Hazır bulunmayan, gizli olan. Duyu organlarıyla doğrudan ya da dolaylı olarak ulaşılamayan"bilgiyle kuşatılamayan, müşâhede alanının
dışında kalan her şey. Taberî'ye göre bütün mümkünler gaybı oluşturur.
Kur'an gayb kelimesini, insanların içlerinde taşıdıkları şeyleri, gelecekleriyle ve dönecekleri yerle ilgili hususları, geçmişte kalmış kişi ve
olayların bilgisini, insan dışı varlılar dünyasını, ahiret hayatını ve gelecek olayları içine alacak biçimde hep hazır olanın zıddı anlamında
kullanılır. Râğıb el-İsfâhânî şu tarifi verir: "Gözle görülemeyen, duyularla idrak edilemeyen, insan bilgisinin dışında olan" (el-Müfredât, III, 192).
Müşâhede alanının dışında olması, gaybın insanlarca bilinememesini ifade eder. Bu nedenle Kur'an sürekli gaybın yalnız Allah tarafından
bilinebileceğini anlatır: "Göklerde ve yerde Allah'tan başka kimse gaybı bilemez" (en-Neml, 27/65). "Gayb, Allah'ındır" (Yunus,10/20). "Gaybın
anahtarları O'nun yanındadır, onları Allah'tan başkası bilmez" (el-En'âm, 6/59). Ayrıca Hz. Peygamber'e de, "Ben size Allah'ın hazineleri
yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem"(el-En'âm, 6/50) demesi buyurulur. Kur'an'da elliden fazla ayet gaybı yalnız Allah'ın bilebileceğiyle
ilgilidir.
Kur'an, gaybın Allah'tan başka hiç kimse tarafından bilinemeyeceğini belirtmekle birlikte peygamberleri ayrı tutar: "Allah sizi gaybe muttali
kılacak değildir; ancak Allah rasûllerinden dilediğini seçer" (Âl-i İmrân, 3/179). "Gaybı bilen O'dur. Gizli bilgisini kimseye göstermez; ancak razı
olduğu. resule gösterir" (el-Cin, 72/26-27). Ne var ki, ayetlerden de anlaşılacağı gibi resullerin gaybe ilişkin bilgileri Allah'ın bilgilendirmesinden
dolayıdır; yoksa onlar da gaybı kendi güçleri ile bilemezler.
Allah, Kur'an'la Hz. Peygamber'e gayb bilgilerini bildirmiş, açıklamıştır. Nitekim Kur'an'da "...bu, gayb haberlerindendir, sana vahyediyoruz"
(Âl-i İmrân, 3/44, Nûh, 11/49) buyurulmaktadır. Bu özelliği nedeniyle Kur'an, Allah tarafından "gayb" olarak adlandırılır: "O, gaybdan
(Kur'an'dan) dolayı itham altında tutulamaz" (et-Tekvîr, 81/24). Bu ayetlere dayanan bazı İslâm bilginleri Hz. Peygamber'e bildirilen gayb
bilgilerinin Kur'an'la sınırlı olduğunu, Kur'an dışında herhangi bir gayb haberi bildirilmediğini savunurlar. Buna karşılık İslâm bilginlerinin
büyük çoğunluğu Hz. Peygamber'e Kur'an dışında da vahiy geldiğini (vahy-i gayri metluv), dolayısıyla Kur'an dışında kalan bazı gayb bilgileri
verildiğini kabul ederler. Bu gayb bilgileri de hadislerce aktarılır.
Müfessirler gaybı ikiye ayırarak birincisine "mutlak gayb", ikincisine de "izâfî gayb" adını verirler. Mutlak gaybı Allah'ın zatı, meleklerin
mâhiyeti, kıyamet, ahiret, cennet, cehennem gibi insanın kendi imkan ve yetenekleriyle hiçbir şekilde bilgisine ulaşamayacağı alan oluşturur.
İzâfi gayb ise yer, zaman, imkân ve yetenek gibi nedenlerle bazı insanların bilgisine ulaşamadığı, buna karşılık bazı insanların bilgisi içinde
olabilen olay ve olgulardır.
Hakîkat, asıl âlem olan gayb âlemidir. Bu dünya onun bir tecellisidir. Hakîkat görülmez; görülen onun görüntüsüdür. Tıpkı ışık, ısı, ses, koku, tat
gibi (Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, I,172 vd.). Allah ve Resulu dışında hiç kimsenin mutlak gayb olan âlemle ilgili şeyler bilmesi
mümkün değildir: Sihirbazların ve onların yardımcıları olan şeytanların gaybı bilmesi mümkün değildir. Kur'an onlar için "kulak hırsızları" (el-
Hicr, 15/18) der.
Ahmet ÖZALP
dışında kalan her şey. Taberî'ye göre bütün mümkünler gaybı oluşturur.
Kur'an gayb kelimesini, insanların içlerinde taşıdıkları şeyleri, gelecekleriyle ve dönecekleri yerle ilgili hususları, geçmişte kalmış kişi ve
olayların bilgisini, insan dışı varlılar dünyasını, ahiret hayatını ve gelecek olayları içine alacak biçimde hep hazır olanın zıddı anlamında
kullanılır. Râğıb el-İsfâhânî şu tarifi verir: "Gözle görülemeyen, duyularla idrak edilemeyen, insan bilgisinin dışında olan" (el-Müfredât, III, 192).
Müşâhede alanının dışında olması, gaybın insanlarca bilinememesini ifade eder. Bu nedenle Kur'an sürekli gaybın yalnız Allah tarafından
bilinebileceğini anlatır: "Göklerde ve yerde Allah'tan başka kimse gaybı bilemez" (en-Neml, 27/65). "Gayb, Allah'ındır" (Yunus,10/20). "Gaybın
anahtarları O'nun yanındadır, onları Allah'tan başkası bilmez" (el-En'âm, 6/59). Ayrıca Hz. Peygamber'e de, "Ben size Allah'ın hazineleri
yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem"(el-En'âm, 6/50) demesi buyurulur. Kur'an'da elliden fazla ayet gaybı yalnız Allah'ın bilebileceğiyle
ilgilidir.
Kur'an, gaybın Allah'tan başka hiç kimse tarafından bilinemeyeceğini belirtmekle birlikte peygamberleri ayrı tutar: "Allah sizi gaybe muttali
kılacak değildir; ancak Allah rasûllerinden dilediğini seçer" (Âl-i İmrân, 3/179). "Gaybı bilen O'dur. Gizli bilgisini kimseye göstermez; ancak razı
olduğu. resule gösterir" (el-Cin, 72/26-27). Ne var ki, ayetlerden de anlaşılacağı gibi resullerin gaybe ilişkin bilgileri Allah'ın bilgilendirmesinden
dolayıdır; yoksa onlar da gaybı kendi güçleri ile bilemezler.
Allah, Kur'an'la Hz. Peygamber'e gayb bilgilerini bildirmiş, açıklamıştır. Nitekim Kur'an'da "...bu, gayb haberlerindendir, sana vahyediyoruz"
(Âl-i İmrân, 3/44, Nûh, 11/49) buyurulmaktadır. Bu özelliği nedeniyle Kur'an, Allah tarafından "gayb" olarak adlandırılır: "O, gaybdan
(Kur'an'dan) dolayı itham altında tutulamaz" (et-Tekvîr, 81/24). Bu ayetlere dayanan bazı İslâm bilginleri Hz. Peygamber'e bildirilen gayb
bilgilerinin Kur'an'la sınırlı olduğunu, Kur'an dışında herhangi bir gayb haberi bildirilmediğini savunurlar. Buna karşılık İslâm bilginlerinin
büyük çoğunluğu Hz. Peygamber'e Kur'an dışında da vahiy geldiğini (vahy-i gayri metluv), dolayısıyla Kur'an dışında kalan bazı gayb bilgileri
verildiğini kabul ederler. Bu gayb bilgileri de hadislerce aktarılır.
Müfessirler gaybı ikiye ayırarak birincisine "mutlak gayb", ikincisine de "izâfî gayb" adını verirler. Mutlak gaybı Allah'ın zatı, meleklerin
mâhiyeti, kıyamet, ahiret, cennet, cehennem gibi insanın kendi imkan ve yetenekleriyle hiçbir şekilde bilgisine ulaşamayacağı alan oluşturur.
İzâfi gayb ise yer, zaman, imkân ve yetenek gibi nedenlerle bazı insanların bilgisine ulaşamadığı, buna karşılık bazı insanların bilgisi içinde
olabilen olay ve olgulardır.
Hakîkat, asıl âlem olan gayb âlemidir. Bu dünya onun bir tecellisidir. Hakîkat görülmez; görülen onun görüntüsüdür. Tıpkı ışık, ısı, ses, koku, tat
gibi (Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur'an Dili, I,172 vd.). Allah ve Resulu dışında hiç kimsenin mutlak gayb olan âlemle ilgili şeyler bilmesi
mümkün değildir: Sihirbazların ve onların yardımcıları olan şeytanların gaybı bilmesi mümkün değildir. Kur'an onlar için "kulak hırsızları" (el-
Hicr, 15/18) der.
Ahmet ÖZALP