Müfessir Alaeddin Hazretleri
Kutgün
Eyüpgiller, ‘Kastamonu Kent Tarihi’ isimli çalışmasında Çobanoğlları
dönemindeki Kastamonu’yu anlatırken, fethin ardından yaptırılan ilk
binalar arasında Müfessir Alaeddin türbesini de sayar. Vaktiyle bir
mezarlık olan alan içersinde yer alan ve geçirdiği değişikliklerle
tarihi vasfını kaybetmiş olan yapının banisinin, türbe içersinde şahide
taşı gibi duran ve daha sonra müzeye kaldırılan 1289 tarihli kitabeye
dayanılarak, Candaroğulları hükümdarı Şemseddin Yaman Candar olduğu
ileri sürülmektedir. Dikdörtgen planlı yapının 1851 yılında Hamdi Paşa
tarafından tamir ettirildiği, 1922 yılında duvarında duran ve sonradan
müzeye kaldırılan bir kitabeden anlaşılmaktadır.
Türbede Müfessir Alaeddin Efendi, Sırtlı Hoca Ali Senai Efendi, 1870’de ölen İzbelizade Mehmet Efendinin sandukalarından başka sahibi
bilinmeyen üç mezar daha vardır. Bu sandukalardan birinin üzerinde 1374
tarihi bulunmakta olup yapı 1989 yılında onarılmıştır.
Necati
Kertiş,’Kastamonu Yatırlarının sosyal bütünleşme açısından bölge halkı
üzerindeki tesirleri’ adlı yüksek lisans tezinde, Müfessir Alaeddin
Hazretleri hakkında şu bilgileri verir. Belhli veya Buharalı olduğu
söylenen Müfessir Alaeddin hacc için Mekke-i Mükerreme'ye geldiğinde
İmameyn'den bir veli yanına gelerek: "Siz hacc esnasında Kastamonulu
hacılardan bir zatın kerimesini görerek ona aşık olacaksınız, zahiri
aşkın size zarar vermemesi için şimdiden onunla nikahlanınız", der. O da
cevaben: "Ben burada garibim, kimse bilmem, bu işi kendim nasıl
yaparım?", karşılığını verir. Veli, 'Biz sana yardımcı oluruz." Diye
cevap verir. Müfessir Alaeddin bundan sonra Medine'ye giderek bir ev
alır, oturur ve bir gece Hz. Ebu Bekir(r.a.)'i rüyasında görür. Onun
söylediği sözler üzerine Kastamonu'ya gelir.
Müfessir
Alaeddin’in Farsça iyi bir tefsiri vardır ve bu tefsirlerinde Kur’an’ın
manası ile tevilini birbirine karıştırmamış olduğu söylenir. Ayrıca Cevahirü'l-Esdaf adlı eserin bu zata ait olduğu, ve başka kitapları da bulunduğu ileri sürülür.
Zekiye
Çağımlar ise, ‘Kastamonu Halk Kültürü içinde yatır-ziyaret inancı ve bu
inanç çerçevesinde Şeyh Şaban-ı Veli etrafında oluşturulan efsaneler’,
adlı çalışmasında Müfessir Alaeddin’e de yer verir.
Hakkında
geçmişten gelen bir çok menkıbe anlatıldığı gibi, günümüzde yaşanan
olağanüstü olayların çeşitli şekillerde belgelendiği türbelerden birisi
de Müfessir Alaeddin Hazretleridir. Fazıl Çiftçi’den nakille, hicri
665-747 yıllarında yaşamış, döneminin önemli alimlerinden biri olduğu
ileri sürülür. Hakkında anlatılan menkıbelerden en bilineni de evliyanın
Kur’an-ı Kerim öğretmesi üzerinedir. Menkıbeye göre bir öğrencisine
Kur’an-ı Kerim dersi verirken, tamamlayamadan vefat eder. Vefatından
sonra öğrencisine rüyasında her gece kabrine gelmesini söyler. Bunun
üzerine öğrenci her gece evliyanın kabrine gider ve evliya da yarım kalan dersini tamamlatıp öğrenciye Kur’an-ı Kerimi öğretir.
Abdulhalim
Durma, ‘Evliyalar Şehri Amasya’ adlı çalışmasında, bu menkıbenin
benzerinin Müfessir Alaeddin Hazretlerine atfen Amasya evliyasından Hacı
Ömer Efendi hakkında da anlatıldığını kaydeder. Müftü Hacı Ömer
Efendi’nin bu menkıbenin teşekkülüyle birlikte isminin Dersi Tamam
olarak halkın zihninde yer aldığı görülür.
Aynı
menkıbe başka bir versiyonla şu şekilde anlatılır :”Talebesine tefsir
dersleri verirken vefat etmesi üzerine, defnedildiği günün gecesi,
öğrencilerinin ayrı ayrı hepsinin rüyasına girerek mezarının başına
gelip orada derslerine devam etmelerini tembihler. Ertesi sabahtan
itibaren mezarın başında toplanan talebeler, aynen hayatta imiş gibi
hocalarının sesini duyarak tefsirin kalan kısmı tamamlanıncaya kadar her
gün derslere devam ederler. Bir gün talebelerin ciddiyetten
uzaklaştıkları esnada, “Benim sağlığımda olduğu gibi yine aynen
ciddiyetinizi muhafaza edeceksiniz!”, diyerek onları ikaz eder.
Bir
menkıbe de pek çok kişinin şahit olduğu, türbenin yıkılarak üzerinden
yol geçirilme çalışmaları sırasında yaşanan olaylarla ilgilidir.
Belediye yol çalışmaları yaparken, plana göre türbenin bulunduğu yerden
yol geçecektir. Bunun için dozerler gelir, türbenin yıkımına başlanır.
Fakat ne olursa olur, bir türlü dozerler çalışmaz. Bütün gayretlere
rağmen dozerler çalışmayınca mahalle sakinleri ve belediye işçileri
türbenin yıkımına kazma ve kürekle yapmaya karar verirler. Fakat kim
toprağa kazmayı küreği sokarsa onun aleti kırılır, elinde kalır.
Şaşkınlık içindeki mahalleli ve işçiler çalışmaya devam ederken türbenin
içinden ışıklar çıkmaya başlar. Korkan ahali çalışmayı bırakır. O
günden sonra türbenin yerinde kalmasına karar verilir ve türbe
onarılarak bugünkü görünümüne getirilir.
Görülen
bu ışıkla ilgili anlatılan bir başka menkıbe de, türbenin kendisini
kötü niyetli kişilere göstermediği üzerinedir. Buna göre, bir gün
türbeye kalbinde iyi niyet olmayan kişiler gelir.
Üstelik
bunların dini inancı da zayıftır. Gelen kişilerin kötü niyetli olmaları
evliyayı rahatsız eder. Bu kişiler türbenin önündeki terastan Kastamonu
şehrine bakarken arkalarına döndüklerinde türbenin yerinde olmadığını,
boş bir arsa ile karşı karşıya bulunduklarını görürler. Şaşkınlık ve
korku içinde yüzlerini tekrar şehre dönüp bir süre öyle durduktan sonra
tekrar türbenin olduğu yere baktıklarında bu defa türbenin bulunduğu
yerde mum alevi şeklinde bir ışığın olduğunu ama yine türbenin
olmadığını görürler. Bunun üzerine büyük bir korkuyla kaçarak orayı terk
ederler. Türbenin etrafında ışık yanmasının o zamandan itibaren
olduğuna inananlar vardır. Bu olayların duyulmasından sonra, türbeyi ve
ışıkları merak eden araştırmacılar 1981 yılında türbeye gelirler. Bu
konuda gazetelerde de çıkan haberlere göre, gece türbenin fotoğrafı
çekildiğinde etrafında “Nur” denilen bir ışık halesinin bulunduğu
görülmüştür. Çalışmalar sürdürüldükçe türbenin yanında poz veren
kişilerin fotoğraflarının da ilginç bir görüntü oluşturduğu ya
etraflarında ışık halesinin olduğu ya da bedenlerinin bir kısmının
karanlıkta kaldığı tespit edilmiştir. Bilimsel olarak bir açıklaması
bulunamayan bu durum türbenin Türkiye çapında da tanınmasını
sağlamıştır.
Yaşar Kalafat, ‘Kastamonu ve yakın çevresindeki İslam azizleri’ adlı çalışmasında, bakımını hayırseverlerin yaptığı türbenin yılda 3.000 kişi tarafından ziyaret edilmekte olduğunu kaydeder.
Kaynakça
ÇAĞIMLAR
Zekiye , KASTAMONU HALK KÜLTÜRÜ İÇİNDE YATIR-ZİYARET İNANCI VE BU iNANÇ
ÇERÇEVESİNDE ŞEYH ŞABAN-I VELİ ETRAFINDA OLUŞTURULAN EFSANELER
Durma Abdulhalim, Evliyalar Şehri Amasya
EYÜPGİLLER Kemal Kutgün, Kastamonu Kent Tarihi, Doktora Tezi,1995
KALAFAT Yaşar, KASTAMONU VE YAKIN ÇEVRESİNDE İSLAM AZİZLERİ
