanır. Tırnakları, saç ve sakalı kesilmez.
Sünnetsizse sünnet edilmez. Yıkama esnasında pamuk kullanılmaz. Yıkama
bittikten sonra kulak ve burun gibi tabii menfezlere (açık duran yerlere) pamuk
konulabilir.
8. Cenaze, bakanların göremeyeceği dört tarafı kapalı bir mahalde yıkanır.
Cenaze yıkanırken avret yerleri görülmesin diye, yıkayanlardan başkasının
cenazenin yanına girmemesine özen gösterilir.
9. Cenazeler, yakınları yahut müttaki kişilerce yıkanır. Dini bir vazife olduğundan
yıkama ücreti alınmaz. Yıkayacak fazla kişi bulunduğunda yıkama ücreti almak caiz
olur ama yıkayan kişiden başka yıkayacak kişi bulunmaması halinde ücret alması
caiz olmaz.
10. Cenaze yıkayanın abdestli olması sünnettir. Abdesti olmayan
kişinin cenaze yıkaması ise mekruh değildir.
Doğru olan, cenaze yıkama işleminin, bu vazifenin vacip ve sünnetlerini
bilen kişiler tarafından yapılmasıdır.
Yıkama işlemi, o esnada meydana gelen nahoş durumları anlatmayacağı
konusunda kendisine güvenilen kişiler tarafından yapılmalıdır.
11. Cenazeler Müslümanlar tarafından yıkanır. Hayızlı veya nifaslı
yahut kafir bir kimsenin cenaze yıkaması geçerli olsa da mekruhtur.
12. Meyyitin yüzünün ay gibi parlaması, gözünden yaş gelmesi
ve etrafa güzel koku saçması gibi, yıkayanı hayrete düşürecek ve ölünün
salih bir zat olduğuna delalet edecek şeyleri anlatmak müstehaptır.

63

Ölüyü yıkayanın yanında buhurdanlık bulunması müstehaptır.
Böylece varsa çirkin koku giderilmiş olacağı gibi hem yıkayan hem de ona yardım
edenler bıkkınlık göstermeden güzel bir şekilde vazifelerini yerine getirmiş olurlar.
13. Erkek cenazeyi erkek, kadın cenazeyi de kadın yıkar. Erkek cenazeyi yıkayacak
bir Müslüman bulunmaması durumunda cenazeyi gayrimüslim bir erkeğin
yıkamasında herhangi bir kerahet söz konusu olmaz. Kadının cenazesinde de
hüküm böyledir.
14. Doğarken ses çıkarmak veya bir harekette bulunmak gibi hayatta olma emaresi
gösterip ölen çocuğun adı konur, yıkanır ve cenaze namazı kılınarak defnedilir.
Ölü olarak doğarsa bir bez parçasına sarılarak defnedilir, cenaze namazı kılınmaz.
15. Cenazenin yıkanması için bedeninin çoğu veya en azından başıyla birlikte
yarısının bulunması gerekir. Bu durumda tam bir beden gibi yıkanır, namazı kılınır
ve defnedilir.
Başı bulunmaksızın bedeninin yarısı bulunacak olursa o zaman yıkanmaz, namazı
da kılınmaz, bir bez parçasına sarılarak defnedilir.
16. Bir yerde ölü biri bulunduğunda üzerinde Müslüman alameti olup olmadığına
bakılır. Eğer üzerinde sakal ve sarık emsali Müslüman alameti bulunursa ona göre
hareket edilir.
Böyle bir alamet yoksa bulunduğu yere bakılır, Müslümanların yaşadığı bir
bölgeyse Müslüman gibi defnedilir. Yani yıkanır, kefenlenir ve namazı kılınarak
defnedilir.
Gayrimüslimlerin yaşadığı bir bölgedeyse bir bez parçasına sarılıp defnedilir.
17. Erkekler, ölen kadınları yıkayamazlar. Aynı şekilde kadınlar da ölen erkekleri
yıkayamazlar. Şehvet duyulamayacak yaşta küçük bir erkek çocuğunu kadınlar
yıkayabileceği gibi, erkekler de aynı şekildeki bir kız çocuğunu yıkayabilirler.
18. Kadının ölen kocasını yıkaması caizdir. Çünkü kadın dört ay on gün iddet
bekleyecektir. Bu süre içerisinde nikah bakidir.
Ancak bir erkek ölmüş olan karısını yıkayamaz. Zira erkeğin iddet
beklemesi söz konusu değildir. Dolayısıyla ölümüyle birlikte aralarındaki
karı-kocalık nihayet bulmuş (sona ermiş) olur.
19. Eğer kadın cenazeyi yıkayacak bir kadın bulunamazsa ölü kadının kocası ona
teyemmüm verdirir.

64
Şafı'i, Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre ise: koca, ölen karısını yıkayabilir.
20. Cinsel organı kesilmiş veya hayaları (testisleri) çıkartılmış olan erkek,
normal erkekler gibi, erkekler tarafından yıkanır.
21. Suda boğulmuş olan bir kişi, yıkama niyetiyle suda üç defa hareket ettirilerek
yıkanır.
22. Ölen kadını yıkayacak kadın bulunmaz da sadece erkekler bulunursa bakılır:
Aralarında babası, kardeşi ve oğlu gibi nesepten (soydan) mahremi bulunuyarsa
eline bir bez parçası sarmadan ona teyemmüm verdirir.
Yok eğer böyle biri bulunmuyarsa eline bir bez parçası sarar, gözlerini kapatır ve
ona teyemmüm verdirir.
23. Cenazeyi yıkayacak su bulunmazsa teyemmüm ile yetinilir.
Cenaze namazı kılındıktan sonra su bulunacak olursa yeniden yıkanır.
Namazının tekrar kılınıp kılınmayacağı hususunda İmam-ı Ebu Yusuf
(Rahimehullah)’dan iki görüş nakledilmiştir.
24. Bir Müslümanın gayrimüslim yakını ölecek olursa onunla kendisi ilgilenmez,
dindaşlarına teslim eder.
25. Ölen bir Müslümanın gayrimüslim yakınlarından başka yakınları bulunmayacak
olursa onlara teslim edilmez. Çünkü onun techiz-ü tekfini ve cenaze namazı bütün
Müslümanlar için bir farz-ı kifayedir. Bu vazifeyi onlar yerine getirmelidirler.
26. (İki uzvu da bulunduğu için) erkek veya kadın olduğu belirgin olmayan
"Hunsa-i müşkil" yıkanmaz, kendisine teyemmüm verilir.
Kefen hususunda da kadın gibi kabul edilir.
27. Ölü yıkanmadan yanında ruhuna hediye edilmek üzere Kur'an-ı Kerim okumak
uygun değildir. Lakin yıkanmadan önce de yanında bulunmayanların okuyup
ruhuna hediye etmeleri caizdir.
28. Ölüye Kur'an-ı Kerim okunmasını uygun görmeyen sapık Vehhabi fırkasının bu
görüşleri kesinlikle yanlıştır.
Zira Ma'kıl ibni Yesar (Radıyallahu Anh)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte
Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz:
Ölülerinizin üzerine Yasin okuyun,
buyurarak bu hususta teşvikte bulunmuştur.

65
Vehhabiler bu hadis-i şerifte geçen mevta tabirini ölüler olarak değil de ölecek
olanlar şeklinde yorumlamaktadırlar.
Oysa Ümmü Şüreyk el-Ensariyye (Radıyallahu Anha):
Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize:
Cenaze üzerine Kitab (Kur'an)'ın Fatiha'sını okumamızı emretti, demiştir ki
burada geçen cenaze tabirinin ölmüş olan kimse hakkında kullanıldığı hususu
yoruma açık değildir.

{ Cenazelerin Kefenlenmesi }

1. Ölüyü kefenlemek farz-ı kifayedir. Müslümanların bir kısmının yapmasıyla
diğerlerinden bu sorumluluk düşer. Ama bunu hiç kimse yapmazsa hepsi günahkar
olur.
2. Kefenler üç kısımdır.
1. Kefen-i sünnet:
Erkekler için üç parça: izar, kamis ve lifafedir.
Kadınlar için beş parça: izar, kamis, lifafe, hımar ve hırkadır.
İzar: Ölüyü, baştan ayağa kadar örten bez parçasıdır.
Lifafe: Baştan ve ayaklardan aşan uzunlukta olup kefenin en geniş parçasıdır.
Baş üstünden ve ayak altından uçları büzülüp bezle bağlanır.
Kamis: Bir gömlek yerindedir ki boyun kökünden ayaklara kadar uzanan bez
parçasıdır. Yeni ve yakası olmaz.
Hımar: Başörtüsü demektir.
Hırka: Göğüslerin bağlandığı bez parçasıdır.
2. Kefen-i kifaye:
Erkeklerde: izar ve lifafe,
Kadınlarda ise: bunlara ilave olarak başörtüsünden ibarettir.
3. Kefen-i zaruret: Gerek erkekler gerekse kadınlar için bir giysidir.
Ama bir zaruret yokken bir kat bezle yetinilmemelidir.
3. Erkeğin kefeni cuma ve bayram namazlarına giderken, kadının da anne ve
babasını ziyarete giderken giydiği elbiseler dikkate alınarak takdir edilir.
Buna kefen-i misil denir.

66
Kefenin beyaz pamuk bezinden olması daha faziletlidir. Yenisiyle yıkanmışı
arasında fark yoktur.
Nitekim Cabir (Radıyallahu Anh)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte:
Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Sizden biri kardeşini kefenlediği zaman kefenini güzel yapsın.
Ebu'd-Derda (Radıyallahu Anh)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte:
Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Kabirlerinizde ve mescitlerinizde Allah'ı kendisiyle ziyaret ettiğiniz şeylerin
(kefen ve giysilerin) en güzeli beyazdır.
4. Vârister arasında muhtaç kişiler veya çocuklar bulunuyorsa kefende aşırı ya
kaçıp sünnet miktarını aşmak mekruhtur.
5. Kefenler ölüye sarılmadan önce güzel kokularla tütsülenir.
Erkekler şöyle kefenlenir:
Önce lifafe, üstüne de izar serilir. Sonra ölü, izar üzerine konur ve kamis (gömlek)
giydirilir. Başına, sakalına ve vücudunun diğer yerlerine, hanut denilen güzel koku
sürülür.
Erkeklerin kefenine, zaferan (safran) ve vers (güzel kokulu sarı bir ot) hariç, diğer
güzel kokuların sürülmesinde bir sakınca yoktur. Alnı, burnu, elleri, dizleri ve
ayaklarının üzerine kafur konulur.
Sonra, izarın sol tarafı meyyitin (ölünün) üzerine konur. Daha sonra da sağ tarafı
ölünün üzerine atılır.
Böylece hal-i hayatında olduğu gibi elbisesinin sağı solunun üzerine gelmiş olur.
Lifafe de aynı yapılır. Ayrıca kefenin açılacağından korkulursa bir şeyle bağlanır.
Kadının kefenlenmesi:
Erkekleri kefenlerken yapıldığı gibi kadın kefenlenirken de önce lifafe ve üzerine
izar serilir. Sonra cenaze izar üzerine konur ve gömleği giydirilir.
Kadının saçı iki bölük yapılır ve gömleğin üstünden göğsünün üzerine uzatılır.
Sonra da başörtüsü örtülür. Ardından erkeklerde anlattığımız gibi, izar ve lifafe
kapatılır. Son olarak da hırka (kuşak) kefenin üstünden göğüslerinin üzerine
bağlanır.

67
6. Büluğa (ergenliğe) yakın olan kız-erkek çocukları büluğa ermiş gibi kabul edilir ve
onlar gibi kefenlenirler.
Daha küçük olan çocukların kefeni ise sadece izar ve lifafedir.
Hatta bir parça elbiseyle de kefenlenebilirler. Yine de en güzeli, onların
kefenlerinin de üç ayrı parça elbise olmasıdır.
7. Hiç mal bırakmadan ölenin kefeni, ona bakmakla yükümlü olan kişiler tarafından
karşılanır. Böyle bir kimse bulunmazsa devlet hazinesinden karşılanır. Buna da
imkan bulunamazsa Müslümanlar kendi aralarında tedarik edip kefenlerler.
8. Ölen kadın zengin olsa da kefeni kocası tarafından temin edilir.
Bu, İmam-ı Ebu Yusuf (Rahimehullah)’ın görüşüdür.
İmam-ı Muhammed (Rahimehullah)’a göre ise:
Ölen kadın zengin ise kefen masrafları kendi malından, fakir olursa hal-i hayatında
nafakasını temin kime vacibidiyse onun malından karşılanır.
9. Defin masraflarını vârislerden biri yapacak olursa yaptığı harcamayı ölünün
geride bırakmış olduğu maldan alabilir. Ama bu harcamayı vâris (mirasçı) olmayan
yabancı biri vârislerin emri bulunmaksızın yapacak olursa geri alamaz.
10. Defnedildikten kısa bir süre sonra ölünün kefeni çalınacak olsa tekrar
kefenlenir. Bu kefen, miras taksimi yapılmamışsa mirastan, yapılmışsa vârisler
tarafından tedarik edilir.

{ Cenaze Namazı }

1. Cenaze namazı farz-ı kifayedir. Müslümanların bir kısmının kılmasıyla
sorumluluk diğerlerinden düşer. Tümünün terk etmesi durumunda ise hepsi
günahkar olur.
Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz
ve ashabı (Ridvanullahi Te'ala Aleyhim Ecma'in) bu namaza devam etmişlerdir.
O dönemden bu güne kadar da İslam ümmeti her ölen Müslümanın cenaze
namazını kılmıştır.
2. Ölen her Müslümanın cenaze namazı kılınır. Küçük, büyük, erkek, kadın, hür
veya köle olması fark etmez. Ancak İslam devletine başkaldırıp silahlı mücadeleye
girenlerin, yol kesenler ve bunların konumunda sayılan kimselerin cenaze
namazları kılınmaz.

68
3. Cenaze namazı için cemaat şart değildir. Erkek olsun kadın olsun bir kişinin
kılmasıyla bu namaz yerine getirilmiş olur. Yani farz sorumluluğu herkesin
zimmetinden düşer.
4. Cenaze namazında niyet şarttır. Bu niyetiyle kişi, namazını kılmakta olduğu
kimsenin erkek veya kadın, kız yahut erkek çocuk olduğunu tayin eder (belirler).
5. İmam olan kişinin, cemaat içerisinde bulunan kadınlara imam olmaya niyet
etmesi şart değildir. İmam olan, cenazenin namazını kılmaya ve onun için dua
etmeye niyet ederek namaza başlar.
6. Cemaat, hem Allah rızası için namaz kılmaya hem dua etmeye hem de imama
uymaya niyet eder.
Namazı kılınacak olan cenaze erkekse "Er kişi niyetine (şu erkek için)",
kadınsa "Hatun kişi niyetine (şu kadın için)" diyerek duaya niyet eder.
7. Cenazenin erkek mi, kadın mı, çocuk mu, büyük mü olduğunu bilmeyen kişi,
namazı kılınacak ölüye diye niyet eder.
8. Cenaze namazında ayakta durmak ve tekbir getirmek rukündür.
Dört tekbirle kılınır. Birini terk edecek olursa namazı olmaz.
Birinci tekbirden sonra Sübhaneke'yi okumak,
ikinciden sonra salli-barik okumak,
üçüncü tekbirden sonra da o ölüye ve diğer Müslümanlara dua etmek sünnettir.

{ Cenaze Namazının Kılınışı }
1. Cenazeye karşı ve kıbleye yönelik olarak saf tutulur, niyet edilir.
İmam namazda olduğu gibi ellerini bağlar. Cemaat de gizlice tekbir alarak ellerini
bağlarlar. Bu tekbir bir bakıma rukün, bir bakıma da şarttır.
Bu tekbirin arkasından hem imam, hem de cemaat
"ve celle senaüke" ekleyerek "Sübhaneke"yi okurlar.
Sonra imam, ellerini kaldırmaksızın sesli şekilde "Allahü Ekber" diyerek tekbir alır.
Cemaat da, ellerini kaldırmaksızın sessiz olarak tekbir alırlar.
Bundan sonra hepsi gizlice "Allahümme Salli ve Allahümme Barik" dualarını
okurlar.
Tekrar aynı şekilde "Allahü Ekber" denilerek tekbir alınır. Bu defa da ölüye ve diğer
müminlere gizlice dua edilir.

69
Bu duadan sonra yine "Allahü Ekber" denilip tekbir alınır ve arkasından önce sağ
tarafa, sonra da sol tarafa imam yüksek sesle, cemaat de gizlice selam verirler.
Böylece namaz tamamlanmış olur.
Vacip olan bu selamla ölüye, cemaate ve imama niyet edilir. Bazılarına göre bu
selamda ölüye niyet edilmez.

{ Cenaze Duası Hakkında Varid Olan Bazı Rivayetler }

Ebu Hureyre (Radıyallahu Anh)’dan rivayete göre:
Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir cenaze üzerine namaz kıldığında şöyle
dua ederdi:
Ey Allah’ım! Sen bizim dirimizi, ölümüzü, burada hazır olanımızı,
burada bulunmayanımızı, küçüğümüzü, büyüğümüzü, erkeğimizi, dişimizi
mağfiret eyle (bağışla).
Ey Allah’ım! Bizden kime can vereceksen ona İslam üzere hayat ver,
bizden kimi de öldüreceksen onu da iman üzere öldür.
Bazı fıkıh kitaplarımızda bu ve "Mefze'u'I-halaik" gibi mev'ıza kitaplarında duanın
akabinde şöyle bir dua daha zikredilmiştir:
Ey Allah’ım! Sen bu ölüyü huzurla rahatlıkla, rahmet(in)le, mağfiret (in)le
ve rıza(na nailiyet) ile seçkin kıl.
Ey Allah’ım! Eğer bu ölü iyi biri idiyse iyiliğini(n sevaplarını) artır, yok eğer kötü biri
idiyse ona ceza vermekten (vaz)geç. Sen ona emniyet (azaptan güvence), bişaret
(cennet müjdesi), keramet ve kurbet (ikram ve yakınlık) kavuştur.
Ey Allah’ım! Sen onun kabrini cennet bahçelerinden bir bahçe eyle,
kabrini cehennem çukurlarından bir çukur yapma.
Ey Rabbim! Beni, anne-babamı, inanan erkeklerle kadınları, ölüleriyle-dirileriyle
tüm Müslüman erkeklerle kadınları rahmetinle mağfiret eyle.
Ey acıyanların en merhametlisi (duamızı kabul eyle).

70
Ali (Radıyallahu Anh)’ın, cenazesini kıldırdığı bir zat hakkında cenaze namazında
şöyle dua ettiği rivayet olunmuştur:
Ey Allah’ım! Bu kişi Senin kulundur ve kulunun oğludur.
Bugün (berzah aleminde rahmetine muhtaç bir halde) Sana misafir olmuştur.
Sen ise kendisine misafir olunanların en hayırlısısın.
Ey Allah’ım! Sen bu kişi için kabrini geniş et, günahını mağfiret et (bağışla),
biz onun hakkında hayırdan başka bir şey bilmiyoruz, ama onu en iyi bilen ancak
Sensin.
Avf ibni Malik el-Eş'ari (Radıyallahu Anh)’dan rivayet edildiğine göre:
Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Efendimiz cenazesini kıldırdığı bir ölü
hakkında şöyle dua etmiştir:
Ey Allah’ım! Sen onu(n günahlarını) suyla, karla ve doluyla yıka, bembeyaz
elbisenin kirden arındırılması gibi onu da (yaptığı) hatalar(ın azabın)dan arındır.
Ölen kadınsa bu dualarda geçen zamider müennes okunur.
Ölen çocuk olursa İmam-ı Azam Ebu Hanife (Rahimehullah)’ın şöyle dua ettiği
rivayet edilmiştir:
Ey Allah’ım! Onu bizim için bir öncü yap.
Ey Allah’ım! Onu bizim için bir mükafat ve ahiretimiz için bir azık yap.
Ey Allah’ım! Onu bizim için (ahirette) şefaati makbul bir şefaatçi yap.
Ey Allah’ım! Şüphesiz o, Senin kulundur, erkek kulun ile kadın kulunun oğludur.
Onu Sen (yoktan) yarattın, Sen rızıklandırdın, Sen öldürdün, yine Sen dirilteceksin.
Ey Allah’ım! Sen onu ana-babası için bir öncü ve bir sevap vesilesi yap.
Onun sebebiyle onların mizanları(ndaki sevapları)nı ağırlaştır.
Onun (ölümüne sabretmeleri) sebebiyle ecirlerini büyük eyle.
Bizi de, onları da bu çocuğun sevabından mahrum etme.
Bizi de onları da bu çocuğun ardından (dinimizde) fitneye düşürme.
Ey Allah’ım! Sen onu Efendimiz İbrahim (Aleyhisselam)’ın kefaleti altında
müminlerin geçmişlerinin salihlerine ilhak eyle. Sen ona evinin yerine daha
hayırlısını, ailesinin yerine daha hayırlısını ihsan eyle.
Ey Allah’ım! Geçmişlerimizi de, öncülerimizi de, bizi imanla geçmiş olan kişileri de
mağfıret eyle.

71
Ey Allah’ım! Bizden kime can vereceksen ona iman üzere hayat ver, bizden kimi de
öldüreceksen onu da İslam üzere öldür.
Ey Allah’ım! Müslüman erkeklerle kadınların, inanan erkeklerle kadınların dirilerini
de ölülerini de mağfıret eyle.
2. Bu duaları güzel bir şekilde okuyabiliyorsa okur. Yoksa kolayına gelen dilediği
herhangi bir duayı okur.
3. Cenaze namazında Kur'an-ı Kerim'den ayet-i kerimeler okunmaz.
Ancak Fatiha-ı Şerife'nin dua niyetiyle okunmasında bir sakınca yoktur.
Kıraat niyetiyle okunursa caiz olmaz. Çünkü cenaze namazı dua mahallidir, kıraat
mahalli değildir.
4. Cenaze namazının dört tekbirden ibaret olduğunu yukarıda beyan etmiştik.
Buna göre; imam sehven (yanılarak) beşinci tekbir getirecek olursa cemaat imama
uymaz, öylece bekler ve imamı selam verdiğinde o da selam verir.
{ Cenaze Namazını Kimler Kıldırabilir }

1. Cenaze namazını kıldırmaya en layık olan kişi; hazırsa devlet reisi, o mevcut
değilse şehrin en yetkilisi, o da hazır değilse hakim, hakim de hazır değilse mahalle
imamıdır.
Bunlardan hiçbiri bulunmayacak olursa miras hukukundaki asaba tertibine göre
önce ölüye en yakın olan, ondan sonra en yakın olan şeklinde devam eder.
Şu kadar var ki; ölenin oğlu ölüye babasından daha yakın olduğu halde cenaze
namazını kıldırma konusunda ölenin babası oğlundan mukaddem (öncelikli)dir.
İmam-ı Muhammed (Rahimehullah) "el-Asi" isimli muteber eserinde, cenaze
namazını kıldırmaya en layık olan kimsenin, (o kişinin sağken namazlarını ardında
kıldığı) mahalle imamı olduğunu söylemiştir.
2. Namazı kıldırmak için sıra kendisine gelen vel'i, başkasına izin verebilir.
Dereceleri veliden önce olan kişiler dışında hiç kimse velinin izni bulunmaksızın
namaz kıldıramaz. Kıldırması durumunda vel'i, bir başka cemaate namazı yeniden
kıldırabilir.
Aynı derecede bulunan velilerden biri namazı kıldırır veya birine kıldırmaya dair
izin verir, o da kıldırırsa artık namaz tekrarlanmaz.
3. Vel'isi bulunmayan kadının namazını kıldırmaya en layık olan öncelikle kocası
sora komşularıdır.

72
4. Bir kadının cenaze namazını sadece kadınlar kılacak olsalar bu caizdir. Bununla
farz yerine getirilmiş olur.
5. Aynı anda birkaç cenaze hazır olursa imamı muhayyer (serbest) dir;
her birine ayrı ayrı namaz kıldırabileceği gibi, hepsine niyet ederek bir namaz da
kıldırabilir.
Bu durumda cenazeler imamın önünde yan yana dizilirler. İmam cenazelerden en
faziletli olanın hizasında durur. Ya da en faziletli olan cenaze imamın önünde olur,
sonra fazilet sıralamalarına göre diğerleri onun ardına tek sıra halinde dizilirler.
Bu cenazeler erkek, kadın ve hunsa şeklinde karışık olurlarsa namazdaki
saf tertibine göre ardı ardına dizilirler.
Şöyle ki; kıble duvarına doğru en önce erkekler, sora erkek çocuklar,
sora hunsa (cinsiyeti belirsiz olan)lar, sora kadınlar, daha sora da kız çocukları
konulur ve her biriyle diğeri arasına topraktan bir haciz (ayıncı bir set) yapılır.

{ İntihar edenin cenaze namazı kılınır mı? }
1. Hanefi, Maliki ve Şafi'i mezhebinin cumhuruna göre;
İntihar edenin cenaze namazı kılınır. Zira intihar, her ne kadar büyük günah olsa da
helal kabul etmedikçe kişiyi dinden çıkarmaz.
Ayrıca İbni Ömer (Radıyallahu Anhüma)’dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte
Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Her kim Allah'tan başka ilah yoktur, dediyse (ve İslam üzere yaşayıp Müslüman
olarak öldüyse) onun üzerine (cenaze) namaz(ı) kılın.
İmam-ı Evza'i ve İmam-ı Ebu Yusuf (Rahimehumellah):
Kasıtlı olarak hayatına kastetmek suretiyle intihar eden bir kimsenin cenazesi
yıkanacak olsa da namazı kılınmaz, demişlerdir.
Bu büyük müctehitler bu görüşlerine delil olarak,
Cabir ibni Semüra(Radıyallahu Anh)’dan nakledilen:
Bir kere Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e bıçakla kendini öldüren bir
adamın cenazesi getirildiğinde onun cenaze namazını kılmadı. rivayetini
göstermişlerdir.
Yine buna benzer bir hadi's-i şerifi Ebu Davud rivayet etmiştir.

73

Bazı ulema bu hadis-i şerifleri:
intihar edenin tevbesi için kabul yoktur, bu yüzden cenazesi kılınmaz, şeklinde
anlamışlardır.
İmam-ı Ebu Yusuf (Rahimehullah) ise
"Kılınmaz" derken "Kafir olacağı için değil, bâğî konumunda olduğu için"
kılınmayacağını söyler.
İmam-ı Ebu Hanife ve İmam-ı Muhammed (Rahimehumellah)’a göre bu hadis-i
şerifte Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) başkasının kılmasını emretmiştir ve
hadis-i şerifte Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in o kişinin cenaze namazını
kılmadığından başka bir ifade yoktur. Bu tutum, insanları bu tür eylemlerden
uzak tutmak için caydırıcı mahiyette olabilir.
Nitekim ilk dönemler Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) borcu ödenmeden
ölenin cenaze namazını da kılmamıştır. Ayrıca bu hadis-i şeriften sahabenin
kılmadığı anlaşılmamaktadır.
Hanbeli mezhebine göre intihar eden kişinin cenazesini sair insanlar kılarlar fakat
imam yani devlet başkanı kılmaz. Yukardaki hadis-i şerifleri böyle anlamışlardır.
Hanbeli mezhebinin bazı kitaplarında:
İmam (devlet reisi) cenaze namazını kılsa sahih olur ama güzel olmaz.
Yine böylece valinin ve o köyün imamının da kılmaması güzeldir, denilmiştir.
Hanefiler ise Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in bu kişilerin
cenaze namazını kılmayışının İslam'ın ilk dönemlerinde olduğunu, daha sonraları
ise kıldığını söylemişlerdir.
Sonuç olarak; İslam alimlerinin tamamına yakın çoğunluğuna göre intihar edenin
cenaze namazı kılınır.
2. Hata yoluyla (yanlışlıkla) kendini öldürenin cenazesinin kılınacağına dair tüm
alimler sözbirliği içindedir. intihar eden kimsenin kefenlenip Müslüman
mezarlığına gömülmesi de alimlerinin tamamının ittifaklı görüşüdür.
Yani tercih edilen çoğunluğun görüşüne göre intihar eden Müslüman kişi diğer
Müslümanlar gibi yıkanır, kefenlenir, cenazesi kılınır ve Müslüman mezarlığına
defnedilir.

74

{ Cenaze Defnedildikten Sonra }

1. Cenazeyi defnettikten sonra ölüye dua ve telkin yapmak da sünnettir.
Zira definden sonra meleklerin meyyite gelip sorgu sualde bulunacakları, bu
yüzden ona dua yapılmasının faydalı olacağı sahih hadls-i şeriflerde sabittir.
Nitekim Osman ibni Affan (Radıyallahu Anh)’dan rivayet olunduğuna göre
Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) cenazeyi defnetme işini bitirdiği zaman
kabrinin üzerinde durur ve:
Kardeşiniz için mağfiret talep edin ve (meleklerin sorgulaması karşısında İslam'ı
ikrar üzere) sabit kalabilmesi hususunda kendisi için dilekte bulunun.
Zira gerçekten o, şu anda sorguya tutulmaktadır, buyururdu.
Yine böylece büyük muhaddis Müslim (Rahimehullah)’ın tahric ettiği bir rivayete
göre İbni Şemmase el-Mehri (Radıyallahu Anh)
Amr ibni As (Radıyallahu Anh)’ın vefat ederken:
Beni defnettiğiniz zaman üzerime toprağı azar azar dökün, sonra kabrimin
etrafında bir deve kesilip eti bölüştürülecek kadar durun ki sizinle ünsiyet edeyim
(yalnızlık hissimi gidereyim) ve Rabbimin elçileri (olan sorgu melekleri)ne ne ile
karşılık vereceğime bakayım, dediğini rivayet etmiştir.
2. İşte bundan dolayı ölüye bir hatırlatma babından kendisine yöneltilecek suallere
kolayca cevap vermesi için telkinde bulunulmasını Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve
Sellem) tavsiye etmiştir.
Nitekim Sa'id ibni Abdilah el-Evdi (Radıyallahu Anh) şöyle anlatmıştır:
Halet-i nez'inde (can çekişme halinde) iken Ebu Ümame (Radıyallahu Anh)’ın
yanında bulundum ve onun şöyle dediğini duydum:
Ben öldüğüm zaman Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in, ölülerimize
yapmamızı emrettiği şeyi bana da yapın. Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)
bu konuda bize şöyle yapmamızı emretmiştir:
(Din) kardeşlerinizden biri öldüğü zaman onun kabri üzerine toprağı düzlediğinizde
sizin biriniz onun kabrinin baş ucunda dikilsin, sonra:
“Ey felan kadının oğlu felan kişi!” desin, şüphesiz o ölü onu duyar ama cevap
veremez. (Bu telkin ölü için, dünya ve içindekilerden, üzerine güneşin doğup
battığı her şeyden daha hayırlı olur.)
Sonra tekrar: “Ey felan kadının oğlu felan kişi” dediği zaman o ölü (kabrinde)
düzgün bir şekilde oturur.

75

Ardından yine: “Ey felan kadının oğlu felan kişi” dediği zaman o ölü
(kendisi için telkin veren kişiye):
“Bizi irşad et, Allah sana rahmet etsin” der, lakin siz bunu farkedemezsiniz.
Sonra o kişi (ölüye telkin yapmak üzere):
“Dünyadan kendisi üzere çıkmış olduğun şu inancı (hatırla);
Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığına ve Muhammed'in gerçekten O'nun kulu ve
Rasulü olduğuna şahitlik ettiğini, senin Rab olarak Allah'tan, din olarak İslam'dan,
peygamber olarak Muhammed'den, imam olarak Kur'an'dan razı olduğunu hatırla”
desin.
Şüphesiz (ölüye bu telkin yapıldığı zaman) Münker ve Nekir (ismindeki iki sorgu
meleğin)’den her biri arkadaşının elinden tutarak:
“Haydi gidelim, hucceti telkin edilmiş (cevabı öğretilmiş) olan bu kişinin yanında
(boşuna) oturmayalım” der.
Böylece o iki meleğe karşı o ölüye cevabını öğreten Allah-u Te'ala olur" buyurdu.
Bunun üzerine bir adam: "Ya Rasulellah! Telkin yapan kişi ölünün annesinin adını
bilmiyorsa ne yapsın?" diye sorunca Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
"Onu (ilk annesi olan) Havva'ya nispet ederek: 'Ey Havva oğlu felan!' der" buyurdu.
Üstadımız Hacı Mahmud Efendi (Kuddise Sirruhu) Hazretleri
bu rivayetlerden yola çıkarak, kendi meşayihından tevarüs ettiği şekilde
ölüye şu lafızlarla telkinde bulunurdu:
Ey felan kadının oğlu felan kişi!
Sana selam olsun. İşte burası baki olan ahiret konaklarından ilk konağındır.
Fani dünyanın menzillerinden ise son konağındır.
Ey felan kadının oğlu felan kişi!
Dünyadan kendisi üzere çıkmış olduğun şu ahdi hatırla ki:
Allah'tan başka hiçbir ilah olmadığı ve Muhammed (Aleyhisselam)’ın
gerçekten O'nun kulu ve Rasulü olduğu, kıyametin hiç şüphesiz mutlaka gelecek
oluşu ve Allah'ın kabirde olanları kesinlikle diriltecek olduğuna dair şehadetindir.
Ey felan kadının oğlu felan kişi!
Diriltilip mahşere çıkmak şüphesiz haktır, Sırat ile Mizan haktır,Cennet ile
Cehennem haktır, Allah-u Te'ala ve Rasulü'nün haber verdiği her şey haktır.

76

Ey felan kadının oğlu felan kişi!
Rahman Te'ala tarafından gözleri şimşek çakan çok korkunç iki melek sana gelip
Rabbinden, peygamberinden, dininden, kitabından, kıblenden, erkek ve kadın
kardeşlerinden sorgu sual etmek üzere sana geldiği zaman Rabbinin yardımıyla
onlardan korkma ve onlara cevap verirken:
Rabbim Allah, Peygamberim ve Rasulüm
Muhammed Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem),
dinim İslam, kitabım ve imamım Kur'an, kıblem Ka'be,
erkek ve kızkardeşlerim de inanan erkeklerle inanan kadınlardır' de.
Ey felan kadının oğlu felan kişi!
Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur.
Muhammed (Aleyhissalatü Vesselam) Allah'ın elçisidir, de. (3 kere)
Ey Rabbim! Sen onu tek başına bırakma
(salih amellerini kabrinde kendisine enis ve yoldaş eyle).
Varislerin en hayırlısı ancak Sensin.
Allah-u Te'ala Efendimiz Muhammed'e, aline ve ashabına salat ve selam etsin.
İzzet sahibi Rabbine onların (yakışıksız) nitelemelerinden tenzih olsun.
Gönderilen tüm peygamberlere selam olsun.
Alemlerin Rabbi olan Allah'a hamdolsun. Amin!

{ Ölüm Hastalığında Okunması Gerekenler }

1. Burada yeri gelmişken imanlı ölmek hatta şehitlerden yazılmak, kabir azabından
korunmak ve cennete meleklerin kanatlarıyla götürülmek için kişinin ölüm
hastalığında okuması tavsiye edilen İhlas Süresi'nin fazileti hakkında:
Yezid ibni Abdillah'ın, babasından (Radıyallahu Anhüma) rivayet ettiği şu hadis-i
şerifi zikretmeyi münasip gördük.
Rasulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
Her kim öleceği hastalığında 'Kul hüvallahü ehad' okursa kabrinde (sorgu sualin
şiddetine ve kabir azabına düçar edilerek) fitneye uğratılmaz, kabrin sıkmasından
emin olur ve kıyamet gününde melekler onu avuçlarında taşıyarak Sırat'ı geçirip
Cennet'e girdirirler.

77

Ulemanın beyanı vechile, Öleceğİ hastalığında:
- İhlas Süresi'ni (3 kere)
- veya "La ilahe illa ente sübhaneke inni küntü minezzalimin" zikrini (40 kere)
- yahut kelime-i tevhidi (7 kere)
- ya da Yasin Süresi'ni (1 kere) okuyan kişi:
Şehit olarak ölür, yatağında ona cennet şarabı içirilir.
- Kelime-i tevhidi (40 kere) okursa nebiler ve sıddıklarla haşredilir.
Alimler bu kişiyi şehit olarak ölen ve kabirlerinde kendilerine sorgu sual olmayan
bahtiyarlar zümresinde addetmişlerdir.
Bu süreyi okuduktan sonra ölümü yakın olmayıp hastalığı bir süre daha uzasa da
bu müjdeye nail olur.
Mevla Te'ala'dan ısrarla niyazımız şudur ki;
bu eseri okuyan ve okutan herkese son nefeste İhlas-ı Şerif ve kelime-i tevhid
zikriyle çene kapamayı müyesser eylesin. Amin!
Not
İman - İslam İlmihali’ni (Cübbeli Hocamızın Yazdığını) alıp lütfen okununuz.
İlmihal bilgilerini ben biliyorum demeyiniz. Bu kitaptaki bilgilerinizi pekiştiriniz.
Beni yanlış anlamayın, her evde bulunması, okunması ve okutulması gereken bir
kitaptır. İlmihal bilgilerinizi (sağdan-soldan ordan burdan öğrenmek yerine) tam
bir kitaptan öğrenmeniz dünya ve ahiret için yerinde-yararlı olacaktır.
Kaynak
İman - İslam İlmihali
(Ahmet Mahmut Ünlü)
Sayfa (625’den 649’a kadar)

Anonim" seçeneğiyle isim vermeden yorum yazılabilir.
"Adı/URL" seçeneğiyle sadece isim verilerek de yorum eklenebilir.

Yorum Gönder (0)
Daha yeni Daha eski