Hadis Kitapları > Müslim > Zikir, Dua, Tevbe Ve İstiğfar Bahsi

1- Allah Teala'yı Zikretmeye Teşvik Babı


2 - Allah Teala'nın İsimleri ve Onları Ezberleyenleri Faziletleri Hakkında Bir Bab


3 - Duada Dilersen Demeyip Kesinlik Gösterme Babı


4 - Başına Gelen Bir Zarardan Dolayı Ölümü İstemenin Keraheti Babı


5- «Her Kim Allah'a Kavuşmayı Dilerse, Allah Da Ona Kavuşmayı Diler ve Her Kim Allah'a Kavuşmayı Hoş Görmezse, Allah Da Ona Kavuşmayı Hoş Görmez» Hadisi Babı


6 - Zikir Dua ve Allah Teala'ya Yaklaşmadın Fazileti Babı


7- Dünyada Azabın Peşin Verilmesi İçin Dua Etmenin Keraheti Babı


Bu Hadis'den Şu Hükümler Çıkarılmıtır:


8- Zikir Meclislerinin Fazileti Babı


9- Allahım! Bize Dünyada İyilik, Âhirette De İyilik Ver ve Bizi Cehennem Azabından Koru, Diye Dua Etmenin Fazileti Babı


10- Tehlil, Tesbih ve Duanın Fazileti Babı


11- Kur'an Okumak ve Zikirde Bulunmak İçin Toplanmanın Fazileti Babı


12- İstiğfarın ve Onu Çok Yapmanın Müstehab Oluşu Babı


13- Zikrederken Sesi Kısmanın Müstehab Oluşu Babı


14- Fitnelerin ve Başka Şeylerin Şerrinden Allah'a Sığınma Babı


15- Acz, Tenbellik ve Başkalarından Allah'a Sığınma Babı


16- Kötü Hükümden Şekavet Erişmesinden ve Başkalarından Allah'a Sığınma Hususunda Bir Bab


17- Kişinin Uyku Ânında ve Döşeğe Yattığı Zaman Söyleyeceği Şey Babı


18- Yaptığının ve Yapmadığının Şerrinden Allah'a Sığınma Babı


19- Günün Evvelinde ve Uyku Anında Teşbih Babı


20- Horoz Öterken Dua Etmenin Müstehab Oluşu Babı


21- Sıkıntı Duası Babı


22- Allah'ı Hamdiyle Tenzih Ederim Demenin Fazileti Babı


23- Müslümanlara Gaibane Dua Etmenin Fazileti Babı


24- Yeyip İçtikten Sonra Allah Teala'ya Hamdetmenin Müstehab Oluşu Babı


25- Dua Eden Kimse Acele Edip : Ben Dua Ettim Ama Kabul Edilmedi, Demedikçe Duasının Kabul Olunucağını Beyan Babı


2- Rikak Bahsi


26- Cennetliklerin Ekserisi Fakirler, Cehennemliklerin Ekserisi Kadınlar Olduğunu ve Fitnenin Kadınlardan Geldiğini Beyan Babı


27- Mağaraya Sığınan Üç Kişi Kıssası İle Salih Amellere Tevessül Babı


Bu Hadisden Çıkarılan Hükümler :


48 — ZİKİR, DUA, TEVBE VE İSTİĞFAR BAHSİ



1- Allah Teala'yı Zikretmeye Teşvik Babı



2- (2675) Bize Kuteybe b. Saîd ile Züheyr b. Harb rivayet ettiler. Lâfız Kuteybe'nindir. (Dediler ki) : Bize Cerîr A'meş'den, o da Ebû Sâ-Uh'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Resûlüllah (Sallallahü A leyhî ve Sellem):


«Âüah (Azze ve Celle) buyuruyor ki: Ben kulumun bana oîan zannının yanındayım. Beni zikrettiği zaman da fyen onunla beraberini. O beni gönülden zikrederse, onu gönlümden zikrederim. Cemaat arasında zikrederse, onu o cemaattan daha hayırlı bir cemaat arasında zikrederim. Bana bir karış yaklaşırsa; ben ona bir arşın yaklaşırım. Bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim.» buyurdular.




(...) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Ebû Muâviye A'meş'den, bu isnadla rivayet etti. Ama : «O bana bir arşın yaklaşırsa; ben ona bir kulaç yaklaşırım» cümlesini zikretmedi.




3- (...) Bize Muhammed b. Kâfi' rivayet etti. (Dedi kî) : Bize Ab-dürrezzak rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ma'mer, Hemmam b. Münebbih'-den rivayet etti. Hemmam: Ebû Hüreyre'nin Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)den bize rivayet ettikleri şudur... diyerek bir takım hadîsler zikretmiştir. Bunlardan biri şudur: Resûlüllah (Sallallahii A leyhi ve Sellem) :


«Allah buyurmuştur ki : Kulum bir karışla benim karşıma çıktığı vakit, ben onu bir arşınla karşılarım. O benim karşıma bir arşınla çıkarsa, ben onu bir kulaçla karşılarım. Benim karşıma bir kulaçla çıkarsa, ona daha sür'atle gelirim, ulaşırım.» buyurdular.


Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu't-Tevhid»'de tahric etmiştir.


Hadîs-i şerîf Kutsî hadîslerdendir.


«Ben kulumun bana olan zannınm yanındayım...» cümlesinden mu-rad : Affedeceğimi zannederse onu affederim; azab edeceğimi zannederse azab ederim, demektir. Bazıları bu beraberliğin mânâsı; tevbe istiğfar ettiği vakit af ve gufranla karşılaması, dua ettiği vakit duasını kabul etmesi, istekte bulunursa dileğini halketmesidir, demiş. Bir takımları da: Bundan murad; recâ ve af ümidi vermektir, demişlerdir ki, Nevevî bu kavli daha sahîh bulmaktadır.


Kul Allah'ı zikrettiği vakit Allah'ın onunla beraber bulunması; ona rahmet, tevfik, hidâyet ve riâyetiyle olur. Kul içinden Allah'ı zikrettiği vakit Allah'ın da onu aynı şekilde zikretmesine gelince : Bu hususta Mâziri şunları söylemiştir: «Nefis lügatte birçok mânâlara gelir. Bunlardan biri kan, biri de hayvanın nefsidir ki, Allah Teâlâ hakkında her ikisi müstehildir. Nefsin bir mânâsı da zâttır. Allah Teâlâ'nm zâtı vardır. Bu hadîsdeki nefisden murad da budur.»


Şu halde cümlenin mânâsı": Kulum beni içinden zikrederse, ben de onu zâtımla anarım, demek olur.


«Kullardan daha hayırlı halk huzurunda,..» ibaresinden murad; meleklerdir. Yâni; kulum beni insanlar arasında zikrederse, ben de onu melekler arasında zikrederim, demektir. Mu'tezile ve diğer bazı dalâlet fırkaları bu hadîsle istidlal ederek : «Melekler peygamberlerden daha faziletlidir.» demişlerdir. Ehl-i sünnetin mezhebine göre peygamberler meleklerden efdaldir. Onlar bu hadîsi te'vil ederek buradaki insanlardan murad; içlerinde Peygamber bulunmayanlardır. Melekler bu gibi insanlardan hayırlıdırlar, derler.


Hadîs-i şerîf sıfat hadîslerindendir. Zahirî mânâsının murad edilmiş olması imkânsızdır. Binâenaleyh hadîsdeki her kelime münasib şekilde te'vil olunur. Maksad : Kul nasıl ibâdet ederse Allah'ın da ona lâyık olan mükâfatı kat kat vermesidir.


Bu hadîsin bir rivayetinde «ci'tü» ve «eteytü» kelimeleri yanyana zikredilmiştir. Bunların ikisi de «geldim» manasınadır. Beraberce zikredilmeleri te'kid içindir. Maamafih bâzı nüshalarda yalnız «ci'tü», bazılarında da yalnız «eteytü» denilmiştir.




4- (2676) Bize Ümeyye b. Bistam El-Ayşî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yezid (yâni İbnü Zürey') rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ravh b. Kasım, Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Mekke yolunda yürüyordu. Derken Cümdan denilen dağın yanından geçti. Ve :


«Yürüyün! Bu Cümdan'dır. Müferridler geçmiştir.» buyurdu. Ashab:


— Müferridler nedir yâ Resûlallah? dediler.


«Allah'ı çok zikreden erkek ve kadınlardır.» buyurdular.


Müferridler kelimesi müfridler şeklinde de rivayet olunmuştur. Bu kelimeyi Resûlüllah (Sallallahü A leyhi ve Sellem) :


«Allah'ı çok zikreden erkek ve kadınlardır.» diye tefsir buyurmuştur. İbnü Kuteybe ile başkalarının beyânına göre müferrid yahut müfrid asıl itibariyle akranları ölüp münferid kalanlar demektir. İbnü'1-A'rabî bu kelimenin yalnız bir yere çekilip fakih olan Allah'ın emir ve nehiylerine riâyet eden mânâsına geldiğini söylemiştir.


2 - Allah Teala'nın İsimleri ve Onları Ezberleyenleri Faziletleri Hakkında Bir Bab



5- (2677) Bize Abru'n-Nâkıd ile Züheyr b. Harb ve İbnü Ebî Ömer, toptan Süfyân'dan rivayet ettiler. Lâfız Amr'ındir. (Dediler ki) : Bize Süfyân b. Uyeyne, Ebu'z-Zînad'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'-den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivayet etti:


«Allah'ın doksan dokuz ismi vardır. Onları kim ezberlerse cennete girer. Hem Allah tektir. Teki sever.» buyurmuşlar.


İbnü Ebî Ömer'in rivayetinde: «Onları kim sayarsa...» denilmiştir.




6- (...) Bana Muhammed b. Râfi' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdürrezzak rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ma'mer Eyyûb'dan, o da İbni Sî-rîn'den, o da Ebû Hüreyre'den, bir de Hemtnara b. Münebbih'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (Sallallahü A leyhi ve Sellem) 'den naklen rivayet etti. Şöyle buyurmuşlar:


«Gerçekten Allah'ın doksandokuz ismi vardır. Bir müstesna yüz isimi Bunları kim sayarsa cennete girer.»


Hemmâm, Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den naklen rivayet ettiği hadîsde :


«O tektir, teki sever...» cümlesini ziyâde etmiştir.


Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'ş-Şurût» ve «Kitâbu't-Tevhid.'de; Tirmizî «Kitâbu'd-Deavât»'de; Nesâî «Kitâbu'n-Nuût.'da muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.


İmam Kuşeyrî: «İsmin müsemma demek olduğuna bu hadîste delil vardır. Çünkü müsemmadan başka olsa bu isimler başkasına da verilebilirdi. Halbuki Allah Teâlâ Esma-yı Hüsnâ'nm kendisine mahsus olduğunu bildiriyor.» diyor. Hattabî ile diğer bazı ulemânın beyanlarına göre bu hadîs Allah Teâlâ'nm en meşhur isminin «Allah» olduğuna delildir. Çünkü diğer isimler ona izafe edilmişlerdir. Allah'ın ism-i Azam olduğu da rivayet edilmiştir.


Ulemâ bu hadîsin münhasıran doksandokuz ismi ilâhî olduğuna delâlet etmediğini ittifakla söylemişlerdir. Yâni Allah Teâlâ'nm doksandokuz isminden başka ismi yok demek değildir. Hadîsten maksat bu doksando-kuzu ezberleyip okuyanın cennete gireceğini haber vermektir. Bundan dolayıdır ki, bir hadîsde :


«Senden kendine verdiğin her isimle niyazda bulunurum.» denilmiştir. Hafız Ebû Bekr, İbnü'l-Arabî bâzı ulemâdan Allah'ın bin ismi olduğunu rivayet etmiştir.


Hadîsin bir rivayetinde :


«Bu isimleri kim sayarsa, cennete girer.» buyurulmuştur. Ulemâ buradaki saymaktan ne kastedildiği hususunda ihtilâf etmişlerdir. Buhârî ile diğer bazı muhakkik ulemâya göre bunun mânâsı; kim ezberlerse demektir. Bu mânâ daha zahir görünmektedir. Çünkü diğer rivayette : «Bunları kim ezberlerse...» denilmiştir. Bazıları: Bundan murad; dua ederken bunları kim sayarsa demektir, mütalâasında bulunup; bir takımları da bunlara kim takat getirirse, yâni güzelce riâyet ederek muktezasmca hareket ederse mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Bu hususta daha başka kaviller de vardır.


Vitir: Tek demektir. Allah hakkında bu kelimenin mânâsı : Birdir; şerîki, nâzîri yoktur demektir. Allah Teâlâ'nm vitri sevmesi, birçok ibâdet ve amellerde- tek olana daha çok fazîlet vermesidir. Bundan dolayı namaz günde beş vakit emrolunmuş; taharet üçer, tavaf yedi, sa'y yedi, teşrik günlerinde şeytan taşlaması yedi ve istinca üç defa meşru' olmuştur.




3 - Duada Dilersen Demeyip Kesinlik Gösterme Babı



7- (2678) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Züheyr b. üarb hep birden İbni Uleyye'den rivayet ettiler. Ebû Bekr (Dedi ki) : Bize îsmaıl b. Uleyye, Abdü'1-Aziz b. Suheyb'den, o da Enes'den, naklen rivayet etti. Şöyle demiş : Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :


«Biriniz dua ettiği zaman duada kesinlik göstersin! Allah.m, dilersen bana ver! demesin. Çünkü Allah', zorlayacak yoktur.» buyurdular.




8- (2679) Bize Yahya b. Eyyûb ile Kuteybe ve İbni Ilucur rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize (yâni İbni Ca'fer) Alâ'dan, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti ki: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):


«Biriniz dua ettiği vakit : Allahım, dilersen beni affet! demesin. Lâkin isteği kesinleştirsin ve rağbeti büyültsün. Çünkü Allah'a verdiği bir şey büyük gelmez.» buyurdular.




9- (...) Bize İshâk b. Musa El-Ensârî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Enes b. Iyaz rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Haris (bu zat İbnü Abdirrahman b. Ebî Zübab'dır), Atâ' b. Mînâ'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş: Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ı


«Biriniz kat'iyyen : Allahım, dilersen beni affet! Allahım, dilersen bana rahmet et! demesin. Duada kesinlik göstersin. Çünkü Allah dilediğini yapandır. Onu zorlayacak yoktur.»


Bu hadîsi Buhârî ile Tirmizî «Kitâhu'd-Deavât.'da; N e s â î «Eî-Yevm ve'l-Leyle»'de tahric etmişlerdir.


Duada azimden murad kesinlik ve cezimle istemek, Allah'ın dilemesine ta'lik etmemektir. Bazıları azmin icabet hususunda Allah'a Hüsn-ü zanda bulunmak olduğunu söylemişlerdir.


Yâ Rabbi, dilersen bana şunu ver, gibi muallak duanın mekruh olmasının sebebi dilersen tâbiri mecbur edilmesi mümkün olan kimseler hakkında kullamldığmdandır. Allah Teâlâ bundan münezzehtir. Vermek veya vermemek hususunda onu kimse icbar edemez. Hadîsin sonunda onu zorlayacak yoktur, buyurulmasımn mânâsı da budur.




4 - Başına Gelen Bir Zarardan Dolayı Ölümü İstemenin Keraheti Babı



10- (2680) Bize Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İsmail (yâni İbni Uleyye) Abdü'l-Aziz'den, o da Enes'den naklen'rivayet etti. Şöyle demiş : îlesûlülîah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :


«Biriniz başına gelen bir zarardan dolayı kat'iyyen ölüm istemesin, istemekten başka çâre yoksa : Allahım, benim için hayat hayırlı ise beni yaşat, vefat daha hayırlı ise beni öldür! desin.» buyurdular.




(...) Bize İbnü Ebî Halef rivayet etti. -(Dedi ki) : Bize Ravh rivayet etti, (Dedi ki) : Bize Şu'be rivayet etti. H.


Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Affan rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hammad (yâni İbnü Seleme) rivayet etti. Her iki râvi Sâbit'ten, o da Enes'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) den naklen bu hadîsin mislini rivayet etmişlerdir. Yalnız o burada: «Kendisine isabet eden bir zarardan» demiştir.




11- (...) Bana Hâmid b. Ömer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdü'l-Vâhid rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Âsim, Nadr b. Enes'den rivayet etti. Enes o gün sağ idi. Enes şöyle demiş: Eğer Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve


Sellem):


«Sakın biriniz ölümü temenni etmesin...» buyurmasaydı ben onu temenni ederdim, demiş.




12- (2681) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah b. İdris, İsmail b. Ebî Hâlid'den, o da Kays b. Ebî Hâzim'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş: Habbâb'ın yanma girdik, karnına yedi dağlama yapmıştı. Eğer Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bizi ölüm duasından nehyetmeseydi ölmek için dua ederdim, dedi.




(...) Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim rivayet etti. (Dedi ki): Bize Süfyân b. Uyeyne ile Cerîr b. Abdi'l-Hamîd ve Vekî' haber verdiler. H.


Bize İbnü Nümeyr de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. H.


Bize Ubeydullah b. Muâz ile Yahya b. Habîb de rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Mu'temir rivayet etti. H.


Bize Muhammed b. Râfi' dahi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Üsâme rivayet etti. Bu râvilerin hepsi İsmail'den bu isnadla rivayet etmişlerdir.




13- (2682) Bize Muhammed b. Râü' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdürrezzak rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ma'mer, Hemmam b. Müneb-bih'den naklen haber verdi. Hemmam: Ebâ Hüreyre'nin, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den bize rivayet ettikleri şunlardır, diyerek bir takım hadîsler zikretmiştir. Onlardan biri de şudur: Resûlüllah (Sallallahü A leyhi ve Sellem):


«Biriniz ölümü temenni etmesin. O kendisine gelmezden önce, onu dua etmesin; çünkü biriniz öldüğü vakit ameli kesilir. Ve çünkü rnü'mine ömrü ancak hayır ziyâde eder.» buyurdular.


Bu rivayetleri Buhârî «Kitâbu'd-Deavât»'da tahric etmişlerdir.


Selefden bir cemaata göre başa gelen zarardan murad; dünyevî zarardır. Uhrevî bir zarardan korkan kimsenin ölümü istemesi yasak değildir. Meselâ: Dininde fitneye düşeceğinden endişe eden bir kimse ölümü isteyebilir. Nitekim selefden birçok kimseler bunu yapmışlardır. Ölümü temenni etmekle, ölmek için dua etmek arasında umum ve hususu mutlak vardır. Dua etmek daha ehasdır. Yani her dua temenni fakat her temenni dua değildir.


Bu hadîsler hastalık, fakirlik veya düşman korkusu gibi dünyevî bir meşakkat sebebiyle ölümü istemenin mekruh olduğuna delildirler. Başına belâ gelen kimse sabredemiyecekse Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'m talim buyurduğu vecihle :


«Allahım! Benim için hayat hayırlı ise beni yaşat, vefat daha hayırlı ise öldür.» diye dua edecektir. Mamaafih efdal olan Allah'ın kaza ve kaderine razı olarak sabretmek ve sükûn içinde bulunmaktır.




5- «Her Kim Allah'a Kavuşmayı Dilerse, Allah Da Ona Kavuşmayı Diler ve Her Kim Allah'a Kavuşmayı Hoş Görmezse, Allah Da Ona Kavuşmayı Hoş Görmez» Hadisi Babı



14- (2683) Bize Heddâb b. Hâlid rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hem-mâm rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Katâde, Enes b. MâHk'den, o da Ubâde b. Sâmit'den naklen rivayet etti ki: Nebîyyullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)


hoş görmez.» buyurmuşlar.




(...) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbnü Beşşar da rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şube Katâde'den rivayet etti. (Demiş ki) : Ben Ertes b. Mâlik'i, Ubâde b. Sâmit'den, o da Peygamber (Sallallahii A leylıi ve Seliem) 'den naklen bu hadîsin mislini rivayet ederken dinledim.


15- (2684) Bize Muhammed b. Abdillah Er-Ruzzî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hâlid b. Haris El-IIüceymî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Saîd Katâde'den, o da Zürara'dan, o da Sa'd b. Hişâm'dan, o da Aişe'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş: Resûlüllah (Sallallahii A leyhi re Sellem):


«Her kim Allah'a kavuşmayı dilerse, Allah (da) orsa kavuşmayı diler; ve her kim Allah'a kavuşmayı hoş görmezse, Allah (da) ona kavuşmayı hoş görmez.» buyurdu. Ben :


— Yâ Nebiyyallah! Ölümden hoşlanmadığı için mi? O halde hepimiz ölümden hoşlanmıyoruz! dedim. Bunun üzerine :


«Öyle değil! Lâkin mü'mine Allah'ın rahmeti, rıclvani ve canneti müj-delendiği vakit, Allah'a kavusmays diler. Allah (da) ona kavuşmayı diler. Kâfir ise Allah'ın azabı ve hışmı ile müjdeiendiği vakit, Allah'a kavuşmaktan hoşlanmaz. Allah (da) ona kavuşmaktan hoşlanmaz.» buyurdular.




(...) Bize bu hadîsi Muhammed b, Beşşâr rivayet etti. (Dedi ki): Bize Muhammed b. Bekr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Saîd Katâde'den bu isnadla rivayet etti.




16- (...) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ali b. Müshir, Zekeriyya'dan, o da Şa'bi'den, o da Şureyh b. Hânî'den, o da Aişe'den naklen rivayet etti. Şöyle demiş: Resûlüllah (Sallallahii Aleyhi ve Seliem):


«Her kim Allah'a kavuşmayı dilerse Allah (da) ona kavuşmayı diler. Ve her kim Allah'a kavuşmayı hoş görmezse, Alîah (da) ona kavuşmayı hoş görmez, ölüm Allah'a kavuşmaktan öncedir.» buyurdular.




(...) Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İsâ b. Yûnus haber verdi. (Dedi ki) : Bize Zekeriyya, Âmir'den rivayet etti. (Demiş ki) : Bana Şureyh b. Hâni' rivayet etti. Ona da Âişe haber vermiş ki: Resûlüllah (Sallallahii Aleyhi ve Seliem) yukarki hadîsin mislini buyurmuşlar.




17- (2685) Bize Saîd b. Arar El-Eş'asî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abser Mutarrifden, o da Âmir'den, o da Şureyh b. Hâni'den, o da Ebû. Hüreyre'den naklen haber verdi. (Şöyle demiş) : Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):


«Her kim Allah'a kavuşmayı dilerse, Allah (da) ona kavuşmayı diler; ve her kim Allah'a kavuşmayı hoş görmezse, Allah (da) ona kavuşmayı hoş görmez.» buyurdu. Bunun üzerine ben Âişe'ye gelerek:


__ Ey mü'minlerin annesi! Ben Ebû Hüreyre'yi Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)''den bir hadîs rivayet ederken dinledim. Eğer (mesele) öyleyse biz helak olduk demektir, dedim. Âişe :


__ Helak olan Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in sözüyle helak


olmuştur! Ne o? dedi.


— Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):


«Her kim Alloh'a kavuşmayı dilerse, Allah (da) ona kavuşmayı diler; ve her kim Allah'a kavuşmayı hoş görmezse, Allah (da) ona kavuşmayı hoş görmez...» buyurmuş. Halbuki bizde ölümden hoşlanan hiç bir kimse yoktur, dedim. Âişe:


— Bunu Resûlüllah (Sallallahii Aleyhi ve Sellem) söyledi. Ama o seni» anladığın mânâda değildir. Lâkin göz yukarıya dikildiği, göğüs alıp vermeye başladığı, tüyler dikenlendiği ve parmaklar yumulduğu zaman, o anda her kim Allah'a kavuşmayı dilerse Allah (da) ona kavuşmayı diler; ve her kim Allah'a kavuşmayı hoş görmezse; Allah (da) ona kavuşmayj hoş görmez mânâsmadır, dedi.




(...) Bize bu hadîsi İshak b. İbrahim El-Hanzalî de rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Cerir, Mutarrifden bu .isnadla Abser'in hadîsi gibi haber verdi.




18- (2686) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Âmir El-Eş'arî ve febû Küreyb rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Ebû Usâme Bureyd den, o da Ebû Bürdc'den, o da Ebû Musa'dan, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivayet etti.


«Her kim Allah'a kavuşmayı dilerse, Allah (da) ona kavuşmayı diler; ve her kim Allah'a kavuşmayı hoş görmezse, Allah da ona kavuşmayı hoş görmez.» buyurmuşlar.


Bu hadîsin Ubâde ve Ebû Musa rivayetlerini


Buhârî «Kitâlu'r-Rikâk»'da; Ubâde rivayetini Tirmiz tâbu'z-Zühd* ve «Kitâbu'l-Cenâiz»'de tahric etmişlerdir.


Bu rivâyetlerdeki hoşlanmama tâbirinden anlaşılan mânâ : Son nefes-deki tevbenin kabul edilmiyeceğidir. Çünkü o anda artık her insana öldükten sonra varacağı yer bildirilir. Saadete kavuşacak olanlar bir an evvel ölümü ve Allah'a kavuşmayı, bu suretle Allah'ın kendilerine ihsan edeceği nimetlere nail olmayı arzu ederler. Allah da onlara kavuşmayı diler. Yani onlara bol bol ihsan ve ikramda bulunur. Cehenneme gidecek olanlar ise varacakları yerin şiddet ve azabını bildikleri için Allah'a kavuşmayı istemezler. Allah da onlara kavuşmayı istemez. Bunun mânâsı: Onları rahmetinden ve ikramından uzaklaştırır; ama bunu kendilerine mu-rad etmez demektir.


Haşrece : Nefesin göğüsde kalkıp konmasıdır.




6 - Zikir Dua ve Allah Teala'ya Yaklaşmadın Fazileti Babı



19- (2675) Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Ala' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Vekf, Cafer b. Bürkan'dan, o da Yezid b. Esam'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Resûlüllah (Sallallahii


Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular:


«Şüphesiz ki Allah : Ben kulumun bana olan zannmm yanındayım; bana dua ettiği zamanda ben onunla beraberim buyuruyor.»




20- (...) Bize Muhammed b. Bcşşâr b. Osman Eİ-Ahdî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yahya (yani İbni Saîd) ile İbni Ebî Adiy, Süleyman'dan (bu zat Et-Teymî'dir), o da Enes b. Mâlik'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den naklen rivayet etti. (Şöyle buyurmuşlar) :


«Allah (Azze ve Celle) Kulum bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım; bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim, buyurdu.»




(...) Bize Muhammed b. Abdil-A'lâ El-Kaysî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mu'temir, babasından bu isnadla rivayet etti. Ama : «O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim...» cümlesini anmadı.




21- (...) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Kürcyb rivayet ettiler. Lâfız Ebû Küreyb'indir. (Dediler ki) : Bize Ebû Muaviye A'meş'dcn, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet eüi. (Şöyle demiş): Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki:


«Allah (Azze ve Celle) : Ben kulumun zannmm yanındayım. Beni zikrederken de onunla beraberim. O beni gönlünden zikrederse, ben de onu nefsimde zikrederim. Beni bir cemaat içinde zikrederse; ben onu o cemaattan daha hayırlı bir cemaat içinde zikrederim. Bana bir kar;ş yaklaşırsa, ben ona bir arşın yaklaşırım; bana bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim, buyuruyor.»




22- (2637) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Veki' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize A'meş Ma'rıır b. Süveyd'den, o da E~û Zcr'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş): Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki :


«Allah (Azze ve Celle) : Her kim bir hayırla gelirse, ona bu hayrın on misli vardır. Ziyade de veririm. Ve her kim bir kötülükle gelirse, onun cezası kötülüğün mislidir. Yahut affederim. Bana kim bir karış yaklaşırsa, ben ona bir cırsın yaklaşırım; bana kim bir arşın yaklaşırsa, ben ona bir kulaç yaklaşırım. Her kim bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim. Ve her kim bana hiç bir şeyi şerik koşmamak şartıyle yer dolusu günahla gelirse, ben kendisini o günahın misli mağfiretle karşılarım, buyuruyor.»


İbrahim dedi ki : Bize Hasen b. Bişr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize bu hadîsi Veki' rivayet etti.




(...) Bize Ebû Küreyb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Muâviye, A'meş'den bu isnadla, bu hadîsin mislini rivayet etti. Yalnız o: «Onun için on misli vardır. Yahut ziyade ederim...» dedi.


Bu hadîslerin izahı bahsin başında geçti.


İşlenen hayrın on misli yahut daha ziyâdesinin verilmesinden murâd Allah'ın lûtfu keremiyle bu on mislin mutlaka verileceğidir. Ziyâdesi yedi yüz misline kadar hattâ daha fazla katlanarak Hakk Teâla'nın iradesine göre bazı kimselere verilecektir.


Kurâb yahut Kırâb dolmaya yaklaşan demektir.




7- Dünyada Azabın Peşin Verilmesi İçin Dua Etmenin Keraheti Babı



23- (2688) Bize Ebû'l-Hattab Ziyâd b. Yahya El-Hassânî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed b. Ebî Adiy, Humeyd'den, o da Sabit'-ten, o da Enes'den naklen rivayet etti ki: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) müslümanlardan zayıflamış da kuş yavrusu gibi olmuş bir zatı dolaştı. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ona:


«Allah'a bir şeyle dua ediyor yahut ondan bir şey istiyor muydun?» diye sordu. O zât:


— Evet! Allah'ım, bana âhirette ne ile ceza vereceksen, onu bana dünyada peşin ver, diyordum, cevâbını verdi. Bunun üzerine Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):


«Sübhânellah! Sen buna takat getiremezsin —yahut senin buna gücün yetmez— Allah'ım bize dünyada iyilik, âhirette de iyilik ver. Ve bizi cehennem azabından koru! deseydin ya!» buyurdu. Müteakiben Allah'a onun için dua etti. Allah da şifâsını verdi.




(...) Bize bu hadîsi Âsim b. Nadr Et-Teyrnî rivayet etti. (Dedi ki) :


Bize Hâlid b. Hârıs rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Humeyd bu isnadla : «Bizi cehennem azabından koru...» cümlesine kadar rivayet etti, ziyâdeyi anmadı.




24- (...) Bana Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Af-fân rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hammâd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Sabit, Enes'den naklen haber verdi ki: Resûlüllahf Sallallahü Aleyhi ve Sellem) dolaşmak üzere ashabından bir zâtın yanma girmiş. (Adamcağız) Kuş yavrusu gibi olmuş...


Râvi Ilumeyd'in hadîsi mânâsında rivayette bulunmuştur. Yalnız o : «Allah'ın azabına sen takat getiremezsin.» demiş. «Müteakiben onun için Allah'a dua etti. Allah da şifasını verdi...» cümlesini anmamıştır.




(...) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbnü Beşşâr rivayet ettiler. (Dediler| ki) : Bize Salim b. Nuh El-Attâr, Saîd b. Ebi Arûbe'den, o da Katâde'den, o da Enes'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den naklen bu hadîsi rivayet etti.


Haseneden murad ne olduğu hususunda birçok kaviller vardır. Bunların en güzeli hasenenin dünyada ibâdet ve afiyet, âhirette de cennet ve mağfiret mânâsına gelmesidir.




Bu Hadis'den Şu Hükümler Çıkarılmıtır:



1- Âhiret cezasının dünyada peşin verilmesine dua etmek memnudur.


2- Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in bu hadîsde ta'lim buyurduğu duayı okumak müstehabdır.


3- Bir şeye şaşıp, hayret edildiği vakit sübhânallah demek caizdir.


4- Hasta dolaşmak ve hastaya dua etmek müstehabdır.




8- Zikir Meclislerinin Fazileti Babı



25- (2689) Bize Muhammed b. Hatim b. Meyimin rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Beliz rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Vûheyb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süheyl babasından, o da Ebû Hürcyre'den, o da Peygamber (Saüallahü Aleyhi ve Sellem)'âen naklen rivayet etti. Şöyle buyurmuşlar :


«Şüphesiz ki : Allah Tebareke ve Teâla'ntn bir takım seyyar fazla melekleri vardır. Bunlar zikir meclislerini araştırırlar. İçerisinde zikir olan bir meclis buldular mı onlarla beraber otururlar. Ve kanatlanyle birbirlerini kuşatırlar. Ta ki kendileriyle alt semanın arası dolar. Cemaat dağıldıkları vakit yükselir ve gökyüzüne çıkarlar. Allah (Azze ve Ce'le) onları bildiği halde kendilerine : Nereden geldiniz? diye sorar. Onlar da : Senin yeryüzündeki bazı kullarının yanından (geldik), onlar sana teşbih ediyor, tekbîr, tehlilde bulunuyor, sana hamdediyor ve senden istiyorlar, cevabını verirler. Teâla Hazretleri : Benden ne istiyorlar? diye sorar : Senden cennetini istiyorlar, derler. Onîar benim cennetimi gördü mü? der. Hayır yâ Rab-bî! cevabını verirler. Acaba cennetimi görmüş olsalar ne yaparlar? der. Melekler : Senden eman dilerler, derler. Benden neden eman dilerler? Diye sorar. Senin cehenneminden yâ Rabbi! diye cevap verirler. Onlar benim cehennemimi görmüşler mi? der. Hayır! cevabını verirler. Acaba cehennerıimi görmüş olsalar ne yaparlar? der. Senden mağfiret dilerler, derler. O da : Ben onları mağfiret ettim, ne diledilerse kendilerine verdim. Ve onları eman diledikleri şeyden kurtardım, buyurur. Bunun üzerine melekler : Ya Rabbİ! İçlerinde filân var, günahı çok bir kul. O ancak oradan geçerken onlarla beraber oturdu, derler. Teâla Hazretleri : Onu da affettim. Onlar öyle bîr cemaat ki, onlarla düşüp kalkan şakı'olmaz, buyurur.» Bu hadîsi Buhâri «Kitâbu'd-Deavatn'da tahric etmiştir. Seyyara : Yeryüzünde seyahat eden meleklerdir. Fudul kelimesi Fudl, Fadl ve Fudaîâ şekillerinde rivayet olunmuştur. Bu rivayetlerin hepsine göre mânâsı hafeza ve diğer meleklerden ziyâde olan meleklerdir. Seyyara da bunlardır. Vazifeleri yoktur. Yalnız zikir halkalarım araştırır ve teftiş ederler.


Hadîs-i şerif, zikrin faziletine ve suleha ile düşüp kalkmanın bereketine delildir. Kaadî Iyâz zikrin iki çeşit olduğunu söyler. Bunların biri kalble, diğeri dil iledir. Kalble zikir dahi iki nev'idir. Bir Allah Teâmn azametini yerle göklerdeki âyetlerini düşünmektir ki, bu zikirlerin en yükseğidir. Hadîsden murad da odur. İkincisi emir veya nehye imtisal ederken kalbiyle Allah'ı zikretmektir. Allah'ı dille anmak zikirlerin en zayıfıdır. Bununla beraber onda da büyük fazilet vardır. Nitekim bu hususta birçok hadîs-i şerifler vârid olmuştur. Meleklerin zikr-i kalbiyi yazıp yazmadıkları ihtilaflıdır. Bazılarına göre yazarlar, Allah Teâlâ onlara bir alâmet yaratmıştır. Bununla kalbin zikrini bilirler. Bir takımları yazmadıklarına kail olmuşlardır. Çünkü kalbden geçenleri Allah'dan başka bilen yoktur. Nevevî: «Doğrusu onlar bunu yazarlar ve kalbin huzuru ile birlikte dille yapılan zikir sadece kalble yapılan zikirden efdaldır.» diyor.




9- Allahım! Bize Dünyada İyilik, Âhirette De İyilik Ver ve Bizi Cehennem Azabından Koru, Diye Dua Etmenin Fazileti Babı



26- (2690) Bana Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İsmail (yâni; İbni Uleyye) Abdü'l-Aziz'den (bu zât İbnü Suheyb'dir) rivayet etti. j (Demiş ki) : Katâde, Enes'e : Peygamber (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem) ekse-|riyetle hangi duayı okurdu? diye sordu. Eııes :


— Ekseriyetle yaptığı duada :


«Allahim! Bize dünyada iyilik, âhirette de iyilik ver. Ve bizi cehennem azabından koru!» diyordu.


Râvi demiş ki: Enes dahi bir istek duasında bulunmak ıııurâd ederse bu duayı okur, herhangi bir duâ yapmak isterse, o hususta bununla duâ ederdi.




27- (...) Bize Ubeydullah b. Muâz rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, SâbU'ten, o da Enes'dcn naklen rivayet etti, (Şöyle demiş): Kesûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem):


«Ey Rabbimiz! Bize dünyada iyilik, âhirette de iyilik ver! Ve bizi cehennem azabından koru!» derdi.


Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu't-Tefsir» ve «Kitâbu'd-Davud'da; Ebû Dâvud «Namaz» bahsinde tahric etmişlerdir.


Hasenenin birçok mânâları vardır. Şeyh İmâdüddin İbnü Kesir: «Dünya hususunda hasene kelimesi afiyet, geniş ev, güzel zevce, itaatli evlât, bol rızk, faydalı ilim, sâlih amel, rahat vâsıta ve zikri cemil gibi, bütün dünyevî isteklere şâmildir. Âhiret hakkında hasenenin ise en yüksek derecesi cennete girmek ve bunun tabilerinden olan ara-satta en büyük korkudan emin olmak, kolay hesab vermek ve şâiredir.» demiştir.


Bundan dolayıdır ki, Resûlüllah (Saîlallahü A leyh't ve Selle m; ekseri zamanlarında bu duayı okumuştur.




10- Tehlil, Tesbih ve Duanın Fazileti Babı



28- (2691) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Mâlik'e Sümcy'den dinlediğim, onun da Ebû Sâlih'den, onun da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet ettiği şu hadîsi okudum. Resûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem):


«Bir kimse günde yüz defa, bir Allah'dan başka İlâh yoktur. Onun şeriki yoktur; mülk onundur, hamd de ona mahsustur. Hem o her şeye kadirdir, derse, o kimse için on köle dengi sevab olur. Ve kendisine yüz ha-senĞ yazılır. Yüz günahı da silinir. Bu onun İçin o gün akşamlayıncaya kadar şeytandan mahfaza olur. Onun yaptığından daha faziletli bir iş kimse yapamaz. Meğer ki, onun yaptığından fazla yapsın. Ve bir kimse günde yüz kere Allah'ı hamdeyle birlikte tenzih ederim derse; günahları de-


de yüz kere Allahı hay


nizin köpüğü kadar bile olsa sâktt olur.» buyurmuşlar.




29- (2692) Bana Muhammed b. Ab d i'1-M elik EI-Emevî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdü'1-Azİz b. Muhtar, Süheyl'den, o da Sümey'den, o da Ebû Sâlih'dcn, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. (ŞÖyle demiş) : Resûlüllah (Saîlallahü Aleyhi ve Sellem):


«Bir kimse sabahladığı ve akşamladığı zaman yüz defa Allah'ı ham-deyle birlikte tenzih ederim, derse; kıyamet gününde hiç bir kimse onun geîirdiğinden daha fazİleHi bîr şey getiremez. Meğer ki; biri onun dediği kadar yahut fazlasını getirmiş ola.» buyurdular.




30- (2693) Bize Süleyman b. Ubeydıllah Ebû Eyyub El-£aylânî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Âmir (yâni; El-Akadî) rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ömer (bu zât İbnü Ebî Zâide'dir), Ebû İshâk'dan, o da Amr b. Meymûn'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Bİr kimse on defa yalnız, Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur. Onun şerîki yoktur. Mülk onundur. Hamd de ona mahsûsdur. Hem o her şeye kadirdir, derse, İsmail oğullarından dört kişi âzad etmiş gibi olur.


Süleyman (Dedi ki) : Bize Ebû Âmir rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ömer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah b. Ebi's-Sefer, Şa'bî'den, o da Rahî' b. Hüseym'den bunun mislini rivayet etti.


Râvî (Demiş ki) : Ben Rabi'a : Bunu kimden işittin? diye sordum :


— Amr b. Meymûn'dan! dedi. Bunun üzerine Amr b. Meymûn'a gelerek :


— Bunu kimden işittin? diye sordum.


— İbnü Ebî Leylâ'dan! dedi. Hemen İbnü Ebî Leylâ'ya gelerek:


— Bunu kimden işittin? diye sordum.


— EbûEyyûb EI-Ensârî'den (işittim). Onu Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellemj'den naklen rivayet ediyordu, dedi.




31- (2694) Bize Muhammed b. Atdillah b. Nümeyr ile Züheyr b. b Ebû Küreyb ve Muhammed b. Tarif El-Bcceii rivayet ettiler (Dedi ki) îdil. hafif, mizanda «fl,r. All^-kbuldurlar. (Bunlar) AHah', hamdiyle birlikte tenzih ederin,. Büyük Allah', tenz.h ede-rim (kelimeleridir).» buyurdular.




32- (2695) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şcybe ile Ebû Küreyb rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Ebû Muâviye, A'meş'cîen, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Resûlüllah


(Sallallahü Aleyhi ve Sellem),:


«Allah'ı tenzih ederim, hamd Allah'a mahsustur ve Allah'dan başka ilâh yoktur. Allah her şeyden büyüktür, demem benim için üzerine güneş doğan her şeyden daha makbuldür.» buyurdular.




33- (2696) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize AH b. Mûshir ile İbnû Nümeyr, Musa El-Cühenî'den rivayet ettiler. H.


Bize Muhammed b. Abdıllah b. Nümeyr de rivayet etli. Lâfız onundur. (Dedi ki) : Bİze babam rivayet etti. (Dedi ki) : lîize Musa El-Cühcnî, Mus'ab b. Sa'd'dan, o da babasından naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Bir bedevi Resûlüllab (Sallaltahü Aleyhi ve Scllem)'e gelerek:


— Bana söyleyeceğim bir söz Öğret! dedi.


«Bir Allah'dan başka hiç bir ilâh yoktur. Onun şeriki yoktur. Allah en büyüktür. (Onu) büyük olarak anarım. Allah'a çok hamdolsun, âlemlerin Rabbi olan Allah'ı tenzih ederim. Güç ve kuvvet ancak aziz, hakim olan Allah'a mahsustur de!» buyurdu. Bedevi:


— Bunlar Rabbim için; ya kendim için ne diyeceğim? diye sordu. «Allahım! Beni affet! Bana acı! Bana hidayet ver! Ve beni nzıklandır!


de.» buyurdular.


Musa : «Bana afiyet ver kelimesine gelince (bunda) ben tevehbüm ediyorum ve bilmiyorum.» demiş. İbnii Ebî Şeybe kendi hadîsinde Musa'nın sözünü anmamıştır.




34- (2697) Bize Ebû Kâmil El-Cahderî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdü'l-Vâhid (yâni; İbni Ziyad) rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Mâlik EI-Eşcaî babasından rivayet etti. (Şöyle demiş) : Resûlüllah (Salîaîlahü Aleyhi ve Sellem) müslüman olan bir kimseye:


«Allahım! Beni affet; bana acı; bana hidâyet ver ve beni nzıklandır!» demesini Öğretirdi.




35- (...) Bize Saîd b. Ezber El-Vâsıtı rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Muâviye rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Mâlik EÎ-Eşcaî babasından rivayet etti. (Şöyle demiş) : Bir kimse müslüman olduğu vakit Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ona namazı öğretir, sonra şu kelimelerle duâ etmesini emir buyururdu:


«Allahımi! Beni affet; bana acı; bana hidâyet ve afiyet ver ve beni nzıklandır!» :




36- (...) Bana Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yezîd b. Harun rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Mâlik babasından naklen haber verdi. Ki babası Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den dinlemiş. Ona bir adam gelmiş de :


— Yâ Resûlallahî Rabbimden isteyeceğim vakit ne demeliyim? diye sormuş:


«Allahım! Beni affet; bana acı; bana afiyet ver ve beni nzıklandır, de!» buyurmuş ve baş parmağından maada parmaklarını toplamış:


«İşte bunlar senin için dünyanı ve âhiretini (bir araya) toplar.» buyurmuşlar.




37- (2693) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mervân ile Ali b. Müshir, Musa El-Cühenî'den rivayet ettiler. H.


Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr de rivayet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Musa El-Cûhenî Mus'ab b. Sa'd'dan rivayet etti. (Demiş ki) : Bana babam rivayet etti. (Dedi ki) : Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in yanaldaydık :


«Biriniz her gün bin sevab kazanmaktan âciz midir?» buyurduHKen-disine beraberinde oturanlardan biri:


— Bizden birimiz bin sevabı nasıl kazanır? diye sordu:


«Yüz kere teşbih çeker ve kendisine bin sevab yazılır. Yahut ürerinden bin günah indirilir.» buyurdular.


Bu rivayetleri Buharı «Kitâbu'd-DeavâU'da; Ebû Hüfeyre rivayetini «Kitâbu Bed-il-Halk»'da; Tirmizî «Kîtâbu'jj Deavâu'da; İbnû Mâce «Kİtâbu Sevabu't-Tesbih»'de muhtelif râvi-lerden tahric etmişlerdir.


Tehlilin «Lâilâhe illallah» teshilinde «Sühlıûnullah» dernek olduğunu evvelce görmüştük. Sübhauallah'ın mânâsı Alkili TeâkVyı sânına lâyık olmayan sıfatlarla noksanlıklardan tenzih etmektir.


Hadîs-i şerif günde yüz defadan fazla tehiildu bulunanın fazla sevab kazandıracağını göstermektedir. Demek oluyor ki, yüz adedi ziyadeyi iptal eden ve bu sebeple namaz rekâtlarının sayısı gibi riâyeti gereken hudut değildir. Buradaki ziyâdeden murad tehlilden başka hayır amelleri de olabilir. Hattâ ziyâdenin tehlil veya başka dualar yahut hem tehlil, hem de başka hayr işleri olması muhtemeldir. Nevevi bu ihtimâli daha kuvvetli görmektedir. Hadis mutlakdır. Binâenaleyh yüz tehlili arka arkaya getirmekle ayrı ayrı zamanlarda getirmek arannda fark yoksa da, bütün gününe mahfaza olması için toptan bir defada sabahleyin getirmek efdaldır.


Rivayetlerin zahirine bakılırsa, teşbihin tehlilden efdal olduğu anlaşılır. Fakat Kaadi Iyâz tehlilin daha faziletli olduğunu söylemiştir. Nitekim bu kavli te'yicl eden rivayetler de vnrdır. Bâzıları tehlilin ism-i âzam^plduğumi söylemişlerdir. Kelime-i İhlâs da tevhiddir.




11- Kur'an Okumak ve Zikirde Bulunmak İçin Toplanmanın Fazileti Babı



38- (2699) Bİze Yahya b. Yahya Et-Temîmî ile Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ve Muhammed b. Alâ' El-IIemdâni rivayet ettiler. Lâfız Yahya'nındir.' (Yahya : Ahberanâ; ötekilerse : Haddesena tâbirlerim kullandılar. Dediler ki) : Bize Ebû Muâviyc, A'meş'den, o da Elıû Sâlib'den, ioj da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet elti. (Şöyle demiş) : Resûlüllah '{âallaüuhü Aleyhi ve Setlem):


«Bir kimse bir mü'minden dünya sıkıntılarından bir sıkıntı giderirse; Allah ondan âhİret stkınrilanndan bir sıkıntı giderir. Bir kimse başı1 sıkılana kolaylık gösterirse, Atlan ona dünya ve âhirette kojaylık verir. Ve bir kimse bir müslümanı (n günahını) Örtbas ederse, Allah da onu dünya ve âhirette Örtbas eder. Kul din kardeşinin yardımında oldukça, Allah da kulun yardımindadır. Ve her kim bir yol tutarak, o yolda ilim ararsa, bu sebeple Allah ona cennete götüren bir yol müyesser kılar. Bir kavm Allah'ın evlerinden bir evde toplanarak kitâbullahı okurlar ve onu aralarında müzâkere ederlerse; üzerlerine sekinet iner. Allah'ın rahmeti onları kaplar. Melekler de etraflarını kuşatırlar. Allah onları kendi nezdindekilere anar. Bir kimseyi ameli yavaşlatırsa, nesebi htzlandsramaz.» buyurdular.




(...) Bİze Muhammed b. Abdillah b. Nüıncyr rivayet ettij fcedi ki) : Bi?x habam rivayet etti. H.


Bize hu hadîsi Nasr b. Alî El-Cehdamî de rivayet etti. 1 (Dedi ki) : Bize Ehû Üsâme rivayet ettiller ikî râvî demişler ki: Bize A meş rİvâ-yet etti. (Dedi ki) ; Bize İbnû Niimeyr, Ebû Sâlih'dcn rivayet etti. Ehû Üsâmc'nin hadîsinde : «Eîîû Muâviye hacîîsinde olduğu gibi, bize Ebû Sâlİh, Ebû Hüreyre'den rivayet etti. (Şöyle demiş) : ResûIüUalıf5a//û(/fl/iü Aleyhi ve Sellem) buyurdular ki: ...» ibaresi vardır. Şu kadar var ki, Ehû Üsfmıe hadîsinde başı sıkılana kolaylık zİkredilmemişür.




39- (2700) Bize Muhammed b. Müsenııâ ile İbnû Bcşşâr rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be rivayet etti. (Dedi ki) : Ben Ebû İshâk'ı, Ebû Müslim El-Egar'-dan rivayet ederken dinledim. (Şöyle demiş) : Ben Ebû Hüreyre ile Ebû Saîd'i Hudrî aleyhine şehâdet ederim ki, kendileri Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)"m şöyle buyurduğuna şehâdet etmişlerdir:


«Bir kavm Allah (Azze ve Celle) 'yi zikir için otururlarsa, onları melekler kuşatırlar, rahmet kaplar, üzerlerine sekinet iner ve onları Allah kendi nezdindekilere anar.»




(...) Bu hadîsi bana Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdurahman rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be bu isnadda bu hadîsin benzerini rivayet etti.




40- (2701) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Merhum b. Abdi'1-Aziz, Ebû Neâmete's-Sa'dî'den, o da Ebû Osman'dan, o da Ebû Saîd-i Hudrî'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Muâ-viye Mescidde bir halkanın yanma çıktı da :


— Sizi (buraya) ne oturttu? diye sordu.


— Allah'ı zikretmek için oturduk, dediler.


— Allah aşkına mı; sizi ancak bu mu oturttu? dedi.


— Vallahi bizi ancak bu oturttu, cevâbını verdiler.


— Beri bakın, ben sizi itham ettiğim için yemin ettirmedim. Resûlüllah (Saüallahü Aleyhi ve Sellem)'dcn benden daha az hadîs rivayet etmek hususunda benim mertebemde hiç bir kimse yoktur. Gerçekten Resûlüllah


(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ashabından müteşekkil bir halkanın yanma çıktı da :


«Sizi (buraya) no oturttu?» diye sordu. Ashab :


— Allah'ı zikretmeye, bizi İslâm'a hidâyet buyurduğu ve onlunla bize imtihanda bulunduğu için ona hamdetmcye oturduk, dediler.


«Allah aşkına mı? Sizi ancak bu mu oturfiu?» buyurdu.


— Vallahi bizi ancak bu oturttu, dediler.


«Beri bakın! Ben sizi itham ettiğim için yemin ettirmedim. Lâkin şu var ki; bana Cibril geldi de Allah (Azze ve Celle) 'nin sizinle meleklere iftihar ettiğini haber verdi.» buyurdular.


Ebû Hüreyre rivayeti hakkında İmam Nevevî: «Bu hadîs bütün ilimleri, kaideleri ve âdabı bir araya toplayan büyük bir ha-dîsdir.» diyor. Hadîsin bölümleri evvelce izah edilmişti. Hadîs-i şerif, Müslümanların hacetlerini görmenin onlara ilim, mal, yardım ve nasihat gibi şeylerle faydalı olmaya çalışmanın kusurlarını örtbas etmenin faziletine ödelildir.


Sekînet: Asıl itibariyle vakar, itminan ve mehabet mânâlarına gelirse de, Kaadi Iyâz burada ondan murad rahmettir, demiştir. Mamaafih Nevevî, Kaadî'nin bu tefsirini zayıf bulmuş, ona vakar ve itminan mânâsı vermenin daha güzel olduğunu söylemiştir. Bu hadîs Mes'ud 'da toplanarak Kur'ân okumanın faziletine delildir. Cumhurun mezhebi budur. İmam Mâ1ik'in bunu kerih gördüğü rivayet olunmuşsa da Ma1ikiye ulemâsından bazıları onun sözünü te'vil etmişlerdir. Bu fazileti ihraz için medrese, kışla ve şâire gibi yerlerde toplanmak da mescid hükmündedir.


«Bir kimseyi ameli yavaşlatırsa, nesebi hızlandırmaz...» cümlesinden murad : Soy ve sülâlesinin şerefine güvenerek amelde kusur eden kimse, amel edenler mertebesine ulaşamaz, demektir.


Allah Teâlâ'mn meleklere iftiharda bulunması Kur'ân okuyanların faziletini onlara bildirerek haklarında medh-ü senada bulunmasıdır Allâhi tâbiri yemin ifade eder. İstifham hemzesi kasem harfinden be deldir. Tıybî bu kelimenin «Allahc» şeklinde mansub okunacağını söyle mistir. Bu takdirde harf-i cer atılmış, sonra kelime fiile bitiştirilmiş, faka fiilde hazfedilmiş olur. Cümle «etuhlfûnellahe» takdirindedir.




12- İstiğfarın ve Onu Çok Yapmanın Müstehab Oluşu Babı



41- (2702) Bize Yahya b. Yahya ile Kuteybe b. Saîd ve Ebû'r-Rabi' El-Atekî toptan Hammad'dan rivayet ettiler. Yalıya dedi ki: Bize Ham-mad b. Zeyd, Sâbit'ten, o da Ebû Bürde'den, o da Egar El-Müzenî'den — bu zatın sahâbîliği vardı — naklen haber verdi. Ki Resûlüllah (Sallallahü A leyhi ve Sellem):


«Gerçek şu ki, bazen kalbime gaflet çöküyor ama ben Allah'a günde yüz defa istiğfar ederim.» buyurmuşlar.




42- (...) Bize Ebû Bekr b. EM Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Gunder Şu'be'den, o da Amr b. Mûrra'dan, o da Ebû Bürde'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Ben Egar'dan dinledim" — ki bu zat Peygamber (Sallallnfıü A leyhi ve Sellem) 'in aslıabındandı — İbnû Ömer'den rivayet ediyordu. İbnü Ömer (Şöyle demiş) : Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)


«Ey insanlar, Allah'a tevbe edin! Çünkü ben ona günde yüz defa tev-be ederim.» buyurdular.




(...) Bize bu hadîsi Ubeydullah b. Muâz rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. H.


Bize İbnü Müsenna da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Dâvud ile Abdurrahman b. Mehdî rivayet ettiler. Bu râvilerin hepsi Şu'be'den bu isnadda rivayette bulunmuşlardır. ,




43- (2703) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) ze Ebû Hâlid (yâni; Süleyman b. Hayyan) rivayet etti. II.


Bize İbnü Nümeyr de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Mu rivayet etti.


Bana Ebû Said El-Eşecc dahi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hafs ni; İbni Gıyas) rivayet etti. Bu râvîlerin hepsi Hişam'dan rivayet e lerdir. H.


Bana Ebû Hayseme Züheyr b. Harb da rivayet etti. Lâfız onu (Dedi ki) : Bize İsmail b. İbrahim Hişâm b. Hassan'dan, o da Muhan b. Sîrin'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle der


Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):


«Her kim güneş battığı yerden doğmazdan önce tevbe ederse, onun tevbesini kabul eder.» buyurdular.


Gayn ve gaym; ikisi de bir mânâya olup, bulut demektirler. Burada gayndan murad; kalbi kaplayan şeylerdir. Bazıları bundan gevşeklik ve zikirden gaflet kastedildiğini söylemişlerdir. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bunu kendisi için suç saymış ve ondan dolayı istiğfar etmiştir. Ulemâdan bazılarına göre burada gayndan murad ümmeti hakkında duyduğu endişedir. Kendisinden sonra gelecek ümmetinin hallerine muttali olmuş ve onlar için istiğfar etmiştir. Bir takımları da : «Bunun sebebi ümmetinin işleriyle meşgul olması, düşmanla muharebe etmesi vesaire gibi şeylerdir. Onlarla meşgul olduğu için yüksek makamına nisbetle bunları suç saymıştır...» demişlerdir. Bu husûsda daha başka sözler de söylenmiştir. Tevbe, İslâm kaidelerinin en mühimidir. Ve üç şartı vardır: Günahı terketmek, yaptığına pişman olmak ve bir daha yapmamaya azmetmek. Suç insan hakkına aitse dördüncü bir şartı daha vardır ki, o da; hakkı sahibine iade etmek yahut helâllaşmaktır. Güneşin batıdan doğması tev-benin kabulü için son haddir. Bir daha tevbe kabul edilmeyecektir.




13- Zikrederken Sesi Kısmanın Müstehab Oluşu Babı



44- (2704) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed b. Fudayl ile Ebû Muâviye, Âsım'dan, o da Ebû Osman'dan, o da Ebû Musa'dan naklen rivayet ettiler. (Şöyle demiş) : Bir seferde Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ile beraberdik. Cemaat aşikar tekbir almaya başladılar. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):


«Ey insanlar! Kendinize acıyın; siz ne sağıra dua ediyorsunuz; ne de bir gaibe! Muhakkak siz işiten yakın bir zâta dua ediyorsunuz ki, o sizinle beraberdir.» buyurdu. Ebû Musa (Demiş ki) : Ben onun arkasnıdaydim ve güç kuvvet ancak Allah'a mahsustur, diyordum. Bunun üzerine de:


«Ey Abdullah b. Kays! Sana cennet definelerinden bir define göstereyim mi?» dedi. Ben :


— Hay hay yâ Resûlallah! dedim.


«Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur, de!» buyurdular.




(...) Bize Ibnû Nümeyr üe İshak b. İbrahim ve Ebû Said El-Eşecc toptan Hafs b. Gıyâs'dan, o da Âsım'dan naklen bu isnadla bu hadîsin benzerini rivayet ettiler.




45- (...) Bize Ebû Kâmil Fudayl b. Huseyn rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yezid (yâni; İbni Zürey') rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Teymi', Ebû Osman'dan, o da Ebû Musa'dan naklen rivayet etti ki: Ebû Musa ve arkadaşları Resûlüllah (Sallallahü A leyhi ve Sellem) 'le birlikte imişler. Bir dağ yoluna çıkıyorlarmış. Ebû Musa (Demiş ki) : Bir adam bir tepeye çıktıkça : Allah'dan başka ilâh yoktur. Allah en büyüktür, diye nida etmeye başladı. Bunun üzerine Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):


«Siz sağır veya gaibe seslenmiyorsunuz.» buyurdu. Ve ilâve etti:


«Yâ Ebâ Musa! Yahut yâ Abdellah b. Kays! Sana cennet definelerinden bir kelime göstereyim mi?» Ben :


— Nedir o yâ Itesûlallah! dedim.


«Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur.» buyurdu.




(...) Bize bu hadîsi Muhammed b. Abdi'1-A'lâ da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mu'temir babasından rivayet etti. (Demiş ki) : Bize Ebû Osman, Ebû Musa'dan naklen rivayet etti. (Demiş ki) : Bir defa Resûlüllah


(Sallallahü Aleyhi ve Sellem)


Ve râvî yukarki hadîs gibi rivayette bulunmuştur.




(...) Bize Halef b. Hişâm ile Ebû'r-Rabî rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Hammad b. Zeyd Eyyub'dan, o da Ebû Osman'dan, o da Ebû Musa'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Bir gazada Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'le beraberdik... ve râvi hadîsi nakletmiştir. Bu hadîste o şunu da söylemiştir :


«Sizin dua ettiğiniz zat, birinize devesinin boynundan daha yakındır.»


Onun hadîsinde :


«Güç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur.» cümlesi zikredilnıemiştir.




46- (...) Bize İshak b. İbrahim rivayet etti. (Dedi ki) : Sakafî haber verdi. (Dediler ki) : Bize Hâlid El-Huzâ Osman'ın babasından, o da Musa'nın babasından şöyle rivayet etti. (Şöyle demiş) : Biz bir gazada Ile-sûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ile beraberdik, diyerek haber verdiği hadîsi zikretmiştir. Burada :


«Sizin duâ etmekte olduğunuz (Allah), sizin her birinize binek devesinin boynundan daha yakındır.» demiştir. Bu râvınin hadîsinde :


«Lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh...» cümlesinin zikri de yoktur.




47- (...) Bize İshâk b. İbrahim rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Nadr b. Şümeyl haber verdi. (Dedi ki) : Bize Osman (bu zat İbnü Gıyas'dır) rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Osman, Ebû Musa'l-Eş'arî'den rivayet etti. (Şöyle demiş) : Bana Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :


«Sana cennet definelerinden bir kelime göstereyim mi? Yahut cennet definelerinden bir define göstereyim mi?» dedi. Ben :


— Hay hay! cevâbını verdim.


«Göç ve kuvvet ancak Allah'a mahsustur.» buyurdular.




48- (2705) Bize Kutcybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Leys rivayet etti. II.


Bize Muhammcd b. llumh da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ley!s Ye-zid b. Ebî Habîb'den, o da Ebû'l-Hayr'dan, o da Abdullah b. Amr'dan, o da Ebû Bekr'den naklen haber verdi. Ki: Ebû Bekir Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Scllem)'e •


— Bana bir dua öğret ki, onunla namazımda dua edeyim! demiş.


«Allahım! Ben nefsime büyük zulmettim — Kuteybe çok zulüm demiş—, günahları ise ancak sen affedersin, imdi bana tarafından mağfiret buyur ve bana acı! Çünkü hakkıyle affeden, acıyan ancak sensince»buyurmuşlar.




(...) Bana bu hadîsi Ebû't-Tâhir de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana bir zat —ismini söylemiştir— ile Amr b. Haris, Yezid b. Ebî Habib'den, o da Ebû'l-Hayr'dan naklen haber verdiler ki: Ebû'1-Hayr, Abdullah b. Amr b. Âs'ı şunu söylerken işitmiş: Ebû Bekri's-Sıddîk, Resûlüllah (Salhdlahü Aleyhi ve Sellem)'e :


— Yâ Resûlallah! Bana bir duâ öğret ki, onunla namazımda ve evimde duâ edeyim! dedi. Bundan sonra râvi Leys'in hadîsi gibi anlatmıştır. Yalnız o: «çok zulüm...» demiştir.


Bu hadîslerden Ebû Musa rivayetini Buhârî «Kitâbu'l-Megâzi»'de ile «Kitabu't-Tevhid»'de Ebû Bekr rivayetini «Kitâ-bu'1-Ezan» ile «Kitabu'd-Deavât»'da; Tirmizî ile îbni Mâce «Kitâbu'd-Deavât»'da; Nesâî «Kitabu's-Salât» ile «Kitâbu'l-Kunut»'-da; Abdullah b. Amr rivayetini Buhârî «Kitâbu't-Tev-hid»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.


Resûlüllah (Sallallahü A leyhi ve Sellem) 'in :


«Kendinize acıyın.» buyurmasından murâd bağırmayın, seslerinizi kı-sm, demektir. Çünkü yüksek sesle bağırmak, muhatab uzaklarda olduğuna göredir. Halbuki siz Allah'a dua ediyorsunuz. O haşa sağır yahut uzaklarda değil, bilâkis size son derece yakın ve beraberinizde olup, her hâlinizi en ihatalı şekilde işitir ve bilir demek istemiştir. Hadîs-i şerîf lüzum hissedilmedikçe alçak sesle duâ etmenin mendûp olduğuna delildir. Çünkü bu şekilde duâ tazim ve tevkire daha münasibdir.


«Lâ havle vela kuvvete illâ billalı...» cümlesinin cennet definelerinden biri olmasının sebebi, Allah'a teslimiyet ve ondan başka yaratan olmadığını bilerek umuru ona tefviz ifâde ettiği içindir. Defineden murad cennette birikmiş sevablardır.




14- Fitnelerin ve Başka Şeylerin Şerrinden Allah'a Sığınma Babı



49- (589) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivayet etti-ler. Lâfız Ebû Bckr'indir. (Dediler ki) : Bize İbnû Nümeyr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hişam bahasından, o da Âişe'den naklen rivayet etti ki: Kesûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şu dualarla duâ edermiş:


«AHahım! Ben cehennemin fitnesinden ve cehennemin azabından, kabrin fitnesinden ve kabrin azabından, zenginlik fitnesinin şerrinden ve fakirlik fitnesinin şerrinden sana sığınırım. Mesih-i( Deccal fitnesinin şerrinden de sana sığınırım. Aiiahım! Benim günahlarımı kar ve dolu suyu ile yıka! Kalbimi beyaz elbiseyi kirden pakladığın gibi günahlardan pakla! Benimle günahlarımın arasını mağrîb ve meşrik arasmı uzaklaştırdsğın gibi uzaklaştır. Allahım! Ben sana tenbellik, ihtiyarlık, günah ve borçtan da sığınırım.»




(...) Bize hu hadîsi Ebû Küreyb de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Muaviye ile Veki', Hişam'dnn bu isnadla rivayet ettiler.


Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'd-Deavât»»'da tahric etmiştir. Cehennem fitnesinden murâd azab meleklerinin, kabir fitnesinden murâd da, münker ve nekir denilen suâl meleklerinin muaheze şeklinde sorguya çekmeleridir. Zenginliğin fitnesi ise şımarmak ve azmaktır. Fakirliğin fitnesi zenginlere hasedlik çekmek, zengine karşı dinini ve namusunu lekeleyecek derecede tezellül ve dalkavukluk göstermek; fakirliğine kızarak Allah'a isyan etmek gibi şeylerdir. Evvelce de görüldüğü vecihle Deccal'a Mesih denilmesi gözlerinden birinin silinmiş kör olmasından, yahut malûm birkaç gün içinde yeri dolaşmasmdandır. Sıcak su, kir ve pası daha güzel temizlediği halde bu hadîste temizliğin kar ve dolu ile temsil edilmesi mübalağa içindir. Çünkü kar ve dolu el değmedik donmuş sulardır. Bu sebeple onlarla temsil maksadı daha kuvvetli ifade eder. Hattâbi'ye göre llesûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'm şerrinden Allah'a sığındığı fakirlik, malm azlığı değil, gönül fakirliğidir. Fakirliğin fazileti hakkında birçok hadîsler vârid olmuştur. İhtiyarlıktan murad; akıl ve hislerin bozulduğu, yüzün çirkinleştiği ve birçok ibâdetlerin yapılamadığı geçkinlik hâlidir ki, buna hususî tabiriyle erzel-i ömür derler.


Borçtan Allah'a sığınması, borçlanan kmse çok defa yalan söylediği, tfa'd edip, sözünde durmadığı ve çok defa ödeyemeden öldüğü içindir.




15- Acz, Tenbellik ve Başkalarından Allah'a Sığınma Babı



50- (2706) Bize Yahya b. Eyyûb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbnû Uleyye rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süleyman Et-Teymî de haber verdu (Dedi ki) : Bize Enes b. Mâlik de rivayet etti. Enes (Şöyle demiş) . Re-sûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):


«Allahım! Ben aczden, tenbellikten, korkaklıktan, ihtiyarlık ve cimrilikten sana sığınırım. Kabir azabmdan ve hayat memat fitnesinden de, sana sığınırım.» derdi.




(...) Bize Ebû Kâmil de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yezid b. Zürey' rivayet etti. H.


Bize Muhammed b. Abdi'1-A'Iâ dahi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ma'mer rivayet etti. Her iki râvi Teymî'den, o da Encs'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'âen naklen bu hadîsin mislini rivayet etmişlerdir. Şu kadar var ki: Yezid'in hadîsinde : «Hayat memat fitnesinden de» ibaresi yoktur.




51- (...) Bize Ebû Küreyb Muhammed b. Alâ' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbnû Mübarek, Süleyman Et-Teymî'den, o da Enes h. Mâlik'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den naklen haber verdi ki; zikrettiği şeylerden ve cimrilikten Allah'a sığınmıştır.




52- (...) Bize Ebû Bekr b. Nâfi' El-Abdî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Behz b. Esed El-Ammî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Harun El-A'ver rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şuayb b. Habbâb, Enes'den rivayet etti. (Şöyle demiş) : Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şu duaları okurdu:


«Allahım! Ben cimrilikten, tenbellikten, erzel-i .ömürden, kabir azabından ve hayat memat fitnesinden sana sığınırım.»


Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'd-Deavât»'da tahric etmiştir.


Acz: Kudretsizlik; Cübn: Korkakhk ve kalbin zayıflığıdır.


Hayâtın fitnesi dünyevî arzular ve cehaletlerdir. Bunların en büyüğü son nefeste geçirilen imtihandır. Ölüm fitnesinden murad bazılarına göre ölümden önceki fitnedir. Ölüme izafe edilmesi ona yakınlığı dolayısıyladır.


Ulemânın beyânına göre Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in bu saydığı şeylerden Allah'a sığınması, bütün hallerinde kendi sıfatları kemâl bulsun ve bunları ümmetine öğretmiş olsun diyedir. Hadîs-i şerîf, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in istiaze ettiği her şeyden ümmetinin de Allah'a sığınması müstehab olduğuna delildir.




16- Kötü Hükümden Şekavet Erişmesinden ve Başkalarından Allah'a Sığınma Hususunda Bir Bab



53- (2707) Bana Amru'n-Nâkıd ile Züheyr b. Harb rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Süfyan b. Uyeyne rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Sü-mcy, Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti ki: Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kötü hükümden şekavet erişmesinden, düşmanların gülmesinden ve kötü halden Allah'a sığmırmış


Amr kendi hadîsinde şöyle dedi: «Süfyan : Ben bunlardan birini zil yade etmiş olmamdan şüphe ediyorum, dedi.»




54- (2708) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Leys rivayet etti. H.


Bize Muhammed b. Rumh da rivayet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki) Bize Leys, Yezîd b. Ebî Habîb'den, o da Haris b. Ya'kub'dan naklen rivâyet etti. Ona da Yakub b. Abdillah rivayet etmiş ki: Kendisi Büsr b. Saîd'i şöyle derken işitmiş : Ben Sa'd b. Ebî Vakkas'ı şunu söylerken dinledim : Ben Havle binti Hakim Es-Sülemiyye'yi dinledim. Şöyle diyordu : Ben Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)"ı:


«Bir kimse bir yere iner de, sonra Allah'ın tam olan kelimeleriyle yarattıklarının şerrinden sığınırım, derse, o yerden gidinceye kadar ona hiç bir şey zarar vermez.» buyururken işittim.




55- (...) Bize Harun b. Ma'ruf ile Ebû't-Tâhir ikisi birden İbnü Vehb'den rivayet ettiler. Lâfız Harun'undur. (Dedi ki) : Bize Abdullah b. Vehb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize de Amr (bu zat İbnû Hâris'dir) haber yerdi. Ona da Zeyd b. Ebî Hasib ile Haris b. Ya'kub, Ya'kub b. Abdillah b. Eşec'den, o da Bûsr b. Saîd'den, o da Sa'd b. Ebi Vakkas'dan, o da Havle binti Hakim Es-Sülemiyye'den naklen rivayet etmişler ki: Havle, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'i:


«Biriniz bir yere indi mi Allah'ı tam olan kelimeleriyle yarattıklarının şerrinden Allah'a sığınırım, desin. Çünkü oradan gidinceye kadar kendisine bir şey zarar vermez.» buyururken işitmiş.




(2709) Ya'kub (Dedi ki) : Ka'kâ' b. Hakim de, Zekvân'dan, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den, naklen söyledi ki: Ebû Hüreyre (Şöyle demiş) : Bir adam Peygamber (Sallallahü A Irvhi ve Sellem, 'e gelerek:


— Yâ Resûlallah! Dün akşam beni sokan bir akrebden neler çektim! dedi.


«Akşamladığın zaman Allah'ın tam olan kelimeleriyle yarattıklarının şerrinden (ona) sığınırım deseydin; sana zarar vermezdi.» buyurdular.




(...) Bana îsa b. Hammad El-Mısrî de rivayet etti. (Dedi ki Leys, Yezid b. Ebi Habib'den, o da Ca'fer'den, o da Ya'kub'dan


Bana laklen


haber verdi ki: Ya'kub kendisine Gatafan'ın azatlısı Ebû Salih'in haber verdiğini söylemiş, o da Ebû Hüreyre'yi şöyle derken işitmiş: Birjadam:


— Yâ Resûlallah! Beni akreb soktu, dedi...


Râvi İbni Vehb'in hadîsi gibi rivayette bulunmuştur.


Buhârî «Ki|tâl>u'd-| tahric «Kitâbu'l-İstiâze.'üei


Bu hadîsin Ebû Hüreyre rivayetini Deavât» ile «Kitâbu'l-Kader»'de; Nesâî etmişlerdir.


Cehd: Meşakkat ve baş sıkısı demektir.


İnsanın kendinden defetmeye gücü yetmeyen meşakkate cehdü'1-belâ derler. Hz. Abdullah İbnû Ömer 'in Cehdü'l-belâ'yı malın azlığı, evlâdın çokluğudur diye tefsir ettiği rivayet olunur.


Şekavet, saadetin zıddıdır. Şiddet ve güçlük demektir. İbnü Batta1 şekâvetin dünyevî ve uhrevî olmak üzere iki kısma ayrıldığını, kötü hükmün dahi nefis, mal, aile, son nefes ve âhiret umuruna şâmil olduğunu söylemiştir. Kaza, hüküm demek ise de, burada hakkında hükürr verilen şey manasınadır. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bu duasını dahi ümmetine ta'lim için yapmıştır. Hadîs-i şerîf son derece cemiyetli dir. Çünkü kötü bir şey ya mebde yahut nihayet itibariyle düşünülebilir Mebde itibariyle tasavvur olunan kötülük, hükmün yâni hakkında ezeldi takdir buyurulan şeylerin kötü olmasıdır. Nihayet yâni âhiret hususund; tasavvur edilen kötülük ise hakikî şekavettir. Kötülük bir de hayat hu susunda tasavvur olunabilir. Bu ya başkalarından gelir ki, düşmanlar ke tülük geldi diye sevinir, gülerler. Yahut insana kendinden gelir. Bu d Cehdü'l-belâ'dır.


Tam olan kelimelerden murad; bazılarına göre noksanı ve kjusuru o mayan kelimelerdir. Bir takımları bunun şifalı kelimeler demel^ olduğı nu söylemiş, bazıları da bundan maksad Kur'ân'dır demişlerdir.




17- Kişinin Uyku Ânında ve Döşeğe Yattığı Zaman Söyleyeceği Şey Babı



56- (2710) Bize Osman b. Ebî Şeybe ile İshak b. İbrahim rivayet ettiler. Lâfız Osman'ındır. (İshak : Ahberana; Osman ise : Haddesena tâbirlerini kullandılar, dediler ki) : Bize Cerir Mansûr'dan, o da Sa'd b. Ubeyde'den naklen rivayet etti. (Demiş ki) : Bana Bera' b. Âzib rivayet etti ki, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):


«Döşeğine yattığın vakit namaz için aldığın abdest gibi abdest aî; sonra sağ tarafına yat. Sonra, Allah'ım ben yüzümü sana teslim ettim. İşimi de sana havale kıldım. Sırtımı (sevabına) tamaan ve (azabından) korkarak sana dayadım. Senden kurtulup iltica edecek ancak sen varsın. İndirdiğin kitabına iman ettim. Gönderdiğin Peygamberine de inandım de! Bunlar son sözün olsun. Şayet o gece ölürsen fıtrat üzere olduğun halde ölürsün.» buyurmuşlar.


Bera' demiş ki: Ben bunları hatırlamak için tekrarladım da : Gönderdiğin resulüne iman ettim, dedi. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) : «Gönderdiğin nebiine iman ettim de!» buyurdular.




(...) Bize Muhammed b. Abdillah b. Nümeyr de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah (yâni; İbni İdris) rivayet etti. (Dedi ki) : Husayn'ı Sa'd b. Ubeyde'den, o da Bera' b. Âzib'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den naklen bu hadîsi rivayet ederken dinledim. Şu kadar var ki, Mansur'un hadîsi daha tamamdır. Husayn'ın hadîsinde :


«Sabahlarsa bir hayra isabet eder.» ziyadesi vardır.




57- (...) Bize Muhammed b. Müsennâ rivayet etti. (Dedi ki) : Efcû Dâvud rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be rivayet etti. H.


Bize İbnü Beşşar da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdurrahnıan Ebû Dâvud rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Şu'be, Amr b. Murrava-âta rivayet etti. (Demiş ki) : Sa'd b. Ubeyde'yi Bera' b. Azîb'den naklen yet ederken dinledim. Ki Resûlüllah (Sallallahü ALyhi ve Sellem) bir geceleyin döşeğine yatacağı vakit:


«Allahım! Nefsimi sana teslim ettim; yüzümü sana döndüm; sı sana dayadım ve emrini (sevabına) tamaan, (azabından) korkarak havale kıldım. Senden kurtulacak ve sığınacak yer ancak sensin. İndin kitabına iman ettim. Gönderdiğin Resulüne de inandım.» demesini buyurmuş. Ve ölürse fıtrat üzere öleceğini söylemiş. İbnü Beşşâr 1 sndi hadîsinde «geceleyin» sözünü anmamıştır.




58- (...) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû'l-Ahvas, Ebû İslıak'dan, o da lîcra' b. Azîb'dcn naklen haber verdi. (Şöyle demiş) : Resûlüllah (Sallalluhü Aleyhi ve Sellem) hır adama :


«Ey filân! Döşeğine uzandığın vakit...» buyurdular. Râvî Amr b. Mür-ra'nın hadîsi gibi rivayette bulunmuştur. Yalnız o : «Gönderdiğin nebiine inandım de! O gece ölürsen fıtrat üzere ölürsün. Sabaha çıkarsan bir hayra isabet edersin...» demiştir.




(...) Bize İbnü Müsenna ile İbnü Beşşâr rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Cafer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Ebû İshak'-dan rivayet etti. O da Bera' b. Âzîb'i şöyle derken işitmiş. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir adama emir buyurdu. Râvî yukarki hadîs gibi rivayette bulunmuş, yalnız : «Sabaha çıkarsan bir hayra isabet edersin...» cümlesini anmamıştır.


Bu hadîsi Buhâri «Kitâbu'1-Vudu» ve «Kitâbu'd-Deavât»'da; Ebû Dâvud «Kitâbu'l-Edeb»'de; Tirmizî «Kitâuu'd-Deavât» da; Nesâî «Kitâbu'1-Ycvm ve'l-Leyle»'de muhtelif râvilerden tahric etmişlerdir.


Bu hadîste üç mühim sünnet göze çarpmaktadır. Birincisi uykuya yatacak kimsenin abdast almasıdır. Önceden abdestli ise yenilemesi şart değildir. Çünkü maksat abdestli olarak uyumaktır. İkincisi sağ tarafına yatmaktır. Çünkü Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) her işinde sağdan başlamayı severdi. Üçüncüsü Allah'ı zikretmektir. Müslümanın son işi Allah'ı zikir olmalıdır. Rivâyetlerdeki yüz ve nefis kelimelerinden mak-sad bütün vücuttur. Sırtını dayamak tâbiri de Allah'a itimad etmekten kinayedir.


Bu talimat dahilinde hareket eden kimse, o gece ölürse, fıtrat üzere yâni müslüman olarak ölecek, sabaha sağ çıkarsa, hayra isabet edecek yâni bu sünnetlerin sevabını kazanacaktır. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in Resul kelimesini kabul etmeyip, onun yerine Nebî kelimesini kullanmasını emir buyurmasının sebebi ulema arasında ihtilaflıdır. Bazılarına göre bunun sebebi Resul kelimesinin Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den başkasına da ihtimâli olduğu içindir. Mâziri ve başkaları : «Bu bir zikir ve duadır. Hangi sözlerle vârid oldu ise harfiyyen onlan okumak gerekir. İhtimal mükâfat o harflere mütealliktir. Belki Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'e bu harflerle okuması vahyedilmiştir. Binaenaleyh aynı kelimelerle edâ olunması icab eder» demişlerdir. Nevevî bu kavli beğenmiştir. Ulemâdan bazıları bu hadîsle istidlal ederek hadîsi mânâ itibariyle rivayetin caiz olmadığını söylemişlerdir. Cumhura göre mânâyı bilen kimsenin manen rivayeti caizdir. Onlara göre burada mânâ muhteliftir. Böyle yerlerde ise mânâ itibariyle rivayet bilittifak caiz değildir.




59- (2711) Bize Ubeydullah b. Muâz rivayet etti. (Dedi ki) : babam rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Abdullah b. Ebî's-Sefer'd da Ebû Bekr b. Ebî Musa'dan, o da Bera'dan naklen rivayet etti ki,


gamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) döşeğine yattığı vakit:


«Allahsm! Senin isminle yaşar, senin isminle ölürüm.» der; uyanıda da :


«Bizi öldürdükten sonra dirilten Allah'a hamdolsun. Diriltmek ona sustur.» dermiş.




60- (2712) Bize Ukte b. Mûkrem El-Ammî ile Ebû Bekr b.|İNâfi' rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Gunder rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be Hâlid'den rivayet etti. (Demiş ki) : Ben Abdullah b. Hâris'i, Abdullah b. Ömer'den rivayet ederken dinledim ki, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir adama, döşeğine yatarken:


«Allahım! Nefsimi sen yarattın, sen öldüreceksin. Onun hayatı-memâtı senin içindir. Sağ bırakırsan onu koru, öîclürürsen onu affeyle. Allahim! Ben senden afiyet dilerim!» demesini emir buyurmuşlar. Derken bir adanı Abdullah'a:


— Sen bunu Ömer'den mi işittin? diye sordu. Abdullah :


__ Ömer'den daha hayırlısından, Itesûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) den (işittim) cevâbını verdi.


İbnû Nâfi' kendi rivayetinde: «Abdullah b. Hâris'den» demiş «işittim»


sözünü anmamıştır.




61- (2713) Bana Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Cerir Süheyl'den rivayet etti. (Şöyle demiş) : Birimiz uyumak istediği vakit sağ tarafına yatmasını Ebû Salih bize emreder, sonra şöyle derdi :


«Allahım! Ey göklerle yerin ve büyük arşın Rabbi! Ey bizim ve her şeyin Rabbi! Ey taneyi, çekirdeği yaran! Tevrat, İncil ve Türkan'ı indiren! Alnından tuttuğun her şeyin şerrinden sana sığınırım. Aliahsm! Evvel sensin, senden önce hiç bir şey yoktur. Âhir de sensin! Senden sonra hiç bir şey yoktur. Zahir sensin, senin üstünde hiç bir şey yokfur. Batın da sensin, senden gayri hiç bir şey yoktur. Bizim namımıza borcu öde! Ve bizi fakirlikten zengin kıl!» Ebû Salih bunu Ebû Hürcyre'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selleınj'dcn naklen rivayet ederdi.




62- (...) Bana Abdu'l-Hamid b. Beyan El-Vasıtî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hâlid (yâni Tahhân) Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hürcyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Kesûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Selle m) döşeğimize yattığımız vakit Ccrir'in hadîsi gibi dememizi bize emir buyururdu. Ebû Ilüreyre : «Alnından tuttuğun her hayvanın şerrinden...» demiştir.




63- (...) Bize Ebû Kür ey b Muhâmmed b. Alâ' da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Usâme rivayet etti. H.


Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeyhe ile Ebû Küreyh dahî rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize İbnû Ebî Ubeyde rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti.


Her iki râvi A'meş'den, o da Ebû Sâlih'den, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etmişlerdir. Ebû Ilüreyre (Şöyle demiş) : Fâtime bir hizmetçi istemek üzere Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Selleın)'e geldi de ona şöyle buyurdular :


«Allahım! Ey yedi kat göklerin Rabbi... de!» Râvî, Süheyl'in babasından rivayet ettiği hadîs gibi nakletmiştir.




64- (2714) Bize İshak b. Musa El-Ensârî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Enes b. Iyâz rivayet etti. (Dedi ki) : Bize UbeyduUah rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Saîd b. Ebî Saîd El-Makburî babasından, o da Ebû Hüıfeyre'den naklen rivayet etti ki: Resûlüllah (Sallallahü-Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuşlar:


«Biriniz döşeğine uzandığı vakit gömleğinin kenarını tutsun da onunla döşeğini silksin ve besmele çeksin! Çünkü o kendinden sonra döşeğinde ne kalacağını bilmez. Yatmak istediği vakit sağ tarafına yaîsm ve: Al-lahım! Seni tenzih ederim. Ey Rabbim! Yanımı ancak seninle (döşeğe) koydum. Onu ancak seninle kaldırırım. Nefsimi tutarsan onu affeyle! Salarsan ^>nu sâlih kullarını koruduğun şeyle keru! desin.»




(...) Bize Ebû Kureyb de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abde, Ubey-dullah b. Ömer'den bu isnadla rivayet etti ve (Şöyle dedi) :


«Sonra, ey Rabbim! Senin isminle yanımı (döşeğe) koydum. Nefsimi sağ bırakırsan ona acı! desin.»




64- (2715) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yezîd b. Harun, Hammad b. Seleme'den, o da Sâbit'ten, o da Enes'-den naklen rivayet etti ki: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) döşeğine uzandığı vakit:


«Bizi doyurup sulayan, kifayet eden ve sığındıran Allah'a hamdolsun. Nice yeteri ve sığmdıncısı olmayanlar vardır.» dermiş.


Ebû Hüreyre rivayetini Buhârî «Kitâbu'd-Deavât»'da tahric etmiştir.


Berâ' rivâyetindeki «Senin isminle yaşar, senin isminle ölürüm» cümlesinden murad: Senin ismini zikrederek yaşar, ismini zikrederek ölürüm, demektir. Bâzıları buradaki isimden müsemma kastedildiğini söylemişlerdir. Bu takdirde hadîsin mânâsı seninle yaşar, seninle ölürüm. Yâni: Beni yaşatan sensin, öldürecek de sensin demek olur. Yine bu hadîsdeki: «Bizi öldürdükten sonra dirilten» cümlesi, uyuttuktan sonra uyandıran manasınadır. Uykuya ölüm ıtlak edilmiştir. Zira uyku yarı ölümdür derler.


Ntişûr: Kıyamet gününde diriltmek manasınadır.


Ebû Hüreyre rivâyetindeki «Alnından tuttuğun» tâbirinden murad : Senin kudret ve sultanın altında bulunan mahrukatın demektir.


Hadîs-i şerifteki borç kelimesinin bütün kul ve Allah borçlarına şâmil olması ihtimâli vardır.


Zahir ve bâtın kelimeleri Allah'ın isimlerindendir. Bâzıları buradaki zahiri zuhurdan kudret-i kâmile sahibi mânâsına geldiğini bir takımları da zahir kat'î delillerle sabit olan. bâtm ise mahlûkatına görünmeyen mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Bakı11ânî'ye göre, Âhirin mânâsı ilim. kudret vesâir sıfatlanyle baki olan manasınadır. Yâni; Allah Teâlâ ezelde nasıl bu sıfatlarla mevsuf ise, mahlûkatı yok olup bittikten sonra da aynı sıfatlarla muttasıftır.


Döşeğine yatan kimsenin evvelâ onu silkip temizlemesi müstehabdır. Bunun sebebi, içinde yılan, akreb gibi zararlı hayvanların bulunması ihtimâlidir. Döşeği gömleğinin kenarıyle tutması, bu gibi hayvanlar sokmasın diyedir.


Mü'vî: Sığındıran, acıyıp şefkat eden, demektir. Bâzıları onun vatanı ve meskeni olmayan mânâsına geldiğini söylemişlerdir. Bu takdirde cümlenin mânâsı nice bakacak kimsesi ve yeri yurdu olmayan kimseler vardır, demek olur.




18- Yaptığının ve Yapmadığının Şerrinden Allah'a Sığınma Babı



65- (2716) Bize Yahya b. Yahya ile İshak b. İbrahim rivayet ettiler. Lâfız Yahya'nındır. (Dediler ki) : Bize Cerîr, Mansûr'dan, o da Hilâl'den, o da Ferve b. Nevfel El-Eşcaî'den naklen haber verdi. (Şöyle demiş) : Âişe'ye Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)"m Allah'a ne ile duâ eder-diğini sordum. Şu cevâbı verdi:


«Allahım! Ben bütün yaptıklarımın ve yapmadıklarımın şerrinden sana sığınırım.» derdi.




(...) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile Ebû Küreyb rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Abdullah b. İdris Husayn'dan, o da Hilal'dan, o da Ferve b. Nevfel'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Âişe'ye Itesûlüllalı (Sallallahü Aleyhi ve Selltm) 'in okuduğu bir duâ sordum da şunu söyledi:


«Allahım! Ben bütün yaptıklarımın ve yapmadıklarımın şerrinden sana sığınırım.» derdi.




(...) Bize Muhammed b. Müsennâ Ue İbni Beşşâr rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize İbnû Ebi Adiy rivayet etti. H.


Bize Muhammed b. Amr b. Cebele dahi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed yâni İbni Ca'fer rivayet etti.


Her iki râvi Şu'be'den, o da Husayn'dan bu isnadla bu hadîsin mislini


rivayet etmişlerdir. Yalnız Muhammed "b. Ca'fer'in hadîsinde : denilmiştir.




66- (...) Bana Abdullah b. Haşim de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Vekî' Evzâî'den, o da Abde b. Ebî Lübâbe'den, o da Hilâl b. Yesaf'dan, o da Ferve b. Nevfel'den, o da Âişe'den naklen rivayet etti ki: Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) duasında:


«Allahım! Ben bütün yaptıklarımın ve yapmadıklarımın şerrinden sana sığınırım.» dermiş.




67- (2717) Bana Haccâc b. Şâir rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Ma'mer Abdullah b. Amr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdû'l-Vâris rivayet etti. (Dedi ki) : Bize El-Hüseyn rivayet etti. (Dedi ki) : Bana İbnû Bûreyde Yahya b. Yamur'dan, o da İbnû Abbâs'dan naklen rivayet etti ki, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):


«Allahım! Ancak sana teslim oldum; sana iman ettim; sana tevekkül eyledim; sana yöneldim ve ancak seninle düşmana karşı mücadele ettim. Allahım! Beni dalâlete düşürmenden, senin izzetine sığınırım. Senden başka hiç bir ilâh yoktur. Ölmeyen diri ancak sensin. Cinlerle insanlar ölürler.» dermiş.


Bu hadîslerden İbnû Abbâs rivayetini Buhârî «Kitâbu't. Tevhîd»'de tahric etmiştir.


Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in :


«Bütün yaptıklarımın ve yapmadıklarımın şerrinden sana sığınırım...» sözünden murad : Kasden olmasa da dünyada veya âhirette azabı iktiza eden bir iş yaptımsa, onun şerrinden sana sığınırım, demektir. Maamafih bu duayı ümmetine talim için okumuş olması da muhtemeldir. İbnü Abbâs rivayetinde Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):


«Allahım! Ancak sana teslim oldum ve sana iman ettim.» diyerek Allah'a inkıyad ve imanını arzetmiş ve imanla İslâm'ın farkına işaret buyurmuştur. Bu mes'ele iman bahsinde geçmişti.




68- (2718) Bana Ebû't-Tahir rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah b. Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Süleyman b. Bilâl Süheyl b. Ebî Sâlih'den, o da hatasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen haber verdi ki : Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bir seferde olduğu ve seherde kalktığı vakit:


«Bir dinleyen (şu sözümü) başkalarına işittirsin. Biz Allah'a nimetlerinden ve güzel imtihanından dolayı hamdederiz. Ey Rabbimiz, bizi koru! Üzerimize bol nimetlerinin fazlasını ver. Bunu cehennemden Allah'a sığınarak söylüyorum.» dermiş.


Ezhara : Seher vakti kalkıp hayvana binmek; yahut yolculuğunda seher vaktine varmaktır. Seher, gecenin sonu yâni tan yeri ağarma zamanıdır.


Semmaa kelimesi semia şeklinde de rivayet olunmuştur. Bu takdirde cümlenin mânâsı, dinleyen biri bizim Allah'a yaptığımız şu hamd-ü senaya şâhid olsun, demek olur.


Hadîsdeki «âizen» kelimesi hal olarak nasbedilmiştir. Yâni bu sözümü cehennemden Allah'a sığınarak söylüyorum, demektir.




70- (2719) Bize Ubeydullah h. Muâz El-Anberî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Ebû İshak'dan, o da Ebû Bürde b. Ebî Musa'l-Eş'arî'den, o da babasından, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) den naklen rivayet etti ki: Şu duayı okurmuş :


«Allahım! Bana günahımı, cehlimi, isimdeki israfımı ve benden daha iyi bildiğin kusurlarımı bağışla. Allahım! Bana ciddimi, şakamı, hatamı ve kasdimi bağışla. Bunların hepsi bende vardır. Allahım! Peşin yaptığım ve sonraya bıraktığım, gizlediğim veya aşikâr yaptığım ve senin benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı bana bağışla! İleri alan ve beri bırakan ancak sensin. Sen her şeye kadirsin.»




(...) Bize bu hadîsi Muhammed b. Beşşâr da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdû'l-Melik b. Sabbah El-Mismaî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be bu isnadda rivayette bulundu.


Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'd-Deavât»'da tahric etmiştir.


İsraf her şeyde haddini aşmak mânâsına gelir.


«İleri alan ve geri bırakan» tâbirlerinden murad, dilediğini rahmet ve tevfikinle öne geçirir; dilediğine de şaşkınlık vererek bu rahmetinden geri bırakırsın, demektir. Nevevî 'nin beyânına göre, Resûlüllah (Sallallahü A'.cyhi ve Sellem):


«Bunların hepsi bende vardır.» sözünü tevazuan söylemiş; nefsinin kemâle ermediğini günah saymıştır. Bâzıları bundan sehven yaptıklarım; bir takımları da Peygamberlik gelmezden önceki hallerini kastettiğini söylemiştir. Nevevî: «Murad ne olursa olsun, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in gelmiş geçmiş bütün günahları affolunmuştur. O bu duayı tevazu için yapmıştır. Çünkü duâ ibâdettir.» diyor.




71- (2720) Bize İbrahim b. Dînar rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Katan, Amr b. Heysem El-Kutaî'den, o da Abdü'1-Aziz b. Abdillah b. Ebî Selemete'l-Mâcişûn'dan, o da Kudâme b. Musa'dan, o da Ebû Salih Es- Semman'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):


«Allahım! Bana işimin ismeti olan dinimi ıslâh et. Merciim içinde olan âhiretimi de ıslâh et. Benim için hayatı her hay;r hususunda ziyâde kıl ve bana ölümü her serden rahat kıl!» derdi.




72- (2721) Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fcr rivayet etti. (Dedi ki) Bize Şu'be, Ebû İshak'dan, o da Ebû'l-Ahvas'dan, o da Abdullah'dan, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'den naklen rivayet etti ki:


«Allah.m! Ben senden hidayet, takva, iffet ve (gönül) zenginlik (i) di-ferim.» dermiş




(...) Bize yine İbnû Müsennâ ile İbnû Beşşâr rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Abdurrahman, Süfyan'dan, o da Ebû İshak'dan naklen bu isnad-la bu hadîsin mislini rivayet etti, Şu kadar var ki, İbnû Müsennâ kendi rivayetinde (afaf) yerine (iffet) dedi.




73- (2722) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeyhe ile İshak b. İbrahim ve Muhammed b. Abdillah b. Nûmeyr rivayet ettiler. Lâfız İbnû Nümeyri'ndir. (İshak : Ahberana; ötekiler ise : Haddesena tâbirlerini kullandılar, dediler ki) : Bize Ebû Muaviye, Âsım'dan, o da Abdullah b. Haris ile Ebû Osman En-Nehdî'den, onlar da Zeyd b. Erk'am'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Size ancak Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in söylediği gibi söylüyorum. O:


«Allahım! Ben aczden, tenbellikten, korkakl.ktan. hktan ve kabir, azabından sana sığınırım. Allahım! Nefs.me takvasm, ver.


Ve onu pâk ona pâk edecek yegane lâs. sensin! Allah.m! Ben doymayan nelisden ve kabul olunmayan duadon sana tıgınınm




74- (2723) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ab dû'1-Vâhid b. Ziyâd, Hasen b. Ubeydillah'dan rivayet etti. (Demiş ki) Bize İbrahim b. Sûveyd En-Nahaî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdur rahman b. Yezîd Abdullah b. Mes'ud'dan rivayet etti. (Şöyle demiş) : Re sûlüllah (Sallallahü A leyhi ve Sellem) geceye erdiği vakit:


«Geceledik. Mülk de Allah'ın olarak geceledi. Hamd Allah'a mahsu; dur. Bir Allah'dan başka ilah yoktur. Onun şeriki yoktur.» derdi.


Hasan demiş ki: Müteakiben Zübeyd bana rivayet etti ki, kendisi b hadîsde İbrahim'den şunu bellemiş :


«Mülk onundur. Hamd de ona mahsusdur. Hem o her şeye kadirdi Allahım! Senden bu gecenin hayrını dilerim ve bu gece ile ondan sonn kilerin şerrinden sana sığınırım. Allahım! Ben tenbellikten ve ihtiyarltğ kötülüğünden sana sığınırım. Allahım! Ben cehennemde azab olunmaktı ve kabirdeki azabdan sana sığınırım.»




75- (...) Bize Osman b. Ebî şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ce-jrir, Hasen b. Ubeydillah'da»^ 0 ja ibrahim b. Süveyd'den, o da Abdurrah-htnan b. Yezid'den, o da Abdunah'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Reb'ıyyullah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) geceye erdiği vakit:


«Geceledik. Mülk de Allah'a mahsus olarak geceledi. Hamd Allah'a jmahsusdur. Bir Allah'dan fc,aşka ilâh yoktur. Onun şerîki yoktur.» derdi. [Abdullah : Zannederim bu kelimelerin içinde şunu da söyledi demiş:


«Mülk onundur, hamd je ona mahsusdur. Hem o her şeye kadirdir, fey Rabbim! Senden bu gececjekinin ve ondan sonrakilerin hayrını dilerim. Bu gecedekilerin şerriyle onc]an sonrakilerin şerrinden de sana sığınırım. Ey Rabbim! Tenbellikten ve ihtiyarlığın kötülüğünden sana Sığınırım. Ey Rabbim! Cehennemde ve kab;,.^] azabdan sana sığınırım.» Sabahladığı paman dahi bunu söyler :


«Sabahladık. Mülk de Allah'a mahsus olmak üzere sabahladı, derdi.




76- (...) Bize Ebû I^ekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hüseyn b. Alî Zâide'den, „ da Hasen b ubeydillah'dan, o da İbrahim b. Suyeyd'den, o da Abdurr^hman b. Yezid'den, ö da Abdullah'dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş). Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) geceye erdıgı vakit:


«Geceledik. Mülk de A||ah.a mahsus o|amk geceIedi. Hamd Allah'a mahsustur. Bir Allah'dan t,aşka ilâh yoktur< Onun şeriki yok,ur A,,ahım! Ben senden bu gecenin ve, bu gecede bulunan şeylerin hayrmdan dilerim. Bu gecenin şerrıyle ondakî|erin şerrinden de sana s.ğın.r.m. Allah.m! Ben renbell.k, ihtiyarlık ve yaşl.ı.ğm kötülüğünden ve dünyanm fitnesiyle kabrin azabından sana sığınıt>im.» derdi. Hasen b. Ubeydillah demiş ki: Bana bu hadîsde Zübeyd, İbrahim b. Süveyd'den, o da Abdurrahman b. Yezid'den, o da Afcdullah'dan merfu olarak Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in şöyle buyurduğunu ziyâde etti:


«Bir Allah'dan başka ilâh yoktur. Onun şerîki yoktur. Mülk onundur. Hamd de ona mahsustur. Hem o her şeye kadirdir.»




77- (2724) Bize Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Leys, Saîd b. Ebi Saîd'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti ki : Resûlüllah (Sallallahü. A leyhi ve Sellem):


«Bir Allah'dan başka ilâh yoktur. Askerini aziz kılmış, kuluna yardım etmiş. Hiziplere yalnız başına galebe çalmıştır. Ondan başka hiç bir şey yoktur.» dermiş.




78- (2725) Bize Ebû Kûreyb Muhammed b. Alâ' rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbnû İdris rivayet etti. (Dedi ki) : Ben Âsim b. Küleybi, Ebû Bürde'den, o da Alî'den naklen rivayet ederken dinledim. Alî şöyle demiş: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana şöyle buyurdular:


«Allahım! Bana hidayet ver! Beni doğruya muvaffak kıl de! Hüdâ ile seni yola getirdiğini; doğrulukla da oku doğrulttuğunu hatırla.»




(...) Bize İbnü Nümeyr de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ab dulla! (yâni; İbni İdris) rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Âsim b. Küleyb bu isnadh haber verdi. (Dedi ki): Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) bana şum söyledi:


«Allahtm! Ben senden hidayet ve doğruluğu dilerim...» Sonra yukar ki hadîsin mislini söylemiştir.


Ebû Hüreyre rivayetini Buhârî «Kitâbu'I-Mcgâzi»'de tahric etmiştir.


Bu hadîslerdeki seci'li dualar tekellüfsüz yapılan soc'in makbul olduğuna delildirler. Sec'in çirkini zorlanarak kasden yapılanıdır. Çünkü böyle bir seci' duanın huşuunu ve ihlâsım kaçırır. Düşünmeden, tekellüf yapmadan bile geliveren seci'de ise beis yoktur. Hattâ güzeldir. Çünkü bu fesahatin kemâlinden ileri gelir. Yahut evvelce ezberlenmiş de okunur.


İbnü Mes'ud rivâyetindeki kebr kelimesi kibir şeklinde de rivayet olunmuştur. Bu takdirde mânâsı başkalarına büyüklenmek demek olur. Kaadî Iyâz kebr rivayetini daha muvafık bulmuştur. Nitekim Nesâî'nin rivayet ettiği bir hadîs de bunu te'yid eder. Nesâî'nin hadîsinde kebr yerine «sûü'1-ömr» yâni, ömrün kötülüğü denilmiştir.


Hiziblerden murad Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Seîleınj'e karşı çıkan kâfir kabileleridir. Hendek harbinde bunları Ccnâb-ı Hak harbsiz darbsız rüzgârla ve meleklerle dağıtmıştı.


Sedâd : Doğruluk ve her işde ifratsız tefritsiz hareket etmektir. Re-sûlüllah (SallaUahü Aleyhi ve Sellem), Hz. A1î'ye duâ ederken Allah'ın kendisini doğru yola sevkettiğini, bir de okunu doğrulttuğunu, yâni daima hedefe isabet ettirdiğini hatırlamasını emir buyurmuştur. Bundan murad doğru yolda giden nasıl sapmaz ve okunu doğrultan nasıl hedefden şaşmazsa duâ eden kimsenin de ilminin doğru olmasına ve sünnetten ayrılmamaya çalışmasına tenbihdir. Bazıları sedâd ve hûda kelimelerini hatırlasın da unutmasın diye tenbihde bulunduğunu söylemişlerdir.




19- Günün Evvelinde ve Uyku Anında Teşbih Babı



79- (2726) Bize Kuteybe b. Saîd ile Amm'n-Nâkıd ve İbnü Ebî Ömer rivayet ettiler. Lâfız İbnü Ebi Ömer'indir. (Dediler ki) : Bize Süf-yân, Talha oğullarının azadlısı Muhammed b. Abdirrahman'dan, o da Kü-reyb'den, o da İbnû A'ubasd'an, o da Cüveyriye'den naklen rivayet etti ki: Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem): Cüveyriye onun mescidinde iken sabah namazım kıldığı vakit erkenden yamnmış çıkmış. Sonra kuşluk zamanı geçtiğinde dönmüş. Cüveyriye oturuyormuş. Bunun üzerine :


«Sen hâlâ benim bıraktığım hal üzere misin?»" diye sormuş.


Cüveyriye :


__ Evet! diye cevab vermiş. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):


«Gerçekten senden ayrıldıktan sonra üç defa dört kelime söyledim ki, bunlar senin bugünden beri söylediklerinle tartılsa, onların ağırlığını tutar : Allah'ı mahlûkatı sayısınca nefsinin rızasınca, arşının ağırlığınca kelimelerinin mislince hamdiyle birlikte noksanlıklardan tenzih ederim.» buyurmuşlar.




(...) Bize Ebû Beler b. Ebî Şeybe ile Ebû Kûreyb ve İshak, Muîıam-med b. Bişr'den, o da Mis'ar'dan, o da Muhammed b. Ahdirrahman'dan, o da Ebî Rişdîn'den, o da İbni Abbâs'dan, o da Cüveyriye'den naklen ri-vâyet ettiler. Cüveyriye, Resûlüllah (SallaUahü Aleyhi ve Se!lem)'in sabah namazını kıldığı vakit yahut sabah namazını kıldıktan sonra kendisinin yanına uğradığını söylemiş.


Ve râvi yukarki hadîs gibi nakilde bulunmuş; yalnız o : «Allah'ı mahlûkatmm sayısınca tenzih ederim. Allah'ı kendi rızasınca tenzih ederim. Allah'ı arşının ağırlığınca tenzih ederim. Allah'ı kfelimele-rinin mislince tenzih ederim.» demiştir,


Hz. Cüveyriye ezvâcı tahiratdandır. Benî Müsta1ik kabilesinin reisi Haris b. Ebî Dırâr'm kızıdır. Ve elliyedi tarihinde vefat etmiştir. Burada Peygamber (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) 'in mescidinden murad namaz kıldığı yerdir.


Midad : Meded mânâsına masdar olup, bir şeyi çoğaltan imdad mânâsına gelir. Burada sayıda misli manasınadır. Bâzıları bitip tükenmemek hususunda Allah'ın kelimelerinin misli : Bir takımları da sevab hususunda misli olduğunu söylemişlerdir. Midadm burada kullanılması mecazdır. Çünkü Allah'ın kelimeleri saymakla bitmez. Maksad çokluğunu göstermek için mübalâğadır. Çünkü evvelâ çok sayıyla ifâde edilebilecek mahlûkatı zikretmiş, sonra arş-ı âlânın ağırlığına geçmiş. Sonra bundan daha büyüğüne yükselmiş ve onu midad kelimesiyle ifade buyurmuştur. Maksad Allah Teâlâ'nm kelimeleri nasıl saymakla bitmezse, ben de kendisini öylece tenzih ederim, demektir.




80- (2727) Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b. Beşşâr rivayet ettiler. Lâfız İbnû Müsennâ'nındır. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şube, Hakem'den rivayet etti. (Demiş ki) : Ben İbnû Ebi Leylâ'dan dinledim. (Dedi ki) : Bize Ali rivayet etti. Ki: Fâtıme elindeki değirmen taşından duyduğu rahatsızlıktan şikâyet etmiş. Derken Peygamber (Sallallahii Aleyhi ve Sellem)'e esirler gelmiş. Fâtıme ona gitmişse de bulamamış ve Âişe'ye raslayarak ona haber vermiş. Peygamber (Sallallahii Aleyhi ve Sellem) gelince Âişe, Fatıme'nin ona geldiğini kendisine haber vermiş. Ali demiş ki: Bunun üzerine Peygamber (Sallallahii Aleyhi ve Sellem) yanımıza geldi. Biz döşeklerimize yatmıştık. Hemen kalkmaya davrandık. Peygamber (Sallallahii Aleyhi ve Sellem)'.


«Yerlerinizde kalın!»buyurdu. Ve aramızda oturdu. Hattâ göğsümün üzerinde ayağının soğukluğunu hissettim. Sonra şöyle buyurdular:


«Size istediğinizden daha hayırlısını öğreteyim ni? Döşeklerinize yattığınız vakit Allah'a otuz dört defa tekbir, otuz üç defa teşbih, otuz üç defa da tahmid getirmelisiniz. Bu sizin için hizmetçiden daha hayırlıdır.»




(...) Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (E)edi ki) : Bize Veki' rivayet etti. H.


Bize Ubeydullah b. Muâz da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam rivayet etti. H.


Bize İbnû Mûsenna dahi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbnû Ebi Adiy rivayet etti.


Bu râvilerin hepsi Şu'be'den bu isnadla rivayet etmişlerdir. Muaz'ın hadîsinde :


«Geceleyin her ikiniz yatağınıza yattığınızda...» cümlesi vardır.




(...) Bana Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süfybn b. Uyeyne, Ubeydullah,b. Ebî Yezîd'den, o da Mücâhid'den, o da İbm Ebî Leylâ'dan, o da Ali b. Ebî Tâlib'den naklen rivayet etti. H.


Bize Muhammed b. Abdillah b. Nûmeyr ile Ubeyd b. Yaîş dahi Abdullah b. Nümeyr'den rivayet ettiler. (Demiş ki) : Bize Abdû'l-Melik^ Atâ' \. Ebî Rebah'dan, o da Mücâhid'den, o da İbni Ebî Leylâ'dan, o dal Alî'den, o da Peygamber (Sallallahii Aleyhi ve Sellem) 'den naklen Hakem'in, İbnû Ebî Leylâ'dan rivayet ettiği hadîs gibi rivayette bulundu. Bu hadîsde o şunu da ziyâde etti:


«Ali dedi ki: Ben bunu Peygamber (Sallallahii Aleyhi ve Sellem)'den işi-teli beri terketmedim. Kendisine:


— Sılfın gecesinde de mi? dediler.


— Sıffın gecesinde de! cevâbını verdi.»


Atâ'nın Mücâhid'den, onun da İbni Ebî Leylâ'dan rivayet ettiği ha-dîsde : «Kavi dedi ki: Ona :


__ Sıffın gecesinde de mi? dedim...» cümlesi vardır.




81- (2728) Bana Ümeyye b. Bistâm El-Ayşî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yezîd (yâni; İbnû Zürey') rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Havlı (bu zat İbnû Kâsım'dır) Süheyl'den, o da babasından, o da Ebû Hüreyrc'den naklen rivayet etti ki : Fâtime hizmetçi istemek için Peygamber (Sallaıluni'ı Aleyhi ve Sellcmfc gelmiş ve işten şikâyet etmiş. Bunun üzerine: «Onu bizde bulamıyacaksın!» buyurmuş. Şöyle devam etmiş: «Sana hizmetçiden daha hayırlı bir şey göstereyim mi : Yatağına yaî-tığın vakit otuz üç defa teşbih, otuz üç defa tahmid, otuz dört defa da tekbir getirirsin.»




(...) Bu hadîsi bana Alımed b. Said Ed-Dârimî de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Habban rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Vüheyb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süheyl bu isnadla rivayet etti.


Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu FedâUi Ashabu'n-Nebî»'de tahric etmiştir. :


Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem), Hz. Ali ile Fâtıme'yi yatakta bulduğu halde kalkmamalarını emir buyurması, Hz. Ali 'nin onun indinde pek büyük mertebe sahibi olduğuna delildir. Ulemâdan bazılarına göre hadîs-i şerif, uykuya yatarken bu duayı okuyanlara bir güçlük ve sakatlık arız olmayacağına delildir. Çünkü Hz. Fâtime çalışmaktan yorulduğundan şikâyet etmişti. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) onlara öğreteceği duanın hizmetçiden daha hayırlı olduğunu beyân buyurmuşlardır, Kaadî Iyâz'a göre:


Buradaki hayrdan murad : Âhiret ameli dünya işlerinden daha hayır lıdır, demektir.


Hz. Ali: «Ben bunları Sıffın gecesinde de bırakmadım...» diyerek


bu teşbihleri hayatının en şiddetli anlarında bile terketmediğini bildirmiştir. Sıffın gecesinden murâd, Hz. Ali ile Şamlılar arasında vuku bulan şiddetli harbdir. Sıffın, Fırat nehrine yakm bir yerdir.




20- Horoz Öterken Dua Etmenin Müstehab Oluşu Babı



82- (2729) Bana Kuteybe b. Saîd rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Leys, Ca'fer b. Rabia'dan, o da A'rac'dan, o da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet etti ki: Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):


«Horozun öttüğünü işittiğiniz vakit Allah'dan ihsanını isteyin. Çünkü o bir melek görmüştür. Eşeğin anırmasını işittiğiniz vakit de şeytandan Allah'a sığının! Çünkü o bir şeytan görmüştür.» buyurmuşlar.


Bu hadîsi Buhârî «Kitâbu'Bed-i'l-Halk»'da; Ebû Dâvud «Kitâbu'l-Edeb»'de; Tirmizî «Kitâbu'd-Deavât»'da; Nesâî de «Kitabu't-Tefsir» ile «Kitâbu'1-Yevm vel-Leyle»'de tahric etmişlerdir.


Kaadî Iyâz'a göre, horoz öterken Allah'dan dilekte bulunmanın sebebi, yapılan duaya meleklerin âmin demesi ve istek sahibi hakkında istiğfarda ve niyazda bulunmaları ümid edilmesidir. .Sulehânm huzu-. runda duâ etmenin müstehab olması bundan alınmıştır. İbnü Hibbân'm rivayet ettiği bir hadîste :


«Horoza sövmeyin! Çünkü o namaza davet eder.» buyurulmuştur. Filhakika horozda başka hiç bir hayvanda bulunmayan bir hâssa vardır. O, gece vakitlerini bilir ve hiç yanılmamak şartıyle ara ara her gece öttüğü vakitler de öter. Gece uzun olsun, kısa olsun fecir zamanında devamlı öter.


Fâide : Dâvûdî diyor ki, horozdan beş şey öğrenmek gerekir. Bunlar : Güzel ses, fecirde kalkmak, cömertlik, kıskançlık ve bol bol mü-nasebetli cinsiyyedir.




21- Sıkıntı Duası Babı



83- (2730) Bize Muhammed b. Müsennâ ile İbnû Beşşar ve Ubeydullah b. Saîd rivayet ettiler. Lâfız İbnû Saîd'indir. (Dediler ki) : Bize Muâz b. Hişam rivayet etti. (Dedi ki) : Bana babam, Katâde'den, o da Ebû'l-Âliye'den, o da İbnû Abbas'dan naklen rivayet etti ki: Nebiyyullah (Sallallahü Aleyhi ve Selkm) sıkıntı anında:


«Azîm Halîm olan Allah'dan başka ilâh yoktur. Büyük arşın Rabbi olan Allah'dan başka ilâh yoktur. Göklerin Rabbinden, yerin Rabbinden ve kıymetli arşın sahibi olan Allah'dan başka ilâh yoktur.» dermiş.




(...) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Veki' Hişâm'dan bu isnadla rivayet etti. Ama Muâz b. Hişâm'ın hadîsi daha tamamdır.




(...) Bize Abd b. Humeyd de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed b. Bişr El-Abdî haber verdi. (Dedi ki) : Bize Saîd b. Ebî Arûbe, Katâde'den rivayet etti. Onlara da Ebû'l-Âliye Er-Rıyâhî, İbnû Abbas'dan naklen rivayet etmiş ki: Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Scllem) bu kelimelerle duâ eder; sıkıntı anında onları söylermiş... Râvi, Muâz b. Hişâm'ın babasından, onun da Katâde'den rivayet ettiği hadîs gibi rivayette bulunmuş; yalnız o: «Göklerle yerin Rabbi...» demiştir.




(...) Bana Muhammed b. Hatim de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Behz rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hammad b. Seleme rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Yûsuf b. Abdillah b. Haris, Ebû'l-Âliye'den, o da İbttû Abbas'dan naklen haber verdi ki, Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) kendisini bir şey üzdüğü vakit şöyle buyururmuş...


Râvi, Muâz'ın babasından rivayet ettiği hadîs gibi rivayette bulun muş; o hadîsdeki kelimelerle birlikte : «Kıymetli arşın Rabbi olan Allah' dan başka ilâh yoktur.» cümlesini ziyâde etmiştir.


Bu hadîsi Buh ârî «Kitâbu'd-Deavât»'da tahric etmiştir.


Halim: Yumuşak huylu demektir. Bu kelimenin Allah'a ıtlakı mecazdır. Lazımı mânâsı murad edilmiştir. Ki, o da cezayı tehir etmektir.


Hadîs-i şerîf baş sıkıntısında çok okunması gereken tesirli hadîslerden biridir. Taberî : «Selef bununla duâ eder ve buna sıkıntı duası derlerdi.» diyor. Ebû Bekr-i Râzî 'den bu hususta şöyle bir kıssa rivayet olunmuştur. Esbahanda Ebû Nâim'in yanında bulunuyor; ondan hadîs yazıyordum. Orada Ebû Nâim'in yanında bulunuyor; ondan hadîs yazıyordum. Orada Ebû Bekr b. Âli namında bir şeyh vardı ki, fetva hususunda ona müracaat olunurdu. Sultana jurnal edilmiş; sultan kendisini hapsetti. Bir de rüyamda gördüm ki: Cebrail (Aleyhisselâm) sağ tarafına geçmiş, durmadan teşbihle dudaklarını kıpırdatıyor. Peygamber (Saliallahü Aleyhi ve Selkm) de orada imiş. Bana : Ebû Bekr b. A1î'ye söyle de Buhârî 'nin Sahîh'indeki sıkıntı duâ-? sim okusun. Allah onun sıkıntısını giderir, buyurdu. Sabahleyin bunu kendisine haber verdim. Duayı okudu ve az sonra hapisten çıkarıldı. Hasan-ı Basrî de şunları söylemiştir: «Haccac bana adam gönderdi. Ben de maksadını anlayarak bu duayı okudum. Huzuruna çıktığım vakit:


— Vallahi! Seni öldürmek için istemiştim. Ama bugün sen bana şundan ve sundan daha makbulsün, dedi. Şunu da ilâve etti:


— Dile benden ne dilersen?» Burada şöyle bir sual hatıra gelebilir, îbni Abbâs (Radiyalhhu anAj'nm okudukları duâ değil, zikirdir,


Bu sualin iki meşhur cevâbı vardır. Birincisi: Duaya zikirle başlanır. İkincisi: Süfyân b. Uyeyne 'nin verdiği cevabdır ki: Sen Teâlâ Hazretlerinin bir kimseyi benim zikrimle meşgul olması, benden bir şey istemesine mâni olursa, ben ona bütün isteyenlere verdiğimin en kıymetlisini veririm, buyurduğunu bilmiyor musun? demiştir.


Ulemâdan bazıları bu zikirlerin fazileti sâdece büyük günahlardan sakınanlara mahsustur, demişlerse de Kaadî lyâz bu sözü doğru bulmamış, hadîsler umumîdir, demiştir. Nevevî de aynı kanaati izhar ederek: «Doğrusu bu hadîsler tahsis edilemez...» demiştir.




22- Allah'ı Hamdiyle Tenzih Ederim Demenin Fazileti Babı



84- (2731) Bize Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi ki: Bize Hab-ban b. HUal rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Vüheyb rivayet etti. Bize Saîd El-Cüreyrî, Ebû Ab.dillah El-Cisrî'den, o da İbnû Sâbit'den, o da Ebû Zer'-den naklen rivayet etti ki: Resûlüllah (SallaUahü Aleyhi ve Sellem) 'e hangi söz en faziletlidir, diye sorulmuş :


«Allah'ın melekleri yahut kulları içirt seçtiği : Allah'ı hamdiylâ tenzih ederim sözüdür.» buyurmuşlar.




85- (...) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Yahya b. Ebî Bükeyr Şu'be'den, o da Cüreyrî'dcn, o da Aneze kabilesine mensub Ebû Abdillah El-Cisrî'den, o da Abdullah b. Sâmit'den, o da Ebû Zer'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Resûlüîlah (SallaUahü Aleyhi ve Sellem):


«Allah'a en makbul olan sözü sana haber vereyim mi?» buyurdu.


Ben :


— Yâ Resûlallah! Allah'a en makbul olan sözü bana haber ver! dedim. Bunun üzerine :


«Şüphesiz Allah'a en makbul söz, Allah'ı hamdiyle tenzih ederim sözüdür.» buyurdular.


Hadîs-i şerif insan sözüne hamledilmiştir. Yoksa Kur'ân okumak mutlak teşbih ve tehlilden efdaldır. Ancak muayyen bir zamanda veya halde okunacağına dâir hadîsler vârid olan dualarla meşgul olmak daha faziletlidir.




23- Müslümanlara Gaibane Dua Etmenin Fazileti Babı



86- (2732) Bana Ahmed b. Ömer b. Hafs El-Vekîi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muhammed b. Fudayl rivayet etti, (Dedi ki) : Bize babam, Talha b. Ubeydillah b. Kerîz'den, o da Ümmü Derdâ'dan, o da Ebü Derdâ'-dan naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Resûlüllah (SallaUahü Aleyhi ve Sellem):


«Din kardeşi için gâibâne dua eden hiç bir müslüman kul yoktur ki : Melek sana da bir misli demesin!» buyurdular.




87- (...) Bize İsbâk b. İbrahim rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Nadr b. Şüıneyl haber verdi. (Dedi ki) : Bize Musa b. Servan El-Muallim rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Talha b. Ubeydillah b. Keriz rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Ümmü Derdâ rivayet etti. (Dedi ki) : Bana efendim [1] rivayet etti, O da Resûlüllah (SallaUahü Aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken işitmiş:


«Bir kimse din kardeşi için gâibâne dua ederse; ona müvekkel olan melek : Âmin! Sana da bir misli! der.»




88- (2733) Bize tshâk b. İbrahim rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İsa b. Yûnus haber verdi. (Dedi ki) : Bize Abdû'l-Melik b. Ebî Süleyman Ebû'z-Zübeyr'den, o da Safvan'dan (bu zat İbnû Abdillah b. Safvan'dır. Derda onun nikâhlısı idi.) demiş ki: Şam'a geldim. Ve Ebû'd-Derda'ya evinde vardım. Fakat onu bulamadım da Ümmü Derdâ'yı buldum.


— Bu sene haccetmek mi istiyorsun? dedi.


— Evet! dedim.


— öyle ise Allah'a bizim için hayr duasında bulun! Çünkü Peygamber (Sallallahü A leyhi ve Sellem):


«Müslüman kişinin din kardeşine gâibâne duası müsîecabdır. Onun başında mövekke! bir melek vardır. Din kardeşi için hayr duasında bulundukça, ona muvekkel olan melek : Âmin! Senin için de bir misli var, der.» buyururdu, dedi.




(2732) Safvân demiş ki: Çarşıya çıktım da Ebû Derda'ya rasladım. O da bana bunun mislini söyledi. Onu Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den rivayet ediyordu.




(...) Bize bu hadîsi Ebû Bekr b. Ebî Şeybe de rivayet etti. (Dedi ki) Bize Yezîd b. Harun Abdulmelik b. Ebî Süleyman'dan bu isnadla bu ha dîsîn mislim rivayet etti. Ve:


«Safvan b. Abdillah b. Safvan'dan.» dedi.


Bu hadîs-i şerîf yanında olmayan bir müslüman kardeşine dua etmenin faziletine delildir.


Müslümanlardan bir cemaata dua etmek de aynı hükümde dâhildir. Hattâ zahirine ' bakılrsa, bütün müslümanlara duâ etse yine bu fazilete nail olur. Selefden bazıları kendine duâ etmek istediği vakit aynı duayı müslüman kardeşine de yaparmış. Çünkü bu duâ makbuldür. Sevabının bir misli de yapana âid olur.


Ümmü Derdâ tâbiindendir. Îsmi Hüceyme'dir.Cüheyme olduğunu söyleyenler de vardır.


Hadîs-i şerîf, kadının kocasına efendim diyebileceğine ve ona hıirmet etmesi gerektiğine delildir.




24- Yeyip İçtikten Sonra Allah Teala'ya Hamdetmenin Müstehab Oluşu Babı



89- (2734) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İbnû Nümeyr rivayet ettiler. Lâfız tbnû Nümeyr'indir, (Dediler ki) : Bize Ebû Üsâme ile Mu-hammed b. Bişr, Zekeriyya b. Ebî Zâide'den, o da Saîd b. Ebî Bürde'den, o da Enes b. Mâlik'den naklen rivayet ettiler. (Şöyle demiş) : Resûlüllah (Sallaliahii Aleyhi ve Sellem):


«Şüphesiz ki, Allah yemeği yedikten sonra, ondan dolayı Allah'a hamd-eden yahut suyu için de ondan dolayı Allah'a hamdeden kuldan razı olur.» buyurdular.




(...) Bu hadîsi bana Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize îshâk h. Yûsuf El-Ezrak rivayet etti. (Dedi ki): Bize Zekeriyya bu isnadla rivayet etti.


Ekle : Bir defa yenilen yemektir. Sabah akşam yemekleri gibL Hadîs-i şerîf yemek yedikten veya su içtikten sonra Allah'a hamdetmenin müste-hab olduğuna delildir. Buhârî'nin Sahîh'inde Allah'a nasıl hamde-dileceği muhtelif şekillerde beyan edilmiştir. Maamafih «Elhamdülillah» demekle de sünnet yerini bilir.




25- Dua Eden Kimse Acele Edip : Ben Dua Ettim Ama Kabul Edilmedi, Demedikçe Duasının Kabul Olunucağını Beyan Babı



90- (2735) Bize Yahya b. Yahya rivayet etti. (Dedi ki) : Mâlik'e, tbnû Şihab'dan dinlediğim, onun da İbnû Ezhcr'in azatlısı Ebû Ubeyd'den, onun da Ebû Hüreyre'den naklen rivayet ettiği şu hadîsi okudum. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):


«Biriniz acele edip : Ben dua ettim ama duam kabul olunmuyor. Yahut kabul edilmedi, demedikçe duası kabul olunur.» buyurmuşlar.




91- (...) Bana Abdü'I-Melîk b. Şuayb b. Lcys rivayet etti. (Dedi ki) : Bana babam dedemden rivayet etti. (Demiş ki) : Bana Ukayl b. Hâ-lid Ibnû Şihab'dan rivayet etti ki: (Şöyle demiş) : Bana Abdurrahman b. Avf'm âzadlısı Ebû Ubeyd rivayet etti. Bu zat Kurra'dan ve Fıkıh ule-masmdandı. (Dedi ki) : Ebü Hüreyre'yî şunu söylerken işittim : Kesûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):


«Biriniz acele edip : Ben Rabbirne dua ettim amma duamı kabul etmedi, demedikçe duası kabul olunur.» buyurdular.




92- (...) Bana Ebû't-Tâhir rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbnû Vehb haber verdi. (Dedi ki) : Bana Muâviye (bu zat İbnû Sâlih'dir.) Rabîa b. Yezid'den, o da Ebû İdris El-Havlânî'den, o da Ebû Hüreyre'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den naklen haber verdi ki: Şöyle buyurmuşlar :


«Kul günah veya kat'ı rahim duasında bulunmadıkça, acele etmedikçe duası kabul edilir durun»


— Yâ Resûlallah! Acele etmek nedir? demişler. «Duâ ettim de kabul edildiğini görmedim der ve o anda vaz geçerek duayı bıraksr.» buyurmuşlar.


Bu hadîsi Buhârî, Tirmizî ve îbnû Mâce «Kitâbu'd-Deavât»'da; Ebû Dâvud «Kitâbu's-Salat»'da muhtelif râvi-lerden tahric etmişlerdir.


Hadîs-i şerîf duaya devam etmenin lüzumuna ve icabetin gecikmesinden şikâyet edilmemesi gerektiğine delildir. Ulemâdan bazılarının beyânına göre, duadan bıkan kimsenin duası kabul olunmaz. Çünkü kabul edilsin edilmesin duâ bir ibâdettir. Mü'mine ibâdetten bıkmak yakışmaz. İcabetin gecikmesine gelince; bu, ya vakti gelmediği içindir, yahut ezelde dünyadaki duası kabul edilmeyeceği, fakat bunun bedeli âhirette verileceği mukadder olduğu, yahut duasında ısrar edip mübalağa göstermesi içindir. Çünkü Teâlâ Hazretleri duada ısrarı sever. Çok duâ edenin duası makbul olur.




2- Rikak Bahsi



Rikâk, rakîkm cem'idir. Rakîk ince kalbli, nâzik manasınadır. İbnû Seyyide'ye göre rikkat, acımak mânâsına gelir. Rakîk da merhametli demektir. Bu bahisde görülecek hadîsler kalbin rikkat ve merhametinden bahsettikleri için bu isim altında toplanmışlardır.




26- Cennetliklerin Ekserisi Fakirler, Cehennemliklerin Ekserisi Kadınlar Olduğunu ve Fitnenin Kadınlardan Geldiğini Beyan Babı



93- (2736) Bize Heddâb b. Hâlid rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ham-mad b. Seleme rivayet etti. H.


Bana Züheyr b. Harb da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Muâz b. Muâz El-Anberî rivayet etti. H.


Bana Muhammed b. Abdi'1-A'lâ dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mu'temir rivayet etti. H.


Bize İshâk b. İbrahim de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Cerir haber verdi.


Bunların hepsi Süleyman Et-Teymî'den rivayet etmişlerdir. H.


Bize Ebû Kâmil Fudayl b. Hüseyn de rivayet etti. Lâfız onundur. (Dedi ki) : Bize Yezîd b. Zürey rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Teymî, Ebû Osman'dan, o da Üsâme b. Zeyd'den naklen rivayet etti. (Demiş ki) : Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular:


«Cennetin kapısında durdum. Bir de gördüm ki, ona girenler hep fakirlerdir. Mevki sahipleri mahpusdurlar. Yalnız cehennemlikler müstesna! Onlar cehenneme (götürülmeye) emrolunmuşlardir. Bir de cehennemin kapısında durdum. Gördüm ki : Umumiyetle oraya girenler kadınlardır!»




94- (2737) Bize Züheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İsmail b. İbrahim Eyyub'dan, o da Ebû Recâ' El-Utâridî'den naklen rivayet etti. (Demiş ki) : İbnû Abbâs'ı şunu söylerken işittim: Muhammed (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):


«Cennete muttali oldum. Ve ekseri ehlinin fakirler olduğunu gördüm, cehenneme muttali oldum ve ekser ehlinin kadınlar olduğunu gördüm! buyurdular.




(...) Bize bu hadîsi İshâk b. İbrahim de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Sekafî haber verdi. (Dedi ki) : Bize Eyyûb bu isnadla haber verdi.




(...) Bize Şeyban b. Ferrûh da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû'l-Eşheb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Recâ' İbnû Abbas'dan naklen rivayet etti ki: Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) cehenneme muttali olmuş...


Ve râvi Eyyub'un hadîsi gibi anlatmıştır.




(...) Bize Ebû Küreyb rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebû Üsâme, fiaîd b. Ebî Arûbe'den rivayet etti. O da Ebû Reca'yı İbnû Abbas'dan naklen rivayet ederken dinlemiş. (Demiş ki) : Resvlüllah(Sallallahü Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdular...


Ve râvi yukarki hadîsin mislini anlatmıştır,




95- (2738) Bize Ubeydullah b. Muâz rivayet etti. (Dedi ki) : Bize tabam rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Ebû Teyyah'dan rivayet etti. (Demiş ki) : Mutarrif b. Abdullah'ın iki karısı vardı. Onların birinin yanından geldi de, öteki:


— Sen filân hanımın yanından mı geldin? diye sordu. O da:


— Ben tmran b. Husayn'ın yanından geldim. Bize rivayet etti ki: Resûlüllah (SaüaUahü A leyhi ve Selleın):


«Muhokkak cennet sâkinlerinin en azı kadınlardır.» buyurmuşlar.




(...) Bize Muhammed b. Velîd b. Abdi'l-Hamid de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Ebû Teyyah'dan rivayet etti. (Demiş ki) : Mutarrıf'i rivayet ederken dinledim. Kendisinin iki karısı varmış...


Râvî Muaz'ın hadîsi mânâsında rivayette bulunmuştur.


Ebû Üsâme rivayetini Buharı «I^itâbu'n-NikâhVda tahric etmiştir.


Mevki sahibi diye terceme ettiğimiz Ashâb-ı Cddden murad; dünyada nâsîbi bol, zengin ve itibarlı olanlardır.


Bunlar hesab vermek için hapsedilecek, fakirler1 onlardan beş yüz sene önce cennete gireceklerdir. Nitekim bu hususta .hadîs vârid olmuştur. İstisna edilen zenginler küfür veya günahları sebebiyle cehenneme sevk-edileceklerdir. Bu hadîsler fakirliğin ve fakirlerin faziletine delildirler.




96- (2739) Bize Ebû Zür'a Ubeydullah b. Abdi^l-Kerim rivayet etti. (Dedi ki) : Bize İbnû Bükeyr rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Ya'kub b. Abdirrahman Musa b. Ukbe'dcn, o da Abdullah b. Dinar'dan, o da Abdullah b. Ömer'den naklen rivayet etti. (Demiş ki) : Kesûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'in bir duası da şuydu :


«Allahım! Ben nimetinin zevalinden, afiyetinin değişmesinden intikamınla bütün hısımının anîden gelmesinden sana sığınırım.»


Nevevî diyor ki : «Bu hadîs Müslim'in kadınlar hadîsleri arasına aldığı hadîslerdendir. Halbuki onu bu hadîslerin başına alması gerekirdi. Müslim bu hadîsi İslâm'ın hafızlarından ve en belleyişlilerinden biri olan Ebû Zür'ate'r.Râzî 'den rivayet etmiştir. Sahîh'inde ondan yalnız bu hadîsi rivayet etmiştir. Ebû Zür'a Müs1im'in akranındandır. Ondan üç sene sonra ikiyüz altmış dört tarihinde vefat etmiştir.»


Maamafih Sahih-i Müslim'in Mısır baskısı nüshalarında bu hadîs yoktur.




97- (2740) Bize Saîd b. Mansûr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Süf-yân ile Mu'temir b. Süleyman, Süleyman Et-Teymî'den, o da Ebû Osman En-Nehdî'den, o da Üsâme b. Zeyd'den naklen rivayet etti. (Şöyle demiş) : Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):


«Kendinden sonra erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fiîne bırakmadım.» buyurdular.




98- (2741) Bize Ubeydullah b. Muaz El-Anberî ile Süveyd b. Saîd ve Muhammed b. Abdi'1-A'la toptan Mu'temir'den rivayet ettiler. İbnû Muâz (Dedi ki) : Bize Mu'temir b. Süleyman rivayet etti. (Dedi ki) : Babam şunu söyledi: Bize Ebû Osman, Üsâme b. Zeyd b. Harise ile Saîd b. Zeyd b. Amr b. Nüfeyl'den rivayet etti. Onlar da Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'den naklen rivayet etmişler ki, şöyle buyurmuş :


«Kendimden sonra insanlar içinde erkeklere kadınlardan daha zararlı bir fitne bırakmadım.»




(...) Bize Ebû Bekr b. Ebî Şeybe ile İbnû Nümeyr de rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Ebû Hâlid El-Ahmer rivayet etti. H.


Bize Yahya b. Yahya da rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Hüşeym haber verdi. H.


Bize İshâk b. İbrahim dahi rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Cerir haber verdi.


Bu râvilerin hepsi Süleyman Et-Teymî'den bu isnadla bu hadîsin mislini rivayet etmişlerdir.




99- (2742) Bize Muhammed b. Müsennâ ile Muhammed b, Beşşâr rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Ebû Mesleme'den rivayet etti. (Demiş ki) : Ebû Nad-ra'yı, Ebû Saîd'i Hudrî'den, o da Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) den naklen rivayet ederken dinledim. Şöyle buyurmuşlar :


«Şüphejiz dünya tatlı, yeşildir. Ve şüphesiz Allah sizi dünyaya halife kılmıştır. Ama ne yapacaksınız diye bakar. İmdi dünyadan korunun, kadınlardan da korunun! Çünkü Benî İsrail'in ilk fitnesi kadınlarda idi.»


İbnû Beşşâr'ın hadîsinde: «Ne yapacağınıza bakmak için...» ibaresi vardır.


Kadın fitnesinin en zararlı bir şey olması şundandır : Erkek, çocuklarını kadından dolayı sever. Annesi nikâhında olan çocuğu, annesi boşanan veya ölen çocuktan ekseriya daha çok sever. Bu sebeble onun her dediğini yapar. Hukemadan biri şöyle demiştir : «Kadınların hepsi serdir. Onların en şer tarafı, erkeğin onlarsız olamamasıdır. Halbuki kadınların akıl ve dinleri noksandır. Erkeği de akıl ve din noksanlığı icâbı yapılacak işlere sevkederler. Meselâ: Din umurunu öğrenmekten alıkoyarlar. j Dûnda umuruna fazla düşürürler. İşte fesadın en şiddetlisi de budur.»


Kadınlar tâbiri zevcesi olsun olmasın bütün kadınlara şâmildir! Zevcelerin fitnesi daha da çoktur.


«Dünya tatlı, yeşildir.» tâbirinden iki şey kastedilmiş olabilir : Biri dünyanın güzelliği, parlaklığı ve taze meyveler gibi lezzetli oluşu; diğeri yeşil sebze gibi çabuk gelici geçici olmasıdır.




27- Mağaraya Sığınan Üç Kişi Kıssası İle Salih Amellere Tevessül Babı



100- (2743) Bana Muhammed b. İshak El-Müseyyebî rivayet etti. (Dedi ki) : Bana Enes (yâni Ebû Damra İbnû Iyâz) Musa b. Ukbe'den, o da Nâfi'den, o da Abdullah b. Ömer'den, o da Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem)'4cn naklen rivayet etti. Ki, şöyle buyurmuşlar :


«Bir zamanlar üç kişi yolda giderlerken kendilerini yağmur tutmuş ve dağda bir mağaraya sığınmışlar. Arkacığsndan mağaranın ağzına dağdan bir kaya düşmüş ve onları kapamış. Bunun üzerine yolcular birbirlerine :


— Bakın Allah için sâlih amel işledinizse, o ameller vasıtasıyle Allah'a duâ edin. Ola ki, Allah bu kayayı sizden açar, demişler, içlerinden biri :


— Allahım! Benim iki ihtiyar geçkin ana-babam!a, bir kanm ve küçük çocuklarım vardı. Onlara iyi bakardım. Hayvanlarımı yanlanna geiir-diğim vakit süt sağar, evvelâ annemle babamdan başlsyarak çocuklanm-dan önce onlara içirirdim. Şu var ki : Bir gün ağaçlık beni uzaklara götürdü de akşamlayıncaya kadar gelemedim. Ve onları uyumuş buldum. Hemen evvelce yaptığım gibi süt sağdım. Ve kabı getirerek başlan ucuna dikildim. Onları uykularından uyandırmaya kıyamıyor; çocuklara da onlardan evvel süt vermekten çekiniyordum. Çocuklar ayaklanrr.in dibinde çağrışıyorlardı. Benim ve çocukların hâli bu minval üzere fecir doğuncaya kadar devam etti. Eğer benim bunu senin rızanı dileyerek yaptığını biliyorsan, bu kayadan bize bir mikdann; arala da, ondan gökyüzünü görelim, demiş. Bunun üzerine Allah kayanın bir mikdannı aralamış ve ondan gökyüzünü görmüşler. Diğeri :


— Allahım! Benim bir amcam kızı vardı. Onu erkeklerin kadınları sevmesinin en son derecesiyle sevmiştim. Ondan kendisiyle evlenmek taleb ettim. Ama o, kendisine yüz altın getirmedikçe bunu kabul etmedi. (Çalışıp) Yoruldum. Nihayet yüz altını topladım ve ona götürdüm. Ayaklarının önüne oturduğumda :


__ Ey Allah'ın kulu! Allah'dan kork ve bu mührü nahak yere açma!


dedi. Ben de yanından kalktım. Eğer bunu senin rızânı dileyerek yaptığımı biliyorsan, bu kayanın bir kısmını bize aç, demiş. Allah Teâla da—onlara (bir miktar daha) açmış, öteki :


__ Allahım! Ben bir ölçek pirince bir çırak tutmuştum, işini bitirdiği vakit :


— Bana hakkımı ver! dedi. Ben de kendisine ölçeğini arzettim. Fakat o kabul etmedi. Onu ekmeye devam ettim. Nihayet o pirinçten çobanla-rıyle birlikte bir sürü sığır elde eltim. Derken bana geldi ve :


__ Allah'dan kork da benim hakkıma zulmetme! dedi. Ben :


__ Çobanlarıyle beraber şu sığırlara git de onları al! dedim. (Bu sefer):


— Allah'dan kork! Benimle alay etme! dedi.


__ Ben seninle alay etmiyorum. Bu sığırları çobanlarıyle birlikte al!


dedim. O da aldı, götürdü. Eğer bunu senin rızanı taleb için yaptığımı biliyorsan, bize (kayanın) kalan kısmını da aç! demiş. Bunun üzerine Allah kalan kısmı da açmış.»




(...) Bize İshûk b. Mansûr ile Abd b. Humeyd de rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Ebû Asım, İbnû Cüreyc'den naklen haber verdi. (Demiş ki) : Bana Musa b. Ukbe haber verdi.


Bana Süveyd b. Saîd de rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ali b. Mûshir Ubeydullah'dan rivayet etli.


Bana Ebû Kûreyb ile Muhammed b. Tarif El-Becelî dahi rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize İbnû Fudayl rivayet etti. (Dedi ki) : Bize E!û Varakabe b. Meskale rivayet etti.


Bana Züheyr b. Harb ile Ilascn El-IIulvâni ve Alı d b. llumeyd de rivayet ettiler. (Dediler ki) : Bize Ya'kub (yâni; İbni İbrahim b. Sa'd) rivayet etti. (Dedi ki) : Bize babam, Salih b. Keysan'dan rivayet etti. Bu râvilerin hepsi Nâfi'den, o da İbııû. Ömer'den, o da Peygamher (Sallallahii A'eylıi ve Sellenı) 'den naklen Ebû Damre'nin Musa b. Ukbe'den rivayet ettiği hadîs mânâsında rivayette bulunmuşlardır. Onlar hadîslerinde : «yürümeye çıkmışlardı...» cümlesini de ziyâde etmişlerdir. Salih'in hadîs'in-de: «gezinti yapıyorlardı...» cümlesi vardır. Yalnız Ubcydullah müstesna! Çünkü onun hadîsinde: «çıkmışlardı...» cümlesi vardır. Ondan sonra bir şey anmamıştır.




(...) Bana Muhammed b. Schl Et-Temînıî ile Abdullah b. Abdirrahman b. Behram ve Ebû Bekr b. İshâk rivayet ettiler. (İbnû Sehl: HUd-desena, dedi. Ötekiler : Ahberana tâbirini kullandılar. Dediler ki) : Bize Ebû'l-Yeman haber verdi. (Dedi ki) : Bize Şuayb, Zührî'den naklen haber verdi. (Demiş ki) : Bana Salim b. Abdillah haber verdi ki, Abdullah b. Ömer şöyle demiş: Ben Resûlüllah (Sallallahii Aleyhi ve Sellem) 'i şöyle buyururken dinledim:


«Sizden öncekilerden üç kişi yola koyuldular. Nihayet onları geceleme (ihtiyacı) bir mağaraya sığındırdı...»


Ve râvi hadîsi Nâfi'in, İbnû Ömer'den rivayet ettiği hadîs mânâsında anlatmıştır. Şu kadar var ki o :


«Onlardan bir adam : Allahtm! Benim ihtiyar yaşlı anne-babam vardı. Ben onlardan önce ne aileye içeceî: bir şey verirdim, ne de mala...» demiştir. Bir de şöyle demiştir : «Kız bana gelmekten imtina etti. Hattâ kıtlığa duçar oldu. Bunun üzerine bana geldi. Ben de ona yüz yirmi altın verdim.» Şunu da söylemiştir : «Ben onun ücretini ürettim. Hattâ ondan dalga dalga birçok inallar meydana geldi.» Şunu da söylemiştir : «Müteakiben mağaradan çıkıp gittiler.


Bu hadîsi Buhârî «Kitâ!m'l-Büyu'»da tahric etmiştir.


«Ayaklarının önüne oturdum...» tâbirinden murad; cinsî münasebet için oturmaktır.


«Mührü nahak yere açma...» tâbiri, bekâretimi zina ile bozma, demekten kinayedir.




Bu Hadisden Çıkarılan Hükümler :



1- Bir insanın baş sıkısında ve yağmur duası gibi şeylerde Allah Teâlâ'ya kendi ameliyle tevessül etmesi caizdir.


2- Hadîs-i şerif, anneye babaya itaat ve hizmetin, onları zevce ve evlâd üzerine tercih etmenin faziletine delildir.


3- Hadîs-i şerîf elinde olup, arzu ettiği halde, sırf Allah rızâsı için haram olan şeylerden sakınmanın faziletine de delildir.


4- îcâre, yâni kiraya verme caizdir.


5- Hanefîler'le diğer bazı ulema bu hadîsle istidlal ederek sonradan sahibi razı olmak şartıyle bir kimsenin malını izni olmaksızın satabileceğine kail olmuşlardır. Çünkü bu hadîste mal sahibi, çırağın izni olmadan onun pirincini ekmiş, üretmiştir. Şâfiî1er'e göre böyle bir tasarruf caiz değildir.


6- Hadîs-i şerîf evliyanın kerameti hak olduğuna delildir. Ehl-i Sünnetin mezhebi de budur.


--------------------------------------------------------------------------------


[1] Kocası Ebû'd-Derda'yı kastediyor.
dua

Anonim" seçeneğiyle isim vermeden yorum yazılabilir.
"Adı/URL" seçeneğiyle sadece isim verilerek de yorum eklenebilir.

Yorum Gönder (0)
Daha yeni Daha eski