Bâb: Yüce Allah'ın "Namaz Bittiğinde.." Buyruğu
212- Ahmed b.
Yunus bize anlatarak dedi ki: Züheyr bize Humeyd'den, o Enes'ten (ra) şunu
nakletti:
Abdurrahman b. Avf (ra) Medine'ye geldi.
Allah Resulü (sav) onunla Ensâr'dan Sa'd b. er-Rebî arasında kardeşlik tesis
etti. Sa'd varlıklı bir kimseydi. Abdurrahman'a "Seninle servetimi yarı yarıya
paylaşayım, seni evlendireyim" dedi. Abdurrahman "Allah senin aileni de,
servetini de mübarek kılsın, bana çarşıyı gösterin" dedi.
Ertesi sabah erkenden çarşıya gitti,
çökelek ve tereyağiyla döndü. Onu ev halkına getirmişti. Bu şekilde kısa bir
süre ya da Allah'ın dilediği kadar- kaldık. Bir gün üzerinde damatların
süründüğü kokunun sarılığıyla geldi.
Allah Resulü (sav) "Evlendin mi?" diye
sordu. "Ensâr'dan bir hanımla evlendim ya Resulallah!" dedi. Allah Resulü (sav)
"Mehir olarak ne verdin?" diye sorunca "Bir nevât - ya da nevât ağırlığınca-
altın" dedi. Bunun üzerine Allah Resulü (sav) şöyle buyurdu:
Şerh
Bana çarşıyı gösterin" ifadesi Abdurrahman
b. Avf a ait olup emsalsiz bir yardım teklifine karşılık söylenmiştir. O,
ticareti kuvvetli, çarşı pazarda ekeneğini çıkarabileceğine inanan biriydi. Bu
yüzden de karşılıksız verilecek büyük bir serveti nazikçe geri
çevirmişti.
Hüküm
Burada bâb başlığı olarak zikredilen âyet,
Cuma sûresinin sonunda Cuma namazı sona erdiğinde yeryüzüne dağılıp Allah'ın
lütfettiği rızkı arama emrini içermektedir. Ticaret dinimize göre helal kazanç
yollarından biridir. Ancak ticaretin de belli kuralları vardır ki bunlardan biri
Cuma günü namaz için çağrı yapıldığında alışverişi terk etmektir.
Ders
Sağlıklı ve üretken bir toplumun
kurulabilmesi için, tarım kesimi, sanayi kesimi ve ticaret kesiminin aktif bir
şeküde etkinlikte bulunmaları şarttır. Bu üç kesim, belli bir disiplin ve arz
talebin doğurduğu eşgüdüm içinde faaliyet gösterdikleri takdirde toplumda
ekonomik bakımdan fazla sıkıntı olmayacak, herkes işini gücünü bilerek, kimse
kimseye yük olmayacaktır.
Üretim ve ticaretin her hangi bir
noktasında bulunmadan hazır kaynaklarla beslenmek, birilerinden destek beklemek
ise bir müslümana hiç yakışmayan davranış türüdür. Müslüman, Abdurrahman b. Avf
(ra) gibi olabilmeli, Medine'nin en zenginlerinden birinin servetinin yarısına
konmayı dışlayıp ekmeğini kendi zeka ve alın teriyle kazanmanın yollarını
araştırmalıdır.
Bâb: Çarşı Pazar Hakkında Söylenenler
213- Kuteybe
bize anlatarak dedi ki: Cerîr bize el-A'meş'ten, o Ebû Salih'ten, o Ebû
Hüreyre'den (ra) şöyle dediğini nakletti:
Altah Resulü (sav) buyurdu ki: Sizden birin
cemaatle kıldığı namaz, dükkanında veya evinde kıldığı namazdan yirmi küsur
derece daha üstündür. Şöyle ki o abdest aldığı ve abdesti güzel kıldığı, sonra
namazdan başka maksadı olmaksızın ve namazdan başka bir saikı bulunmaksızın
mescide vardığı takdirde hiçbir adım atmaz ki onunla bir derece yükseltilmesin
veya günahlarından biri silinmesin. Melekler de namaz kıldığı mekanda durduğu
sürece sizden birine salat eder "Allahım! Ona salat et! Allahım! Ona merhamet
et!" diye niyazda bulunurlar. Orada abdestini bozmadıkça ve kimseye eziyet
etmedikçe böyle olur.
Şerh
Sizden birin cemaatle kıldığı namaz,
dükkanında veya evinde küdığı namazdan yirmi küsur derece daha üstündür."
ifadesinde cemaat ile namazın fazileti hakkında açık bir hüküm ihtiva
etmektedir. Hadisin bu bölümde zikredilme sebebi ise, tıpkı ev gibi dükkânda ve
çarşı pazarda da namaz kılınabileceğinin bilinmesidir.
Hüküm
Çarşıda veya evde tek başına kılınan
namazdan, camide cemaatle kılınan namaz daha faziletlidir.
Evde kılınan namaz da çarşıda kılınan
namazdan faziletlidir. Zira çarşı, pazar, şeytanın daha etkili olduğu yerlerdir.
Evde ve çarşıda cemaatle kılınan namaz da, tek başına kılınan namazdan daha
faziletlidir.
Huşûyu gidermesi ve kalbi alıkoyması gibi
nedenlerle sokakta, çarşıda namaz kılmak, hoş olmamakla beraber
caizdir.
Ders
Namaz, necis olmamak şartıyla her yer
kılınabilir. Bu anlamda bütün yeryüzü biz Müslümanlara secde kılınmıştır. Ancak
çarşı pazarlar ve dükkânlar, namazda olması gereken huzur ve sükûn hâlinin
bulunmadığı, şeytanın deyim yerindeyse mesken tuttuğu yerlerdir. Dolayısıyla
buralarda kılmak yerine namazları camilerde kılmaya özen
göstermelidir.
Bâb: Allah Resûlü'nün (Sav) Sâ' Ve 'Müdd'ün Bereketi İçin Duası
214- Abdullah b.
Mesleme bize Mâlik'ten, o İshâk b. Abdullah'tan, o Enes b. Mâlik'ten (ra) şöyle
dediğini nakletti:
Allah
Resulü (sav) -Medine halkını kastederek- buyurdu ki: Allahım! Onların
tartılarını bereketlendir, sâ'lannı ve müddlerini bereketlendir.[3]
Şerh
"Onların sâ'larını ve müddlerini
bereketlendir" ifadesi, Allah Resûlü'nün (sav) Medine halkı için ettiği bir
duadır.
Sâ: 2,918 Kg'a denk bir ağırlık
ölçüsüdür.
Müd: 832 grama denk bir ağırlık
ölçüsüdür.
Hüküm
Bir beldenin ölçeğinin, kilo ve tartısının
bereketlenmesi için dua etmek müstehaptir. Allah Resulü (sav) de kendi şehri
olarak bilinen Medine için dua etmiştir.
Bâb: Gıda Maddesi Satışı Ve Stokçuluğu
215- Ali bize
anlatarak dedi ki: Süfyân bize Amr b. Dinar'dan, o ez-Zührî'den, o Mâlik b.
Evs'in Ömer b. el-Hattâb (ra) vasıtasıyla Allah Resûlü'nün (sav) şöyle
buyurduğunu nakletmiştir:
Altının
altın ile peşin dışındaki satışı faizdir, buğdayın buğday ile peşin dışındaki
satışı faizdir, hurmanın hurma ile peşin dışındaki satışı faizdir, arpanın arpa
ile peşin dışındaki satışı faizdir.[4]
Şerh
"Süfyân" b. Uyeyne'dir. ifadesinde altının
altın karşılığı ve peşin esasta satışı olmadıkça faiz olacağı
bildirilmiştir.
Altının altın ile peşin dışındaki satışı
faiz-
Hüküm
Riba (faiz), satış ve selem muamelesi
bakımından sadece şu altı cins malda olur: Hurma, buğday, arpa, tuz, altın ve
gümüş.
Borç ise her şeyde olabilir. Daha fazlasına
veya daha azma almak yahut başka bir türünü almak için borç vermek asla helâl
olmaz. Ancak borç olarak verdiği şeyin nevi ve miktarı kadar
alabilir.
Alış-veriş ve selem ile borç verme
muameleleri arasındaki fark şudur: Alış-veriş ve selem, bir çeşit mal ile bir
başka çeşit mal veya bir çeşit mal ile aynı çeşit malın el değiştirmesidir. Borç
verme ise ancak aynı çeşit mal ile yapılabilir.
Sadece altı çeşit malda faiz işlemi
olabileceğinde sahabe icmâ etmiştir.
Ders
Faiz, bir toplumda haksızlık ve zulmün
ileri düzeyde olduğununun ve orada ekonomik hayatın kötü durumda bulunduğunun en
canlı göstergesidir. Ekonomik hayatı canlı ve gelirin adil paylaşıldığı bir
toplumda faize iltifat edilmez. Faiz, insanlar arasındaki yardımlaşma ve
dayanışmayı öldürerek, her şeyin bir çıkar beklentisiyle yapılması sonucunu
doğuran çirkin bir adettir.
Son din olarak insanlığa gönderilen
İslamiyet, faiz üzerinde özellikle durmuş ve bir çok ayet-i kerimede faizin
kötülüğüne dikkat çekilmiştir. Bunun muhtemel sebeplerinden biri de bu son
ümmetin fitnelerinden birinin faiz olmasıdır.
Bâb: Din Kardeşinin Alışverişi Üzerine Alışverişte Bulunmak
216- İsmail bize
anlatarak dedi ki: Mâlik, Nâfi'den, o Abdullah b. Ömer'den (ra) şöyle dediğini
nakletti:
Şerh
Biriniz kardeşinin satışı üzerine satış
yapmasın" ifadesinde Müslümanların alışverişte uymaları gereken kurallardan
birine dikkat çekilmektedir!
Hüküm
Kişinin, din kardeşi izin vermedikçe onun
alışverişi üzerine alışverişte bulunması tahrimen mekruhtur. Din kardeşinin
dünürlüğü üzerine dünürcü göndermek de ayhı hükümdedir.
Ders
Bir Müslüman, bir din kardeşinin ettiği
pazarlığın ve yaptığı anlaşmanın üzerine giderek onu bozmak ve kendi lehine
başka bir pazarlıkta bulunmak günahını asla işlememelîdir. Çünkü bu, ticari
ahlakı bozacak ve zararı ileride kendisine dokunacak bir ahlaksızlıktır. Bu ve
benzeri girişimlere ses çıkarmamak da kötülüğün yayılmasına ve gün gelip ondan
sakındıklarını düşünenleri kuşatmasına yol açacaktır.
Bâb: Müslüman Kardeşinin Alışverişi Üzerine İş Yapmaz, Pazarlığı Üzerine Pazarlık Etmez
217- Ali b.
Abdillah bize anlatarak dedi ki: Süfyân bize ez-Zührî'den, o Saîd b.
el-Müseyyeb'den, o Ebû Hüreyre'den (ra) şunu nakletti:
Allah
Resûiü (sav) şehirlinin köylü adına (malını) satmasını yasakladı ve şöyle
buyurdu: Müşteri kızıştırmayın. Bir kimsenin kardeşinin alışverişi üzerine
alışveriş yapması doğru değildir. Hiç kimse kardeşinin dünürlüğü üzerine kalkıp
dünürcü göndermesin. Hiçbir kadın da ka-bındakini boşaltmak için (başka bir
kadının) boşanmasını istemesin.[6]
Şerh
Allah Resulü (sav) şehirlinin köylü adına
malını satmasını yasakladı" ifadesinde ticaret hukukyla ilgili bir kural
konulmaktadır.
Müşteri kızıştırmayın", yani bir ürünü daha
yüksek fiyattan satabilmek için insanları yanıltmayın, demektir ki bu da başka
bir kuraldır.
Hiçbir kadın da kabındakini boşaltmak için
(başka bir kadının) boşanmasını istemesin" ifadesiyle de sosyal ilişkiler
bakımından belirleyici bir başka kural konmaktadır. Bu kurala göre bir kadın,
kendi nikahı için başka bir kadının boşanmasını şart koşmamalıdır.
Hüküm
Başka birinin alışverişi üzerine alışveriş
yapmak haramdır. Alimlerin görüşleri budur. Bu tür alışverişi şöyle
açıklayabiliriz: Alıp almama hakkının sabit olduğu bir sırada başka biri her
hangi bir ürünü satın alma durumunda olan kardeşine gider ve "Bu alışverişi yok
say, sana daha düşük fiyatla vereyim" veya satıcı konumundakine giderek "Bu
alışverişi boz, ben senden daha yüksek fiyatla alayım" der. Yahut ürünün ilk
sahibine giderek "Sattığını geri al, ben senden daha yüksek bir fiyatla satın
alayım" der. Ya da satıcıya giderek "Satışı iptal et, senden daha yüksek fiyatla
satın alayım" der. Bunların tamamı, haram hükmündedir.
Pazarlıkta haram olan şekillere gelince,
bunlardan biri satın almak istenen bir malı alıp sahibine şöyle demektir: "Bunu
geri ver, ben sana aynısını daha düşük fiyata veya aynı fiyata vereyim.1'
Pazarlığın bu ve benzeri şekilleri de haramdır. Şafiî mezhebinden bazıları,
müşterinin açık ve kesin bir aldanma hâlinde bulunması durumunda satışın
iptalinin sağlanmasını haram kapsamı dışında görmüşlerdir. İbni Hazm da bu
görüşte olup "Din dürüstlüktür" hadisini buna delil göstermiştir.
Ders
Müslüman bir toplumun temeli dürüstlüğe ve
şeffaflığa dayanmalıdır.
Bunun en açık göstergesi ise insanlar arası
ticari ve sosyal ilişkilerde kendini gösterir. Yalan dolanın, başkalarının
işlerini bozmanın, insanların ekmekleriyle oynamanın, ne pahasına olursa olsun
kâr etme hırsının, aç gözlülük ve ticarette her şeyi mubah saymanın, başka
insanların haklarını yok saymanın yaygın olduğu bir toplumun Müslüman bir toplum
olmasının imkansızlığı bir yanda, böylesi bir toplumda insanlığın dahi hayat
bulması imkansızdır. Bu gibi toplumlarda sosyal adalet olmayacağı için acılar
giderek artar ve yapılan haksızlık ve zulümlerin ucu, bir gün onları mubah
görenlere kadar dayanır. Unutmamak gerekir ki hayır ve hasenat ancak helal
kazançlardan yapıldığında anlamlı olur. Zulüm ve haram ile, başkalarının hukuku
çiğnenerek kazanılmış paraların dağıtılması, sahipleri açısından hebadan öte
gitmez.
Bâb: Satıcının İnek Ve Devenin Sütünü Sağmayarak Memesini Şişkin Göstermekten Men Edilmesi
218- İbni Bükeyr
bize anlatarak dedi ki: el-Leys bize Cafer b. Rebîa'dan, o el-A'rac'dan, o Ebû
Hüreyre'den (ra) şunu nakletti:
Allah
Resulü (sav) buyurdu ki: Develeri ve davarları sütlü görünsün diye sağmazlik
etmeyin. Böyle bir hayvanı satın alan kimse onu sağdıktan sonra iki şeyle
muhayyer olur. Dilerse onu tutar, dilerse bir sâ hur-ma ile gen verir.[7]
Şerh
Develeri ve davarları sütlü görünsünler
diye sağmazlık etmeyin" yani, sütlerini sağmayarak memelerinde biriktirmeyin.
Bâb başlığında geçmesine rağmen hadiste inek türü geçmemektedir.
"Bu haliyle onları satın alan kimse", yani
sütü sağılmadığı için memeleri şişkin vaziyetteki hayvanları satın alan
kişi.
Hayvanları sağdıktan sonra iki şeyle
muhayyer olur." Burada müşteri hayvanı sağıp memeleri tabii hâline döndükten
sonra seçme hakkına aahip olur. Çünkü memelerin şişkinliğinin yapay olduğu
ortaya çıkmıştır.
Dilerse onu tutar, dilerse geri verir"
müşteri hayvanı elinde tutarsa, alışverişi tasdik etmiş ve geçerli kılmış olur.
Peki hayvanın bu hâlini kabul ederek aldıktan sonra başka bir kusuru ile
karşılaşırsa, bir sâ hurma ile geri verme hakkı olur mu? İşte bu noktada ihtilaf
edilmiştir. Şâfıî mezhebine göre sahih görüş geri verilebileceği yönündedir.
Mâlikîlerde ise iki farklı görüş mevcuttur. bir sâ hurma ile" ifadesinde,
hayvanın sağım bedeli olarak bir sâ hurma verilmesi gerektiği hükme
bağlanmıştır.
Hüküm
Hanefî mezhebine göre böyle bir hayvan
satın alan kimse, onu üç günlük muhayyerlik süresi içinde sahibine iade
edebilir. Sağdığı sütü de tazmin eder. Bu sürenin dolmasından sonra alışverişi
onaylamış olacağından iade hakkı ortadan kalkar.
Ders
Ticarette en büyük sermaye sanılanın aksine
para değil dürüstlüktür. "Din dürüstlüktür" hadisini sürekli duyan bir Müslümamn
böyle eğri yollara tevessül etmesini anlamak zor olmakla beraber, beşerî
zafoçtle izah etmekten başka çare yoktur. İnancın kalbe, oradan ahlaka sinmes:
be: Lisanda farklı süreçler izlediği için toplumda bu tür sahtekarların
bulunması da bir vakıadır. Dinimiz, bu gibi kimseler karşısında diğer insanlara
:;-\ûkunu savunabilmek için böyle kurallar koyma cihetine gitmiştir.
Bâb: Satıcının İnek Ve Devenin Sütünü Sağmayarak Memesini Şişkin Göstermekten Men Edilmesi
219- Abdullah b.
Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik Vız cbu'z-Zinâd'dan, o el~A'rac'dan, o Ebû
Hüreyre'den fra) şunu nakletti:
Allah
Resulü (sav) buyurdu ki: Kervanı (pazara varmadan satın almak için) yoida
karşılamayın, hiç kimse kardeşinin alışverişi ûisrine alışveriş etmesin, müşteri
kızıştırmayın, şehirli kimse, köylü adma mal satmasın, davarın sütünü sağmazhk
etmeyin, (sağılmayip memesi dsen) bir hayvanı satın alan kimse onu sağdıktan
sonra iki şey aracında muhayyerdir. Eğer rıza gösterirse tutar, kızarsa bir sâ
hurma ile hayvanı gen verir.[8]
Şerh
Bu hadis-i şerifin şerhi ve hükümleri için
bir önceki 218 no.lu hadis-i şerife bakınız.
Bâb: Kişi Dilerse Sütü Memesinde Bırakılmış Hayvanı İade Eder
220- Muhammed b.
Amr bize anlatarak dedi ki: el-Mekkî bize İbni Cüreyc'den, o Ziyâd'dan, o
Abdurrahman b. Zeyd'in azatlısı Sâbit'ten, o Ebû Hüreyre'den (ra) şunu
nakletti:
Allah
Resulü (sav) buyurdu ki: Her kim, sütlü görünsün diye sağılmamış bir hayvan
satın ahrsa, onu sağdığında eğer buna rıza gösterirse tutar, eğer kızarsa
sağımına karşılık bir sâ hurma verir (ve iade eder).[9]
Şerh
Eğer kızarsa sağımına karşılık bir sâ
hurma1' vererek iade eder. Bu hak, Peygamber Efendimizin bu hadisi ile sâbut
olmuş bir haktır.
Hüküm
Hanefî mezhebine göre memesi sağılmayarak
şişirilmiş (=musarrât) bir hayvan satın alan kimse, üç günlük bir muhayyerliğe
sahiptir. Bu süre zarfinda dilerse hayvanı tutar, dilerse sağdığı süter karşılık
bir sâ hurma vererek sahibine iade eder.
Bâb: Şehirli Köylü İçin Komisyon Karşılığı Mal Satmaz
221- el-Mekkî b.
İbrahim bize anlatarak dedi ki: İbni Cüreyc bize İbni Şihâb'dan, o Saîd b.
el-Müseyyeb'den, o Ebû Hüreyre'den (ra) şunu nakletti:
Allah
Resulü (sav) buyurdu ki: Kişi, kardeşinin alışverişi üzerine alışveriş yapmaz,
müşteri kızıştırmayın ve şehirlinin köylü namına mal satması olmaz.[10]
Şerh
Şehirlinin köylü namına mal satması olmaz"
ifadesi, şehirli bir tüccarın köylünün malını onun adına komisyonla satması
anlamındadır.
Hüküm
Burada amaç arz-talep dengesinde akıcılığın
gerçekleşmesi için aradaki engellerin kalkmasıdır. Bunun sonunda üretici
erindeki malları en yüksek fiyattan pazarlayabilecek, tüketici de ihtiyaçlarını
kolaylıkla ve aracı bedeli ödemeksizin temin edecektir.
Ebû Hanife'ye göre, malın, üretici yolda
karşılanarak satın alınması, belde halkına zarar veriyorsa mekruhtur. Üretici
piyasa fiyatlarını öğrenince aldandığını anlarsa satışı bozabilir.
Ders
Allah Resûlü'nün (sav) ekonomiyle ilgili
kural ve tavsiyeleri dikkatle
incelendiğinde, gerçek serbest pazarın ne
olduğu, firsat eşitliği, haklı rekabet ve diğer modern prensiplerin temellerinin
nasıl atıldığı daha iyi görülecektir.
Bab. Binekliden Satın Almak Yasaktır
222- Muhammed b.
Beşşâr bize naklederek dedi ki: Abdülvehhâb bize Ubeydullah el-Amerî'den, o Saîd
b. Ebî Saîd'den, o Ebû Hüreyre'den (ra) şunu nakletti:
Allah
Resulü (sav) (bineklinin malını pazara inmeden) almayı ve şe-hirlinin köylü
namına mal satımını yasakladı.[11]
Şerh
"(bineklinin malını pazara inmeden) almayı"
yasakladı, ifadesi, şehir dışından gelen köylü veya yabancının malının şehre
girmeden satın alınmasını ifade eder.
Hüküm
Hanefî mezhebine göre bineklinin malını
pazara götürmeden satın almak mekruhtur. Bu durumdaki biri, gerçek fiyatı
öğrendiğinde alışverişin iptalini talep edebilir.
Ders
Rekabeti önleyen ve fiyat artışlarına yol
açan etkenlerden biri de ürettiği malı hayvanına yükleyerek şehre, pazara
getiren köylü veya yabancının yolda karşılanarak malının satın alınmasıdır.
Burada, köylü veya yabancının şehirdeki rayiç fiyatları öğrenmesi engellenmekte,
şehirli tüccar ondan ucuza aldığı malı piyasaya pahalı olarak sürmesi veya
karaborsaya düşürmesi söz konusu olmaktadır.
Bâb: Binekliden Satın Almak Yasaktır
223- Abdullah b.
Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Nâfı'den, o Abdullah b. Ömer'den (ra)
şunu nakletti:
Allah
Resulü (sav) buyurdu ki: Bazılarınız bazılarınızın alışverişi üzerine alışveriş
etmesin. Malları da pazara indirilinceye kadar (binekten) satın
almayın.[12]
Şerh
Bu hadis-i şerifin şerhi ve hükmü için bir
önceki 222 no.lu hadis-i şerife bakınız.
Bâb: Hurmanın Hurma Karşılığında Satılması
224- Ebu'l-Velîd
bize anlatarak dedi ki: el-Leys bize İbni Şîhâb'dan, o Mâlik b. Evs'ten, o Ömer
b. el-Hattâb'dan (ra) şunu nakletti:
Allah
Resulü (sav) buyurdu ki: Buğdayın buğday ile peşin dışındaki satışı faizdir.
Arpanın arpa ile peşin dışındaki satışı faizdir. Hurmanın hurma ile peşin
dışındaki satışı faizdir.[13]
Şerh
Hurmanın hurma ile peşin dışındaki satışı
faizdir" ifadesinde, faiz sayılan muamelelerden biri
zikredilmektedir.
Hüküm
Bu hadis-i şerifin hükmü için 215 no.lu
hadis-i şerifin hüküm bölümüne bakınız.
Bâb: Kuru Üzümün Kuru Üzüm, Yemeğin Yemek Karşılığında Satılması
225- İsmail bize
anlatarak dedi ki: Mâlik bize Nâfi'den, o Abdullah b. Ömer'den (ra) şunu
nakletti:
Allah
Resulü (sav) müzâbene usûlü ile satışı yasakladı. Müzâbene, ağaçtaki yaş hurmayı
kuru hurma karşılığı ölçerek satma ile ağaçtaki yaş üzümün kuru üzüm karşılığı
ölçerek satılmasıdır.[14]
Şerh
Ağaçtaki yaş üzümün kuru üzüm karşılığında
satılmasıdır" ifadesinde, o dönem tarım toplumlarında müzâbene yani kabalayı
satış olarak bilinen muamele konu edilmektedir. Bu ve konuyla ilgili diğer
hadis-i şeriflerden çıkarsamada bulunularak yaş meyvenin kuru meyve karşılığında
satışı yasaklanmıştır. Bu türü satışın yasaklanma hikmeti olaraksa, meyvenin
devşirilmesinden sonra gerek alıcı, gerek satıcı tarafindan gelebilecek
itirazlar ve bunun sonucu yaşanan ihtilaflar zikredilmektedir.
Hüküm
Hanefî mezhebine göre müzâbene usulü satış
fasittir. Ağaçtaki, kuru-yunca azalacak olan meyvenin miktarını tam olarak
tahmin etmek mümkün olmadığından, taraflar için aldatma söz konusudur. İslâm
hukuku riskli satışları prensip olarak yasaklamıştır.
Ders
Bu hadisten çıkarmamız gereken en mühim
ders, toplumda huzursuzluğa neden olabüecek türden işlemlerden olabildiğince
uzak durmaya çalışmak gereğidir. Çünkü bunlar, kısa vadede bazı sorunları
cözüyormuş gibi gözükse de uzun vadede büyük sorunlara ve hukuk ihlallerine yol
açabilecektir. Bunun en güzel misâli de henüz dalındaki veya tarladaki malın
kabala satışıdır. Henüz hasat edilmemiş mahsulün veya devşirilmemiş meyvenin bu
şekilde satışı, bir sorun çıkması durumunda iki taraf için de dert olacaktır. Bu
yüzden Allah Resulü (sav) bu tür işlemleri yasaklamış, zaruret olmadıkça izin
vermemiştir.
Bâb: Yaş Hurmanın Müzâbene Usulü Satılması
226-
Ebu'n-Nu'mân bize anlatarak dedi ki: Hammâd b. Zeyd bize Eyyûb'dan, o Nâfi'den,
o İbni Ömer'den (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav) müzâbene usûlü satışı
yasakladı. (Açıklayarak dedi ki:) Müzâbene yaş hurmayı ölçerek satmak, 'Fazla
gelirse bana, eksik çıkarsa yine bana' demektir.
Zeyd b.
Sabit (ra) bana anlattı ki: Allah Resulü (sav) yaş hurmanın tahmin üzere
satışına ruhsat verdi.[15]
Şerh
Allah Resulü (sav) yaş hurmanın tahmin
üzere satışına izin verdi" ifadesi Zeyd b. Sâbit'e (ra) ait olup özellikle
kuraklık dönemlerinde buna ruhsat verildiğini bildirmektedir.
Hüküm
Müzâbene işleminin yasaklanmasından sonra
halkın ve özellikle yoksul ziraatçıların ihtiyaçları devam etmişti. Bir süre
sonra şehirde yaşayan yoksul Müslümanlar Allah Resûlü'ne (sav) başvurarak; "Siz
yaş hurma ile kuru hurmayı takas etmeyi yasakladınız. Elimizde nakit para
olmadığı için, ihtiyacımız olan kuru erzağı satın alamıyoruz" dediler. Bunun
üzerine Allah Resulü (sav) aile ihtiyaçlarını karşılamak üzere, belli bir ağacın
hurmasını kuru hurma ile takas etmeye (ariyye) izin verdi.
Ders
Allah Resulü (sav), koyduğu kuralların,
toplumda bazı sorunlara yol açması hâlinde istisnalar tanıyarak mağdur olan
kesimleri de rahatlatmayı benimseyen bir önderdi. Bunun günlük hayatımızdaki
yansıması, bizim de kamuyu ilgilendiren kararlar alırken, mağdur olanların özel
durumlarını göz önünde bulundurmamız gereğidir. Bu hadis-i şeriften
çıkarılabilecek en mühim ders budur. Tabii ki bu mağduriyetlerin meşru daire
içinde kalması esastır.
Bâb: Arpanın Arpa Karşılığında Satılması
227- Abdullah b.
Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize İbni Şihâb'dan, o Mâlik b. Evs'ten (ra)
şunu nakletti:
Kendisi
yüz altın bozdurmak istemişti. (Anlatıyor:) Talha b. Ubeydullah beni çağırdı.
Pazarlık ettik. Sonunda altını benden aldı ve elinde çevirmeye başladı. Sonra
şöyle dedi: Kasadarım ormandan dö-nünceye ve Ömer (ra) bundan haberdar oluncaya
kadar (bekle). Bunun üzerine şöyle dedi: Allah'a yemin olsun ki ondan ayrılmadan
onu almalısın. Çünkü Allah Resulü (sav) şöyle buyurmuştur: Altının altın
karşılığı satışı peşin olmadıkça faizdir. Buğdayın buğday karşılığı satışı peşin
olmadıkça faizdir. Arpanın arpa karşılığı satışı peşin olmadıkça faizdir.
Hurmanın hurma karşılığında satışı peşin olmadıkça faizdir.[16]
Şerh
Kendisi (altın) bozdurmak istedi"
ifadesinde murat edilen, altın verip karşılığında gümüş alınmasıdır. Bunu yapan
kişiye sarraf denir.
Arpanın arpa karşılığında satışı peşin
olmadıkça faizdir" ifadesi, faizle ilgili bir başka ürün sınıfinı
içermektedir.
Hüküm
Bu hadis-i şeriften çıkarılan riba (faiz)
ile hükümler için 215 no.lu hadisin ilgili bölümüne bakılabilir.
Bâb: Ölçüp Tartmadan (Müzâbene Usûlü) Satmak
228- Yahya b.
Bükeyr bize anlatarak dedi ki: el-Leys bize Ukayl'dan, o İbni Şihâb'dan, o
Sâlim'den, o Abdullah b. Ömer'den (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav) buyurdu ki: Hurmayı
olgunlaşıncaya kadar satmayın. Hurmayı hurma karşılığında satmayın.
Salim dedi
ki: Abdullah bana Zeyd b. Sâbit'ten (ra) şunu nakletti: Allah Resulü (sav)
bilâhare yaş hurmanın kuru veya yaş hurma karşılığında satılmasına ruhsat verdi.
Başka ürünlere ruhsat vermedi.[17]
Şerh
Hurmayı olgunlaşıncaya kada satmayın.
Hurmayı hurma karşılığında satmayın" nehiyleri, asıl itibarıyla müzâbene usulü
satışları konu almaktadır.
Hüküm
Müzâbene usûlü satışla ilgili hükümler için
167 no.lu hadise bakınız. Özetle belirtmek gerekirse bu tür satış Hanefî
mezhebine göre fasittir. Ancak zaruret bulunması durumunda sadece hurma için ve
belli ağaçlarla sınırlı olmak şartıyla duhsat verilmiştir.
Bâb: Ölçüp Tartmadan (Müzâbene Usûlü) Satmak
229- Abdullah b.
Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Nâfi'den, o Abdullah b. Ömer'den (ra)
şunu nakletti:
Allah
Resulü (sav) müzâbene usûlü satışı yasakladı. Müzâbene, (yaş) hurmanın (kuru)
hurma karşılığında Ölçerek alınması, yaş üzümün kuru üzüm karşılığında ölçerek
satılmasıdır.[18]
Şerh
Hadis-i şerifin şerhi için 225 no.lu hadise
bakılabilir. Hüküm için de 167, 225 ve 226 no.lu hadislere
bakılabilir.
Bâb: Ölçüp Tartmadan (Müzâbene Usûlü) Satmak
230- Abdullah b.
Mesleme bize anlatarak dedi ki: Mâlik Nâfi'den, o Abdullah b. Ömer'den (ra), o
Zeyd b. Sâbit'ten (ra) şunu nakletti:
Şerh
Hadis-i şerifin şerhi için 225 no.lu hadise
bakılabilir. Hüküm için de 167, 225 ve 226 no.lu hadislere
bakılabilir.
Bâb: Arayanın Açıklaması
231- Muhammed b.
Mukâtil bize anlatarak dedi ki: Abdullah bize Musa b. Ukbe'den, o Nâfi'den, o
Abdullah b. Ömer'den (ra), o Zeyd b. Sâbit'ten (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav) yaş hurmanın kuru hurma
karşılığında ölçerek satılmasına ruhsat verdi.
Musa b. Ukbe dedi ki: Hadiste geçen
Ariyyeler (arâyâ), gidip mahsulünü satın aldığınız belli hurma
ağaçlarıdır.
Şerh
Abdullah" İbnu'l-Mübârek olduğu
söylenmiştir.
Ariyyeler (arâyâ), gidip mahsulünü satın
aldığınız belli hurma ağaçlarıdır" ifadesinde ariyyenin tarifi yapılmakta olup
Musa b. Ukbe'ye aittir.
Hüküm
226 no.lu hadis-i şerifin hüküm bölümünde
bu tür satış ve verilen ruhsat hakkında şöyle denilmiştir: Müzâbene işleminin
yasaklanmasından sonra halkın ve özellikle yoksul ziraatçıların ihtiyaçları
devam etmişti. Bir süre sonra şehirde yaşayan yoksul Müslümanlar Allah Resûlü'ne
(sav) başvurarak; "Siz yaş hurma ile kuru hurmayı takas etmeyi yasakladınız.
Elimizde nakit para olmadığı için, ihtiyacımız olan kuru erzağı satın
alamıyoruz" dediler. Bunun üzerine Allah Resulü (sav) aile ihtiyaçlarını
karşılamak üzere, belli bir ağacın hurmasını kuru hurma ile takas etmeye
(=ariyye) izin verdi.
Bâb: Meyvelerin Olgunlaşmadan Satışı
232- Abdullah b.
Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Nâfi'den, o Abdullah b. Ömer'den (ra)
şunu nakletti:
Allah
Resulü (sav) hurmanın olgunlaşıncaya kadar satılmasını yasakladı. Satanı da,
alanı da bundan nehyetti.[20]
Şerh
Satanı da alanı da bundan nehyetti"
ifadesinde ham meyvenin satışıyla ilgili yasağın iki taraf için de geçerü olduğu
vurgulanmaktadır.
Hüküm
Hanefî mezhebine göre bu tür satışlar
mekruhtur.
Ders
Günümüzde hayli yaygın olan belli bir
tarlanın ürününün önceden satın alınması veya belli bir bahçenin ürününün daha
ağaçlar çiçekienmeden satışı gibi uygulamalar belki modern hayatın gerekli gibi
görünüyor olsa da, fiyatların oluşmasında oynadığı olumsuz etkiler, muhtemel
sorunlar vs. sebebiyle sakıncalıdır.
Bâb: Her Kim Aşılanmış Hurmayı, Ekili Bir Araziyi... Satarsa
233- Ebû
Abdullah bize anlatarak dedi ki: İbrahim bana Hişâm'dan, o bize İbni Cüreyc'den,
o İbni Ebî Müleyke'den, o İbni Ömer'in (ra) azatlısı Nâfi'den şunu nakletti:
Aşılı olarak satılan bir hurmalıkta hurma zikredil-memişse, hurma aşılayanındır.
Köle ve tarım arazisi de böyledir.
Şerh
Aşılı olarak satılan bir hurmalıkta hurma
zikredilmemişse, hurma aşılayanındır. Köle ve tarım arazisi de böyledir"
ifadesinde satışa konu bu üç şeyin taşıdıkları meyve, mal ve mahsul, aksi
belirtilmedikçe satıcının olur.
Hüküm
Bu hadis-i şerife göre, taraflar aksi
üzerinde anlaşmadıkça veya müşteri aksini şart koşmadıkça aşılı hurma ağacının
üzerindeki meyve, kölenin sahip olduğu mal ve tartrri arazisinin üzerindeki
mahsul satıcının hakkıdır.
Ders
Bu hadis-i şeriften çıkarılabilecek en
önemli ders, İslam dininde anlaşmanın ve anlaşma şartlarının yeridir. Meşru bir
zemine dayandıkça her şartın gözetilmesi ve gereğinin yapılması gerekir. Nitekim
burada da alışverişe konu olan üç şeyle ilgili aksi şart koşulmamış olması ölçü
olarak konmuştur. Bu, İslam medenî hukukunun günümüz hukuk sistemlerinden çok
daha önce anlaşma hukukunun temellerini attığını göstermektedir.
Bâb: Her Kim Aşılanmış Hurmayı, Ekili Bir Araziyi... Satarsa
234- Abdullah b.
Yusuf bize anlatarak dedi ki: Mâlik bize Nâfı'den, o Abdullah b. Ömer'den (ra)
şunu nakletti:
Allah
Resulü (sav) buyurdu ki: Kim aşıladığı bir hurmalığı satarsa, hurması satıcının
olur. Ancak müşteri aksini şart koşarsa başka.[22]
Şerh
Bu hadis-i şerifin şerhi ve hükümleri için
bir önceki 233 no.lu hadis-i şerife bakınız.
Bâb: Ekinin Ölçekle Yemek Karşılığı Satılması
235- Kuteybe
bize anlatarak dedi ki: el-Leys bize Nâfi'den, o İbni Ömer'den (ra) şunu
nakletti:
Allah
Resulü (sav) müzâbene usûlü satışı yasakladı. Yani yaş hurmanın kuru hurma
karşılığında ölçerek, yaş üzümün kuru üzüm karşılığında ölçerek ve mahsûlün
yemek karşılığında ölçerek satılmasını, bunların tümünü yasakladı.[23]
Şerh
Bu hadis-i şerifin şerhi ve hükmü için 225
no.lu hadis-i şerife bakınız.
Bâb: Hurmanın Köküyle Satılması
236- Kuteybe b.
Saîd bize anlatarak dedi ki: el-Leys bize Nâfi'den, o İbni Ömer'den (ra) şunu
nakletti:
Her kim
bir hurma ağacım aşılar, sonra da köküyle satarsa, hurması satıcıya aittir.
Ancak müşterinin aksini şart koşması başka.[24]
Şerh
Bu hadis-i şerifin şerhi ve hükmü için 233
no.lu hadis-i şerife bakınız.
Bâb: Ölü Hayvan Derisi Tabaklanmadan Önce
237- Züheyr b.
Harb bize anlatarak dedi ki: Yakup b. İbrahim bize babasından, o Salih'ten, o
İbni Şihâb'dan, o Ubeydullah b. Abdullah'tan, o İbni Abbâs'tan (ra) şunu
nakletti:
Allah
Resulü (sav) ölü bir koyun gördü. Oradakilere "Postundan faydalansanız ya!"
buyurdu. "Fakat o ölü/leş" dediler. Allah Resulü (sav) şöyle buyurdu: Haram
kılınan yenmesidir.[25]
Şerh
Postundan faydalansanız ya" ifadesi, ölü de
olsa hayvanın postunun tabaklanarak kullanılabileceği, giysi hatta seccade
yapılabileceği anlamında bir ruhsatı beyan etmektedir.
Haram kılınan yenmesidir" ifadesinde ise,
harama konu olan şeyin eti olduğu teyit edilmektedir. Dolayısıyla postunun
haramlığına dair her hangi bir hüküm bulunmamaktadır. Hakkında hüküm bulunmayan
konularda ise mübahhk esastır.
Hüküm
Hanefî mezhebine göre boğazlanmadan kendi
kendine ölen hayvanın eti ve tabaklanmamış derisi pistir. Mâlikîlere göre murdar
hayvanın eti gibi derisi, kemiği ve sinirleri de temiz değildir. Kıl, yün ve
tüyleri ise temizdir. Şâfiîlere göre, ölü hayvanın kıl, tüy, yün ve tırnakları
dâhil bütün parçaları necistir.
Bâb: Köle Ve Canlı Hayvanın Canlı Hayvan Karşılığında Satılması
238- Süleyman b.
Harb bize anlatarak dedi ki: Hammâd b. Zeyd bize Sâbit'ten, o Enes b. Mâlik'ten
(ra) şunu nakletti:
Köleler
arasında Safiyye (r.anhâ), Dıhyetü'l-Kelbî'nin (ra) payına düşmüştü. Sonra Allah
Resûlü'nün (sav) oldu.[26]
Şerh
Köleler arasında Safiyye (r.anhâ),
Dıhyetü'l-Kelbî'nin payına düşmüştü. Sonra Allah Resûlü'nün (sav) oldu" ifadesi,
hadisin önceki rivayetlerine göre. gayet muhtasardır. Bu bâbda yeralr^a nedenine
gelince, Allah Resulü (sav) Safiyye'yi (r.anhâ) başka bir câriye karşılığında
kendine vermesini istemiş, o da Efendimizin bu isteğini
yerine getirmiştir. .
Ders
Allah Resûlü'nün (sav) Hz. Safiyye'yi
(r.anhâ) Dıhye'den (ra) isteme nedeni onunla evlenmek içindir. Hz. Safiyye'nin
(r.anhâ) babası Huyey Yahudi toplumunun tanınmış liderlerinden biriydi.
Efendimizin onun kızıyla evlenmesi, Medine İslam toplumunun geleceği açısından
siyasal bir öneme sahipti. Nitekim Efendimiz de sahabenin ileri gelenlerinin
öğütlerine uyarak bu evliliği yapmış, önemli bir siyasal adım
atmıştır.
Bâb: Kölelerin Satışı
239- Ebu'l-Yemân
bize anlatarak dedi ki: Şuayb bize ez-Zührî'den, o İbni Muhayrîz'den, o Ebû Saîd
el-Hudrî'den (ra) şunu nakletti.
Kendisi Allah Resûlü'nün (sav) huzurunda
otururken sordu: Ey Allah Resulü! Bizler kadınları köle alıyor ve onları (satıp)
bedellerini almak istiyoruz. Azil hakkında ne dersiniz?
Buyurdu
ki: Yoksa siz bunu yapıyor musunuz? Gerçi yapmamakla mükellef kılınmış da
değilsiniz. Fakat (biliniz ki) Yüce Allah'ın varolup çıkmasını yazdığı her nefis
mutlaka çıkacaktır.[27]
Şerh
Bizler köle alıyor ve onları (satıp)
bedellerini almak istiyoruz" ifadesinden köle satışının o toplumda yadırganmayan
bir ticaret olduğu anlaşılmaktadır. Tabiî köle kadınları olanlar onlardan
faydalanmak da istemekte, fakat çocuk doğurmalarını istememektedirler. Çünkü
çocuk doğurmaları hâlinde onları satmaları zorlaşmaktadır.
Azil hakkında ne dersiniz?" ifadesinde
bahsedilen azil, erkeğin spermlerini kadının üreme organı dışına
boşaltmasıdır.
Hüküm
Belli şartlara riâyet etmek şartıyla kadın
ve erkek kölelerin satışıyle ilgili her hangi bir sınırlama yoktur. Azile
gelince bu konuda ulemâ arasında ihtilaf bulunmaktadır. Peygamber Efendimiz bazı
hadislerinde azle izin vermiş-se de "azli" teşvik etmemiş, sadece müsaade
etmiştir.
Hatta bazı hadislerinde "azil" yapmanın
kötülüğüne de işaret etmiştir. Hanefi âlimleri, kadının izni olması halinde caiz
olduğu görüşündedirler. Cariyelere gelince, onlardan izin istenmesine gerek
olmayıp azil yapılabilir.
Ders
Kölelik, İslamiyet'in getirmediği bilakis
geldiğinde önünde bulduğu bir kurumdur. Şu var ki yüce dinimiz kölelikle bir çok
şekilde mücâdele etmek suretiyle bu kurumun ıslahına ve zaman içinde ortadan
kalkması için gerekli önlemleri almaya çalışmıştır. Bu bağlamda bir çok suçun
keiâreti olarak köle azat etmenin zikredilmesi anlamlıdır.
Azle gelince, doğum kontrol yöntemleri
arasında en masum olanlarından biridir. Çünkü bu yöntemde, çocuğunu oluşum
sürecine müdâhale edilmemekte, bilakis böyle bir fırsata zemin
hazırlanmamaktadır. Ancak Allah Resûlü'nün (sav) de ifade buyurdukları gibi
kıyamete kadar varolup hayat bulması takdir edilen her nefis meydana gelecek,
bütün tedbirler işe yaramayacaktır.
Bâb: İstibrâ Etmeksizin Cariye İle Yola Çıkılır Mı?
240- Abdülgaffar
b. Dâvud bize anlatarak dedi ki: Yakup b. Abdirrahman bize Amr b. Ebî Amr'dan, o
Enes b. Mâlik'ten (ra) şunu nakletti:
Allah Resulü (sav) Hayber'e vardı. Allah
kalenin fethini O'na müyesser kılınca, kendisine Safiyye bn. Huyey bn. Ahtab'in
güzelliğinden sozedildi. Kocası Öldürülmüştü. Bir gelin namzedi olmuştu. Allah
Resulü (sav) onu kendine seçti. Onunla birlikte yola çıktı. Seddu'r-Ravhâ denen
yere vardığımızda Allah Resûlü'ne (sav) helal oldu ve kendisiyle gerdeğe girdi.
Sonra küçük bir deri kapta hays yemeği yaptı. Allah Resulü (sav) sonra şöyle
buyurdu: Çevrendekilere (yemek) için seslen.
Bu Allah
Resûlü'nün (sav) Safîyye (r.anhâ) için verdiği düğün yemeği olmuştu. Sonra
Medine'ye doğru yola çıktık. (Râvi dedi ki: ) Bilâhare onu Allah Resûlü'nün
(sav) arkasında abasıyla örtmüş olarak gördük. Allah Resulü (sav) devesinin
yanında diz çöküyor, Safîyye (r.anhâ) deveye binebilmek için dizine
basıyordu.[28]
Şerh
"Onunla birlikte yola çıktı. Seddu'r-Ravhâ
denen yere vardığımızda Allah Resûlü'ne (sav) helal oldu ve kendisiyle gerdeğe
girdi." Burada, bâb başlığıyla ilgili husus, cariyenin iddetidir.
Hüküm
Hanefî ulemâsına göre hayız gören cariyenin
iddet müddeti iki hayızdır. Hayız görmeyen cariyenin ise bir-buçuk aydır. Kocası
ölen cariyenin Ölüm iddeti ise iki ay beş gündür.
Bâb: Köpeğin Bedeli
Abdullah b. Yusuf bize anlatarak
dedi ki: Mâlik bize İbni Şihâb'dan, o Ebû Bekir b. Abdirrahman'dan, o Ebû
Mesûd el-Ensârî'den (ra) şunu nakletti:
Allah
Resulü (sav) köpek (satıp) bedelini almayı, fuhuş kazancını ve falcılık ücretini
yasakladı.[29]
Şerh
Köpek (satıp) bedelini almayı, fuhuş
kazancını ve falcılık ücretini yasakladı" ifadesiyle haram kılman üç gelir türü
bildirilmektedir.
Hüküm
İslam'a göre alışverişin sıhhatli olmasının
şartlan vardır. Yukarıda anılan sınıflar bu şartlardan birini, yani dinen değer
sahibi olma niteliğini taşımamaktadır. O şartlar şunlardır:
1- Satılan şeyin
satış zamanında mevcut ve ele geçmesi mümkün olması,
2- Nehir ve
deniz suyu gibi herkes için mubah olan şey olmaması.
3- Satıcının
mülkü olması.
4- Dinen değer
sahibi olması.
5- Teslim
alınması mümkün olması, yani denizdeki balık, havadaki kuş gibi, satıcının
elinde olmayan bir şey kabilinden olmaması.
Ders
Dinimize göre köpek necis kabul edildiği
için köpek satışından elde edilen gelir de hoş görülmemiştir. Ancak görme
engellilere rehberlik etmek, narkotik görevlerinde kullanılmak, bekçilik gibi
özel eğitimden geçmiş köpeklerin bu kapsamda görülmesi tartışmalı olabilir.
Çünkü bunlarda köpeğe, artı bir değer katılmaktadır. Öte yandan fuhuş ve
falcılık dinimizin zaten haram kıldığı fiiller olduğu için bunlardan elde edilen
gelirin mubah görülmesi asla mümkün değildir.
Bâb: Fuhuş Yapan Câriye Ve Kadın Kölenin Kazancı
242- Kuteybe b.
Saîd bize Mâlik'ten, o İbni Şihâb'dan, o Ebû Bekir b. Abdirrahman'dan, o Ebû
Mesud el-Ensârî'den (ra) şunu nakletti:
Allah
Resulü (sav) köpek (satıp) bedelini almayı, fuhuş kazancım ve falcılık ücretini
yasakladı.[30]
Şerh
fuhuş kazancını" ifadesinde fuhuş amacıyla
sahip olunan sermaye kadının bir anlamda kiraya verilerek gelir temin edilmesi
sebebiyle bu bâbda yer aldığı anlaşılmaktadır.
Hüküm
Dinen değeri olmayan şeylerin satış
bedelleri ne kadar.gayri meşru ise, kira bedelleri de aynı şekilde gayri meşru
bir gelirdir. Örneğin bar, umumhane gibi mekanların kiralan bu bağlamda
değerlendirilebilir.
Ders
Dinimiz, her türlü gayri meşru kira
gelirini de haram kılmış, bununla gayri meşru faaliyetlerin azaltılması,
mümkünse bitirilmesi amaçlanmıştır. Aslen meşru olan bir kira gelirinin,
kiralanan şeyin gayri meşru amaçlarla kullanılması hâlinde haram hâle gelmesi de
mümkündür.
[1] Buhârî, buyû/1908, havâîât/2129,
menâkib/3497, 3644, nikâh/4684, 4751, 4756, 4758, 4769, edeb/5618, da'avât/5907;
Müslim, nikâh/2556-2560; Tirmizî, nikâh/1014, birr/1856; Nesâî, nikâh/3299-3300,
3319-3321, 3335; Ebû Dâvud, nikâh/1804, 1897; İbni Mâce, nikâh/2075; İbn Hanbel,
bakî musnedi'l-müksirîn/12224, 12508, 12649, 12891, 13360, 13395, 13451; Mâli*,
nikâh/999; Dârimî, nikâh/2107.
[2] Buhârî, vudû/170, salât/426-427,
ezân/611-612, 619, buyû/1976, bed'ul-halk2990, tefsîru'1-Kur'ân/4348; Müslim,
mesâcid/1034-1037, 1059-1063; Tirmizî, salât/199-200; Nesâî, mesâcid/725,
imâmet/829; Ebû Dâvud, salât/396-398, 472; İbn Mâce, mesâcid/778-779; İbn
Hanbel, bakî musnedi'l-müksirîn/6888, 7108, 7121, 7268, 7296, 7553, 7773, 7898,
7999,8756, 8786 9005, 9084, 9483, 9731, 9769, 9909, 9916, 10090, 10116, 10379,
10461, 10481; Mâlik, nidâ/265, 344-345, 347; Darimî, salât/1245.
[3] Buhârî, salât/358, ezân/575,
cum'a/895, buyû/1986, 2076, 2081, cihâd/2675, 2679, 2725, 2769, 2855-2856,
ehâdîsu'i-enbiyâ/3116, menâkıb/3374, megâzî/3774-3775, 3876-3880, 3889-3891,
nikâh/4695-4696, 4762, 4771, et'ime/4968, 5005, zebâih/5102, libâs/5511,
edeb/5717, da'avât/5886, kefârât/6220, i'tisâm/6786, 6788; Müslim, hac/2395,
2428, 2431, nikâh/2561-2562, 2564, 2566, cihad/3360-3362; Tirmizî, nikâh/1015,
1034, siyer/1470, menâkıb/3857; Nesâî, mevâkît/544, nikâh/3290-3291, 3327-3329,
îd/4265; Ebû Dâvud, nikâh/1758, harâc/2601-2604, 2615, et'ime/3253; İbn Mâce,
nikâh/1899, 1947, ticârât/2263, menâsik/3İ06; İbn Hanbel, bakî
musnedi'l-müksirîn/11505, 11554, 11635, 11697, 11770, 11960, 12052, 12155,
12208, 12218, 12282, 12401, İ2465, 12553, 12626, 12665, 12993, 13019, 13049,
13086, 13272, 13359, 13471, 13589; Mâlik, cihâd/891, câmi/1374; Dârimî,
nikâh/2144-2145, 2462.
[4] Buhârî, buyû/1990, 2025, 2028;
Müslim, musâkât/2968; Tirmizî, buyû/1164; Nesâî, buyû/4482; Ebû Dâvud,
buyû/2906; İbn Mâce, ticârât/2244, 2250; İbn Hanbel,
mus-nedu'i-aşereti'i-mubeşşere/157, 231^297; Mâlik, buyû/1152; Dârimî,
buyû/2465
[5] Buhârî, buyû/1995, 2020,
nikâh/4746; Müslim, nikâh/2530-2531, buyû/2786-2787; Tirmizî, buyû/1213; Nesâî,
nikâh/3191, buyû/4428; Ebû Dâvud, nikâh/1783, buyû/2979; İbn Mâce, îicârât^Z
162; İbn Hanbel, musnedu'l-müksirîn/4492; Mâlik/nikâh/965, buyu/i 188; Dârimî,
nikâh/2454.
[6] Buharı, buyu/1996, 2004, 2006-2007,
2015, 2017, şurût//2522, 2575, nikâh/4755, kader/6111; Müslim,zekât/I789,
nikâh/2532-2535, buyû/2788-2791; Tirmizî, nikâh/1053, talâk/1111, buyû/3142,
1172-1173, 1225; Nesâî, nikâh/3187-3190, buyû/4411-4413, 4435, 4420, 4426,
4430-4431; Ebû Dâvud, nikâh/1781, buyû/2980-2981, 2986-2988; İbn Mâce,
nikâh/1857, ticârât/2163, 2165-2166, 2169, 2230; İbn Hanbel, bakî
musnedi!l-müksirîn/6950, 7004, 7011, 7976, 7144, 7211, 7373, 7753, 7863, 8363,
8365, 8579, 8644-8645, 8757, 8854, 8898, 8942, 8959, 9028, 9153, 9192, 9520,
9547, 9572, 9581, 9623, 9678, 9828, 9845, 9876, 9887, 9925, 9953, 9971, 10111,
10181, 10197, 10237, 10271, 10294, 10377, 10434; Malik, nikâh/964; Dârimî,
nikâh/2080, buyû/2440, 2453
[12] Buhârî, buyû/1995, 2020,
nikâh/4746; Müslim, nikâh/2530-2531, buyÛ/2786-2787-Tirmizî, buyû/1213; Nesâî,
nikâh/3191, buyû/4428; Ebû Dâvud, nikâh/1783^ buyû/2979; İbn Mâce, ticârât/2162;
İbn Hanbel, musnedu'l-müksirîn/4492' Mâlik/nikâh/965, buyû/1188; Dârimî,
nikâh/2454.
[13] Buhârî, buyû/1990, 2025, 2028;
Müslim, musâkât/2968; Tirmizî, buyû/1164; Nesâî, buyû/4482; Ebû Dâvud,
buyû/2906; İbn Mâce, ticârât/2244, 2250; İbn Hanbel,
mus-nedu'l-aşereti'I-mubeşşere/157, 231, 297; Mâlik, buyû/1152; Dârimî,
buyû/2465
[14] Buhârî, zekât/1391,
buyû/2026-2027,2035-2036, 2039, 2043-2044, 2053, musâkât/2206; Müslim,
buyû/2827, 2829-2830, 2834-2841, 2846-2850; Tirmizî, buyûl 147-1148, 1221;
Nesâî, eymân/3860, buyû/4443-4446, 4456-4458, 4460, 4462, 4464, 4473, 4475; Ebû
Dâvud, buyû/2917, 2923-2924; İbn Mâce, ticârât/2205, 2256, 2259-2260; İbn
Hanbel, musnedu'i-müksirîn/4260, 4264, 4296, 4418, 4637, 4705, 4756, 4768, 4816,
4859, 4883, 4937, 5023, 5040-5041, 5188, 5216, 5242, 5263, 5597, 5785, 6034,
6088; Mâlik, buyû/1127, 1140; Dârimî, buyû/2442.
[21] Buhârî, buyû/2051-2052, 2054,
musâkât/2205, şurût/2515; Müslim, buyû/2851-2854; Tirmizî, buyû/1165; Nesâî,
buyû/4556-4557; Ebû Dâvud, buyû/'2977; İbn Mâce, tİcârât/2201-2203; İbn Hanbel,
musnedu'l-müksirîn/4273, 4324, 4620, 4915, 5054, 5230, 5281,5526,6091; Mâlik,
buyû/1126; Dârimî, buyû/2448.
[25] Buharı, zekât/1397, buyu/2069,
zebâih/5105-5106; Müslim, hayz/542-544; Tirmizî, libâs/1649; Nesâî,
ferV4161-4162; Ebû Dâvud, libâs/3592; İbn Mâce, libâs/3600; İbn Hanbel, musnedu
Benî Hâşira/1797, 1799, 2012, 2251, 2309, 2374 2391 2407 2730 2861, 2890, 3029,
3273, 3282, 3341; Mâlik, sayd/942; Darimî, edâhî/1905'
[26] Buhârî, salât/358, ezân/575,
cum'a/895, buyû/1986, 2076, 2081, cihâd/2675, 2679, 2725, 2769, 2855-2856,
ehâdîsu'l-enbiyâ/3116, menâkıb/3374, megâzî/3774-3775, 3876-3880, 3889-3891,
nikâh/4695-4696, 4762, 4771, et'ime/4968, 5005, zebâih/5102, libâs/5511,
edeb/5717, da'avât/5886, kefârât/6220, i'tisâm/6786, 6788; Müslim, hac/2395,
2428, 2431, nikâh/2561-2562, 2564, 2566, cihâd/3360-3362; Tirmizî, nikâh/1015,
1034, siyer/1470, menâkıb/3857; Nesâî, mevâkît/544, nikâh/3290-3291, 3327-3329,
îd/4265; Ebû Dâvud, nikâh/1758, harâc/2601-2604, 2615, et'İme/3253; İbn Mâce,
nikâh/1899, 1947, ticârât/2263, menâsik/3106; İbn Hanbel, bakî
musnedi'l-müksirîn/11505, 31554, 11635, 11697, 11770, 11960, 12052, 12155,
12208, 12218, 12282, 12401, 12465, 12553, 12Ç26, 12665, 12993, 13019, 13049,
13086, 13272, 13359, 13471, 13589; Mâlik, cihâd/891, câmi/1374;
Dânmî,nikâh72144-2145, 2462.
[27] Buhârî, buyû/2077, itk/2356,
megâzî/3823, nikâh/4809, kader/6113, tevhîd/6860' Müslim, nikâh/2599-2605;
Tirmizî, nikâh/1057; Nesâî, nikâh/3275;' Ebû Dâvud, nikâh/1855, 1857; İbn Mâce,
nikâh/1916; İbn Hanbel, bakî musnedi'l-müksirîn/10656' 10744, 10772, 10858,
11014, 11032, 11051, 11076, 11120 11340 11218 i 1260* 11263, 11320, 11412,
11444, 11450, 11473; Mâlik, talâk/1090" Dârimî nikah/2126' 2127.
[28] Buhârî, salât/358, ezân/575,
cum'a/895, buyû/1986, 2076, 2081, cihâd/2675, 2679, 2725, 2769, 2855-2856,
ehâdîsu'l-enbiyâ/3116, menâkıb/3374, megâzî/3774-3775, 3876-3880, 3889-3891,
nikâh/4695-4696, 4762, 4771, et'ime/4968, 5005, zebâih/5102, libâs/5511,
edeb/5717, da'avât/5886, kefârât/6220, i'tisâm/6786, 6788; Müslim, hac/2395,
2428, 2431, nikâh/2561-2562, 2564, 2566, cihâd/3360-3362; Tirmizî, nikâh/1015,
1034, siyer/1470, menâkıb/3857; Nesâî, mevâkît/544, nikâh/3290-3291, 3327-3329,
îd/4265; Ebû Dâvud, nikâh/1758, harâc/2601-2604, 2615, et'İme/3253; İbn Mâce,
nikâh/1899, 1947, ticârât/2263, menâsik/3106; İbn Hanbel, bakî
musnedi'l-müksirîn/U505, 11554, 11635, 11697, 11770, 11960, 12052, 12155, 12208,
12218, 12282, 12401, 12465, 12553, 12626, 12665, 12993, 13019, 13049, 13086,
13272, 13359, 13471, 13589; Mâlik, cihâd/891, câmi/1374; Dârimî,
nikâh/2144-2145, 2462.
[29] Buhârî, buyû/2083, icâre/2121,
talâk/4927, tıp/5319; Müslim, musâkât/2930; Tirmizî, nikâh/1052, buyû/1197;
Nesâî, sayd/4218, buyû/4587; Ebû Dâvud, buyû/2974, 3020; îbn Mâce, ticârât/2150,
edeb/3734; İbn Hanbel, musnedu'ş-Şâmiyyîn/16453, 16457, 16468; Mâlik, buyû/1173;
Dârimî, buyû/2455.
